Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?

Osamu Dazai'nin İnsanlığımı Yitirirken romanını okurken yazdığı satırlara fotoğraf aracından örnek vererek başlaması ilgimi çekti ve bu satırlar, üniversite zamanlarımda aldığım bir fotoğraf kuramı dersinde öğretim görevlisinin sorduğu soruyu hatırlattı:

'Neden fotoğraflarda gülüyoruz?'

Bu durum, aşağıda sıralayacağım ve fark ettiğim şeyleri getirdi aklıma:

Birbirlerinden herhangi bir şekilde haz etmeyen aile bireylerinin bir arada fotoğraf çekilirken güldükleri hatta fotoğraf çekilirken birbirlerine sarılmaları olgusu: hiç mutsuz aile fotoğrafı görmedim;

Birbirlerini sevmeyen insanların bir arada fotoğraf çekilirken gülümsemeleri ve çeşitli, 'olumlu' tiyatral modellere dönüşmeleri: örneğin iş yerlerinde;

Hayatı kendine, yanındakine ve etrafına olabildiğince zehir eden kişilerin, kendi hayatlarından ve kendilerinden kesinlikle memnun olmayan bireylerin sürekli olarak fotoğraf çekilirken gülümsemeleri;

Bunları her gün hem Instagram'da hem de sosyal yaşantıda görüyoruz diye düşünüyorum.

Fotoğraf, filozof Jiri Benovksy'nin de yazdığı gibi bir gösterme aracı olarak kullanılsa da aslında, görünmeyeni de orta koyabilen bir araç. Kendi verdiği gölge örneği gibi. Gölge, ışığın tam belirlenemediği alanlarda ortaya çıkar ve iyi düşünürsek fotoğraf, gölgeleri gösterirken aslında orada olmayan ışığı da gösterir, kısaca fotoğraf, ilginç bir biçimde orada olmayanı da gösterebilen enteresan bir araçtır. Bu enteresanlığı metafizik çözebilir mi?

Roland Barthes'ın klasik Camera Lucida'sının bir köşesinde bahsettiği gibi, fotoğraf çekilirken bir şekilde 'poz' verme 'poza dönüşme' güdüsüne sahip oluyoruz. Aslında, bir var olma biçimi sergiliyoruz. Şu anda hangi sayfasında olduğunu hatırlamıyorum çünkü Camera Lucida'yı bir türlü bulamadım evde, fotoğrafçının özneyi bir nesneye dönüştürdüğü fikrinin tam tersine artık: kendi kendini nesneye döndüren özne, insan: olabildiğince mutlu, eğlenceli ve sevimli. Bu, modadır. Türk Dil Kurumu'na göre 'geçici yenilik' çünkü fenomenolojik olarak kişinin özsel olarak neye benzediğini bilmiyoruz. Karşımızda yalnızca gülümseyen insanlar var. Belki de bu 'moda', mutsuzluğun ve tuhaf giden düzenin bir göstergesidir. Çoğu insan fotoğraf çekilirken şunu yaşamaz mı:

'Biraz daha gül!' , 'Biraz daha normal çık!' veya 'Biraz daha güzel gözükelim!'. Bu 'normal' ve 'güzel' ne demekse artık.

Kendini mutlu, eğlenceli, normal, kesinlikle acı çekmeyen birey temsili sosyal yaşantımızın bir zorlaması mı? Mutlu olmak veya mutlu görünmek zorunda mıyız? Fotoğraf bu olguların neresinde? Fotoğrafik görüntü, sosyal yaşamda bir gölgeleme, bir kamuflaj aracı olarak da kullanılıyor gibi gözüküyor. Sabine T. Kriebel, fotoğraf teorisini tarihsel olarak incelerken 'ritüel' eylemini hatırlattığını James Elkins'in editlediği Photography Theory kitabından anımsıyorum. Fotoğraf çekilirken bir ritüel uyguluyoruz aslında. Bu konulara meraklı olan kişilerin kitabın girişini okumalarını tavsiye ederim.

Bu anlatmaya çalıştıklarım, Osamu Dazai'nin harika diyebileceğim romanı İnsanlığımı Yitirirken'in daha ilk sayfalarında betimleniyor. Yıl 1948. Dazai'nin yarattığı karakter Oba Yozo, psikolojik olarak o kadar çaresiz ve o kadar zorlu bir ruhsal mücadele içinde ki fotoğraflarda gülümseyerek bu duygularını örtbas ediyor. Oba Yozo, kendi doğasını saklamakta o kadar uzman olmuştu ki artık başarılı bir soytarıya dönüştüğünün de farkına varmıştı ve diğer insanları eğlendirme zorunluluğu kendisini daha fazla uçuruma itiyordu. Bu konulara değinmek için fotoğraf çekilirken gülme refleksini anlatmayla başlaması oldukça ilginç ve teoride araştırılması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. Örneğin, fotoğraf çekildikten sonra ilk refleksimiz görüntümüze bakmak değil mi? Kimsenin görmesini istemediğimiz o 'özümüz', fotoğrafta çıktı mı? Daha da güzeli, daha da mutlusu, daha da eğlencelisi, daha da normali, daha da uygunu. Söylediğim gibi fotoğraf, bir saklanma aracı olarak da çıkıyor karşımıza. Mutlu gözükmek ve mutlu olmak toplumda bir baskı haline geldi gibi hissediyorum ama bu başka bir köşe yazısının konusu olacak.

Hem Osamu Dazai'nin İnsanlığımı Yitirirken romanını hem fotoğraf kuramlarını hem de insanların eylemlerini düşünürken aklıma 2019 yılında çekilen, Joaquin Phoenix'in canlandırdığı Joker filminden bir sahne geldi aklıma:

Murphy (Robert De Niro): Bize biraz görünüşünden bahseder misin? Önceden konuştuğumuzda bu görünüşün politikayla bir ilgisi olmadığını söylemiştin.

Joker (Joaquin Phoenix): Bu doğru Murphy. Politik biri değilim. Sadece insanları güldürmeye çalışıyorum.

Bu diyalog, Osamu Dazai'nin yarattığı karakter Oba Yozo'nun içinde bulunduğu durumu ve fotoğraflarda gülme refleksimizi de özetliyor gibi. Oba Yozo'nun aslında Osamu Dazai'nin kendisi olduğu söylenir. İnsanlığımı Yitirirken romanını intihar etmeden hemen önce yazması da garip bir olaydır. Osamu Dazai'nin sorduğu gibi, kendimizden hiç şüphe duymuyor muyuz? 2019 yapımı Joker filminden yine bir alıntıyla bitiriyorum, şaka defterine şöyle yazıyor Joker:

'Mental rahatsızlığa sahip olmanın en kötü tarafı: insanların buna sahip değilmişsin gibi davranmalarını beklemeleridir.'