ÖLDÜRÜN BENİ
Yokluğunda, soğuğunda Kasım’ın
bir damla suya muhtaç
Gazze’li çocuğun avuç açtığı
susuzluk,
dudakları, gözleri kavruk
dindirmeye dermanı yok
kimsenin yazık
Öyleyse, beklemeyin ilkbaharı, yazı
ölmeye takatim yok
korkağım hem
o yüzden şuracıkta, şimdi
öldürün beni
Yenildim ve bütün
dünya yenik, bitap
kanını içmeye doymak bilmez
vahşi bir ırk bu insan, Yarab
yeryüzüne insen dahi
hükmün yok
iflah olmaz, katil sürüsü
beşer dediğin, Ey El-Hak
öyleyse, sınamayın imanı, sabrı
ölmeye cesaretim yok
acizim hem
o yüzden şuracıkta, şimdi
öldürün beni
Bebeklere sarılırım
here gece düşlerimde
doğmamış, acıkmamış,
anasının memesine
henüz yapışmamış
gözlerine süt akıtırım
ninni söyleye söyleye
duymazlar, dinlemezler ki
ne çare!
Susup susup
içlerine ağlarlar
sessizce
gözyaşlarını silecek
melekler, periler nerede?
öyleyse, beklemeyin sabahları, tanları
ölmeye yüreğim yok
ürkeğim hem
o yüzden şuracıkta, şimdi
öldürün beni
Topal olmuş, kör olmuş,
kötürüm olmuş
çığlıkları arşa ermiş
karışıp yel olmuş
gamze gamze yanağında
bir ceylan eniğe gül olmuş
kanadında kelebeğin
pul pul altından toz olmuş,
yeryüzü dedikleri cehennemin
ateşinde yanmış kül olmuş,
Gazze’nin üzüm gözlü çocukları,
çağ yangınına kurban olmuş
öyleyse beklemeyin insafı, merhameti
ölmeye silahım yok
hem yorgunum
o yüzden şuracıkta, şimdi
öldürün beni…