Gazeteci titizliğinden çıkan bir roman

Gördüğüm sen misin sahi? Yoksa senden uzaktayken daldığım huzursuz uykulardaki suretinle mi avunuyorum yine?
Silinip gidecek misin bir sesle? Bir zamansız rüzgarla savrulacak mısın?
İstanbul, gördüğüm sen misin sahi, öyle ise bir daha bırakma beni, tut elimden…

1918-1923 yıllarında, İstanbul… İnsan hikayeleri, sokaklar, çeteler, ölümler, ertelenen aşklar ve fakat vazgeçilmeyen vatanseverlik…

Değerli meslektaşım ve sevgili arkadaşım (kaç yıllık dost olduğumuzu yazacak değilim, yaşlar anlaşılmasın) gazeteci yazar Fügen Ünal Şen'in yeni romanı 'Tut Elimden İstanbul' raflardaki yerini almış.

Roman bizleri ülkenin gizli siyasetinin, gelecek planlarının ve en tutkulu hikayelerinin başkenti olan İstanbul'un karanlık günlerine, işgal yıllarına götürüyor. Eser, yüz yıl önce, İngiliz, Fransız, İtalyan askerler denizleri; karanlık çeteler arka sokakları hakimiyet altında tutarken her şeye rağmen vazgeçmeyen, direnen insanların hikayesini anlatıyor. Fügen'in bir gazeteci titizliği ve araştırmalar sonucu etkileyici bir olay örgüsüyle kaleme aldığı Tut Elimden İstanbul, bir milletin kurtuluş, bir ülkenin kuruluş döneminin siyasi iklimini, ülkenin toplumsal ve duygusal değişimini, yazılan isimsiz destanları ustalıkla resmediyor.

Sürgünler, yerinden yurdundan edilen insanlar, ertelenen aşklar, kaybolan hayatlarla dolu bu roman, hem dönemin tarihini, ödenen bedelleri hatırlamak hem de kurgusal bir dünyada o anları yaşayanların gözünden düşünebilmek açısından etkileyici bir dille anlatılıyor.

Fügen Ünal Şen bir röportajında şöyle demiş kitap için:

'Ben İstanbul'un elinden tuttum. Aslında İstanbul'un elinden yarattığım 6 karakter tuttu. Neden 6? Çünkü 6 Ekim 1923 İstanbul'un kurtuluş günü. Bu 6 karakterin yaşadığı 6 önemli gün var. Ondan sonra Sultanahmet mitingi gibi gelişen hikayeler anlatılıyor. O dönemin en önemli olaylarına şahitlik eden, yaşayan karakterler gerçek karakterlerle el ele vererek İstanbul'un işgal günlerini yaşıyor. O dönemin mekan ve detayları 6 karakterin hayatında önemli bir şekilde yaşıyor. 6 karakter 6 gün ama aslında 5 yıl süren işgal dönemi var. Bu dönemi 6 günde anlatan bir öykü yerleştirildi. İstanbul'da yaşayanlar olarak yanlarından geçtiğimiz, unuttuğumuz, ne olduklarının çok da farkında olmadığımız mekanlar var. Örneğin Ataköy'deki Baruthane, millet bahçesi olarak açıldı. O dönem İngilizlerin silah deposuydu. Ya da Beyoğlu'nda öğretmenevi olarak kullanılan o dönemin Kroecker oteli. Otel İngilizlerin istihbarat merkezi olarak kullanıldı. Alt katı da işkencehaneydi. Geçtiğimiz yıl işgalin 100'üncü yılını yaşadık. Bunu bir kez daha hatırlamak; insanlar üzerinden İstanbul'un işgal günlerini o dönemin insanı üzerinden yaşamak ve yaşatmak istedim. Umarım okur da bu duyguyla kitabı okur ve bu duyguyla o günlere gidebilir'

Kitap aslında bir İstanbul Gezisi kitabı da olabilir…

İstanbul'un birbirinden değerli tarihi yapılarının arasında dolaşabilir Fügen'in kaleminden onları okuyabilir, hikayelerine kulak verebilirsiniz. Mesela Meserret…

'Meserret'e yürümüştü…
Her gelenin yeni bir haber getirdiği, Babıali'nin buluşma yeri Meserret'e…
Kapıdan girer girmez, geniş ve yüksek pencerenin yanında duran, hasır döşemesi yer yer kopuk sandalyeye çökmüş, kalın kaşe ceketi dizinde, dirsekleri tahta masaya dayalı, bakışları Sirkeci'ye inen parke taş döşeli yokuşta, kımıdamadan oturmuştu.
Önünden boş küfelerini tek omuzlarına asmış hamallarla, ağızları demir gemden yaralı, koca başlarını ağır ağır sallayıp salya savuran, kırık boynuzlarında mavi boncuk dizili mandaların çektiği yük arabaları gürültüyle geçerken…'

Tebrikler Fügen arkadaşım. Kitabının yolu açık olsun…