“Gençliğim eyvah...”

“Düşmana Arıburnu'ndaki mevziden ateş ediyoruz...

Tetiği çekiyorum tüfek patlamıyor...

Yanımdaki arkadaşa (Tüfek bozuldu galiba) dedim…

Arkadaş kontrol ettikten sonra yüzüme acı acı baktı ve...

(Senin tüfekte bir şey yok, tetiği çeken parmağın kopmuş be adam) deyince kopan parmağımın acısını o an hissettim...”

***

Bu satırların kahramanı...

110 yıl önce bugünün takvim yapraklarında...

Çanakkale’deki...

Dünyanın en kanlı savaşlarında gazi olan...

Ezineli Halil Helvacı’nın anılarından sadece biri...

***

Okumaya başladığınız bu yazının başlığı...

Asırlık bir türkünün nakarat kelimelerini taşıyor...

Aslında içli mi içli bir lezzeti vardır o türkünün...

Bir o kadar acıklıdır...

Gidiyoruz tekrar 110 yıl öncesine...

***

18 Mart 1915'teki Çanakkale Savaşları'nda…

Ne acıdır ki, 200 binden fazla şehit verdik…

Dünya…

Mustafa Kemal'in sayesinde…

“Çanakkale’nin Geçilmez olduğunu anladı...”

Hem de nelerin uğruna!

***

Savaş...

Yeri geldiğinde “vahşet”tir...

Gençlerin ise...

Vatanları uğruna...

Girdikleri “dönülmez yol”un adıdır...

O günlerin ana-babaları...

Evlatlarını elleriyle uğurladı “kan gölü savaşın göbeği”ne...

Onların hepsi...

“Çanakkale Geçilmez” sözünü...

Dünyaya ezberleten gencecik Mehmetçik’lerdir...

Öyle acıdır ki...

Anadolu’yu istila etmek için gelen azgın düşmanları...

Bıyıkları bile henüz terlememiş evlatlarımız karşılamıştı...

Oysa...

Kan emici istilacılar bile...

Neden Anadolu’ya geldiklerinin farkında bile değillerdi...

Sanki düşmanın tamamı (*)efsunluydu!

Sözüm ona...

Çanakkale’yi aşıp...

Anadolu’yu ele geçirmeye çalışan...

Birleşik Krallık (İngiltere)... Fransa... Hindistan... Avustralya ve Yeni Zelanda (Anzak)...

Ordularını sürdüler bizim gencecik evlatlarımızın üstüne...

***

Aslında gelenler de tazecik fidandan farksızdılar...

Ne uğruna öleceklerini bile bilmiyorlardı?

***

Bizim cepheye gelince...

Zaten...

Acıların en büyüğü oradaydı...

***

Çanakkale Zaferi’nin 110. Yıldönümü’nde...

O kanlı savaşlarda...

Şehit düşen liseli ve üniversiteli öğrenciler ile...

Bıyığı bile terlememiş “Onbeşliler”i unutmak mümkün mü?

Çanakkale Savaşları’nın ağır koşulları...

Şu kahreden tabloyu ortaya koymuştu...

İstanbul ve Anadolu’daki...

Medreseler (din eğitimi veren ortaokullar), liseler ve...

Darülfünun (üniversite) gibi eğitim kurumlarının tamamı...

Düzenli eğitimden yoksun kaldılar...

Öğrencilerin ve...

Genç öğretmenlerin çoğu asker olup cepheye gidince...

Okulların çoğu boşaldı...

O ilim – irfan yuvaları ya hastane oldu ya da karargah...

Sonuç; eğitime ara verildi...

***

Kahreden acı sonuç şuydu:

“Eğitimli ve aydın bir nesil kaybediyorduk!”

Gazi Mustafa Kemal Atatürk...

O olağanüstü günleri bir cümle ile şöyle anlatmıştı:

“Biz Çanakkale'de bir Darülfünün (üniversite) gömdük”...

Arkası şöyle geldi...

İstanbul Erkek Liseliler Derneği...

Beş yıl önce...

Türkiye’ye şu mesajı yolladı:

“Canları pahasına henüz çocuk yaşta...

Gözlerini kırpmadan cepheye koşan ve...

Sabaha karşı 03.30’de tamamı şehit olan...

İstanbul Erkek Liseli ağabeylerimizi...

Okullarını bırakıp cepheye koşan diğer öğrencileri ve...

Tüm kahraman şehitlerimizi saygı ile anıyoruz...

Birbirlerini tanımak için...

Kollarına bağladıkları sarı kurdeleleri çıkardıktan hemen sonra...

Şehit düşen ağabeylerimizi asla unutmayacağız...

Onlar ki, vatan sevgisinin, fedakarlığın ve adanmışlığın...

Tarihteki belki de en büyük örnekleridirler...

İşgale karşı direnişin...

Korkuya karşı cesaretin...

Umutsuzluğa karşı inancın simgesi oldular...

Gururumuz, hüznümüz; sarı ve siyahtır...”

***

18 Mayıs 1915’i 19 Mayıs 1915’e bağlayan gece 03.30’da düşman mevzilerine ani bir saldırı planlanıyordu... Saldırıdan önce, marş söylenmeyecek ve borazan çalınmayacaktı... Düşman, gündüzden keşif uçaklarıyla bu hazırlığı belirliyor... İkinci Tümen tam saldırıya kalkarken gençler, emre rağmen coşkuyla milli marşlar söylemeye başlıyor... O anda hazır olan düşman, ani bir taarruzla saldırıyor... Bu baskında ne acıdır ki, 2 bin 500’ün üzerinde liseli ve üniversiteli şehit düşüyor...

***

Galatasaray, Konya ve İzmir liseleri...

1915'te “tek mezun” bile veremedi...

Çünkü...

O okulların tüm öğrencileri gönüllü olarak...

Çanakkale cephesine savaşa gitmiş ve şehit düşmüşlerdi...

Aslında...

Okumakta olduğunuz şu satırlar...

Tarihe mal olduğu gibi...

Neredeyse hiç dostumuzun olmadığının en gerçekçi kanıtıdır...

Çanakkale’de hezimete uğrayan...

İngiliz generali Oglander şunları söyledi ve memleketine gitti:

“Çekildik... Çanakkale’yi geçemedik ama...

Türk milletinin genç neslini, eğitimli neslini, çiçeğini yok ettik...

Dolayısıyla geleceğini yok ettik... Bellerini zor doğrulturlar...”

***

Bitiriyoruz...

Bu zafer, Mustafa Kemal Paşa’nın...

Askeri dehasının ortaya çıkmasına ve...

Millî Mücadele ruhunun doğmasına yol açtı...

Çanakkale’de Türk milleti büyük bir özgüven kazandı...

Bu zaferle birlikte...

Millî Mücadele’ye başlama cesaretini ortaya çıktı...

Özetle...

Çanakkale Zaferi...

Gururlandıran bir ifade ile...

“İstiklal Savaşı’nın önsözüdür...”

Nokta...

(*) efsunlu olmak: büyülenmiş / büyülü...

Hamiş 1: Çok acıdır ama, Çanakkale’deki şehit sayısı tam bilinmiyor... Türk Tarih Kurumu'nun kaynaklarında toplam şehit sayımız 187 bin civarında... İsmet Görgülü'nün çalışmasında ise toplam şehit sayımız 252 bin olarak kayıtlara geçmiş...

Hamiş 2: Çanakkale içinde vurdular beni... / Ölmeden mezara koydular beni... / Of gençliğim eyvah...” diye başlayan “Çanakkale Türküsü”, o kanlı günlerin simgesi olarak tarihe geçti... Eserin kaynağı Kastamonulu İhsan Ozanoğlu’dur... İlk kayıt 1923 yılında o yılların popüler Yunan şarkıcı Marika Papagika'ya ait... Bogos Kirecciyan tarafından ise ayrıca Türkçe sözlerle plağa kaydedildi...

Nokta...

Sonsöz: “Yoktu ekmeği, aşı… Yoktu toprağı, taşı… Çanakkale'yi taşımıştı sırtında, mangal yürekli bir onbaşı… Çanakkale Zaferimiz’in 110. yıldönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Çanakkale Geçilmez diyen tüm şehitleri rahmet ve minnetle anıyoruz…”