Gaziantep’ten yine imrenerek döndük…

Önceki hafta sonu 'My Name İs Bulgur- Benim Adım Bulgur' başlığı altında düzenlenen etkinlikler çerçevesinde Gaziantep'teydik… Gaziantep'e bir İzmirli olarak imrenerek döndük… Önce olup bitenleri özetleyeyim, imrenme nedenlerimi sonra anlatayım….

UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı'nda yer alan Gaziantep şehrinin Festival alanında gerçekleşen Bulgur Festivali'nde iki gün boyunca bulgura dair seminer ve paneller, yerli ve yabancı şeflerin bulgurlu lezzetlerinin yer aldığı atölye çalışmaları, yemek yarışmaları vekonserler yer aldı. Festivale hem Türkiye'den hem de dünyadan gastronomi yazarları, gazeteciler ve kanaat önderleri katıldı.

Geleneklerin ve kültürlerin beşiği olarak bilinen ve yakın zamanda UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı'nda yer alan Gaziantep, iki gün boyunca büyük bir coşkuyla geçen Bulgur Festivali'ne ev sahipliği yaptı.

Bu festivalde de kentteki tüm unsurlar bir araya gelmişler, Türkiye ve yurtdışından gelen konuklara bulgurla yapılan yemekleri tanıttılar, bulgurun sağlıklı beslenmedeki yerini anlattılar, dünyaca tanınmış şefler de atölye çalışmaları ile bulgurla yapılan yiyecekleri sundu. Bendeniz de Göbeklitepe'den, NevaliÇori'den Evliya Çelebi seyahatnamesine kadar bulgurun tarihsel kökenleri üzerinde duran bir seminer verdim…

Bulgur Festivali'nde sergilenen 101 BulgurYemeği Sergisi konukların hayranlığını kazandı. Usta şeflerin mutfağa girdiği etkinlikte, Anadolu'da bulgurla hazırlanan 101 çeşit yemeği bir arada yaparak Türkiye'de bir ilke imza atıldı. Gaziantep Gastronomi ve Turizm Derneği (Gasturder) organizasyonuyla gerçekleşen 'Ninelerden Torunlarına 1001 Kültürü İle Gaziantep Gastronomi Masalları Bulgurlu Yemek Yarışması'nda nineler, kızlar ve torunların yarıştı.

Bulgur deyip geçmeyin, Gastronomi turizmin gelişiminde ve gelişmesi yolunda adımlar atma yolunda bulgur çok önemli… Dünyanın en eski buğdayının bu topraklarda (Göbeklitepe ve NevaliÇori) olduğunu unutmadan henüz bilinmeyen sır lezzetlerini yeniden keşfettirmek, topraklarımızda kalmış bu ürünün ülkemizde ve ülke dışında yabancıkültürlerle tanıştırmak, dünya pazarında marka haline getirmek gibi hedef koyan Gaziantepli üreticiler iyi başladılar.

Başka hedefler de var, sıralayayım… Uluslararası şeflerin katılımlarıyla, tatların ve mutfakların birbirleriyle nasıl etkilendiği neden ortak duyguyu barındırdığını hissettirmek… Yurt içinden ve yurt dışından gelen misafirleri ortak bir keyif noktasında kaynaştırmak, bulgurun ana vatanında lezzetler açılımında ev sahipliği yapmak. Geleneksel yöntemlerle üretilen mutfak ürünlerinin ulusal ve uluslar arası pazarlara taşınmasına katkıda bulunmak... Sürdürülebilir bir projeyle bulguru uluslararası yemek literatürüne kazandırmak, Anadolu, Mezopotamya, Ortadoğu ve hatta Balkanlarda yaşayan farklıhalkların binlerce yıldır birikmiş mutfak kültürünün buluşma noktası olmak. Tatların ve mutfakların birbirine nasıl etkilendiğini neden ortak duyguyubarındığını hissettirmek…

Anımsayacaksınız, Gaziantep, kısa bir süre önce gastronomi dalında, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) 'Yaratıcı Şehirler Ağına' girmişti…

UNESCO, 33 ülkeden 47 kenti 'Yaratıcı Şehirler Ağına' aldı. Gaziantep, UNESCO'nun aldığı kararla, bu alanda Türkiye'nin öncü şehir olma özelliğini kazandı.

2004 yılında dünyanın 116 farklı kentin katılımıyla kurulan Yaratıcı Şehirler Ağı (Creative Cities Network), 'el sanatları ve halk sanatı', 'dizayn', 'sinema', 'gastronomi', 'edebiyat', 'müzik' ve 'görsel sanatlar' alanında gerçekleştiriliyor. Şu ana kadar UNESCO gastronomi listesine dünyadan sadece sekiz kent kabul edilmişti. Zengin mutfak kültürüyle Gaziantep, 9. kent olarak bu listeye eklendi.

İzmir bunları neden yapamıyor?

Peki İzmir? Peki Ege? Diye sorduğunuzu duyar gibiyim…

Gaziantep'e gitmeden önce Konak Belediyesi'nin büyük bir iyi niyetle desteklediği Alsancak Derneği'nin organizasyonunda 8. Kez düzenlenen yemek yarışmasının jürisindeydim. Aslında çok ticari bulduğum, katılımcılarının liyakatine güvenmediğim yemek yarışmaları için gelen jüri taleplerinden uzak duruyorum.

Ama bu şenliği düzenleyenlerin iyi niyetinden kuşku duymadığım için kabul ettim. Geçen seneki yarışmada başarılı olan şefleri Ege TV'de Rotamız Lezzet programında tanıtmıştım. Ama bu kez hiç de öyle olmadı, yaptığı yemeğin adını yalan-yanlış yazan mı ararsınız… Bunun bir İzmir-Ege mutfağı yarışması olduğunu unutup saçma sapan Uzakdoğu-Fransız yemeklerinin 'telmaşa' taklitlerini sunanlar mı? Bunlar İzmir'in en değerli semtinin sözde en iddialı aşçıları. Hiçbirinde heyecan olmadığı kesin…

İzmir'de yabancı konuklarımızı götürebildiğimiz bir elin parmaklarını bile bulamayan restoranların şefleri yarışmacı olarak yoktu tabii ki. İşte İzmir'in öncelikle halletmesi gereken sorun budur.

Neden Gaziantep'ten imrenerek döndüğüm anlaşıldı sanırım…

İzmir Gastronomi alanında 'samimiyetle' neler yapabilir onu da gelecek yazıda anlatacağım…

Şimdi dünyanın en iyi iki gastronomi kentinden birine doğru yola çıkıyorum…

Bu konuya devam edeceğim…