GDO’lu ekmekler, GDO’lu insanlar

Hürriyet'ten Burak Coşan'ı gerçek gazetecilik yaptığı için kutlayalım önce… Yazdı ve Tarım Bakanlığı ekmekteki GDO skandalını doğruladı. Alkış… Canan Karatay'ın dediği gibi, biz ekmeğe eroinman gibi bağlı bir milletiz…

Tarım Bakanlığı açıklamış: 2016-2017 yıllarında yapılan denetimlerde Adana ve civarında soya içeren 112 üründe GDO tespit edilmiş… Bu da iyi bir açıklama ama bugüne kadar neden açıklanmadı? Burak Coşan'ın analiz yaptırıp yayımlaması mı bekleniyordu?

Peki üreticiler ekmeğe GDO ekler mi? Ekler… Soruşturmadan yer miyiz? Yeriz… Bu arada medyanın GDO'lu ürünleri millete sokuşturan şirketin adını gizlemesini de anlayabilmiş değilim, ya da anladım. Adana'daki olayı ortaya çıkartan gazeteci gibi gazeteci İstanbul, Ankara ve İzmir'de yok mu? Trabzon'da, Bursa'da, Konya'da yok mu?

***

Türkiye'de sahtekarlık en kolay nasıl yapılır: Gıda üzerinden… Uluslararası Hububat Bilimi ve Teknolojisi Kurumu Başkanı, hububat teknolojisi, gıda kimyası ve gıda biyokimyası uzmanı Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Hamit Göksel de, durumu 'hile' ile açıklıyor. Ama bence 'hile' demek bu işi küçültüyor. Bu insafsızlık, vicdansızlık sözleriyle açıklanmalı…

Hamit Göksel, 'Ancak yasadışı olarak bu yapılabilir. Soya unu ekmek katkı maddelerinde kullanılabilir. Ancak GDO'lu olmamalıdır. Soya ununun içinde bir enzim var. O enzim gluten yapısını kuvvetlendirir. Beyaz ekmeğin iç kısmını daha beyaz yapar ve ekmek daha fazla kabarır. Soya unu ekmeğe az miktarda katılır. Türkiye'ye gıda değil ancak yem amaçlı giren ucuz GDO'lu soya var. Gıda amaçlı kullananlar 'uyanıklık' yapmaya çalışmıştır' diyor. Yaparlar mı yaparlar…

Sizce bu yürekleri GDO'lu insafsızlar bunu kullanmakta bir sakınca görmüş müdür? Bence görmemiştir. Biz ne zaman bu kadar insafsız olduk yahu?

***

Biz ne düşünüyoruz:

Slow Food, başından beri genetiği değiştirilmiş ürünleri (GDO) içermeyen gıda ve yemi teşvik etmektedir.

Monokültür çiftliklerinin üretim maliyetlerini düşürmek adına GDO ekimi yapması, hem bio-çeşitliliğin yok olmasına neden olmakta, hem de yerel çiftçileri topraklarını terk etmeye zorlamaktadır.

Bunun sonucu ise geleneksel bilginin yok olması demektir. Tohum piyasasının GDO'lu tohum üreten patent sahibi çok uluslu şirketlerin kontrolü altında olması, toplumların gıda egemenliğini tehdit etmekte ve GDO'lu ürünle organik yerel ürünün bulaşıklığı açısından büyük risk oluşturmaktadır.

Uluslararası düzeydeki etiketleme düzenlemeleri ciddi boyutta yetersiz kalmakta, bu da tüketicilerin özgür seçimini engellemektedir. Dünyanın her yanındaki Slow Food üyeleri, yerel ve uluslararası düzeydeki aktiviteleriyle GDO'ya karşı farkındalık yaratmaya kendilerini adamışlardır.

Slow Food GDO ile mücadeleyi dünyanın her yerinde sürdürüyor…

Kişisel olarak hepimiz mücadele etmeliyiz. Tüketicilik çok büyük bir güçtür. Kıymetini bilelim...