Kadın gassallar anlattı: Duyan 2 adım geri gidiyor
Meslekleri duyan herkes 'Korkmuyor musunuz' diyor... Gasallar neler yaşadıklarını anlattı.... Gassallar, yılda yüzlerce ölüyü yıkayıp, temizleyip, kefenledikten sonra ebediyete uğurluyor. Gassallar, hayatlarının büyük bir bölümünü neredeyse 'gasilhane' denilen o ölü yıkama kabininin içinde geçiriyor.
4 kadın, 2 erkek gassal yaptıkları mesleği anlattı. Kadın gassal Fatma Rıdvanoğulları, 17 yıldır belediye bünyesinde çalıştığını ifade ederek, “Daha önce dışarıda da camilerde, hastanelerde ölü yıkayıcısıydım. Benim annem de gönüllü bu işi yapıyordu. Ben de annemden aldım bu işi. Çünkü çok sevdiğim, içimden gelerek yaptığım bir iş.Ben bu işe gönüllü geldiğim için zorlandığım gün olmadı. Tabi ki çok acı çektiğimiz, üzüldüğümüz konular oluyor. Burası son duraktır. İnsanlar ölüyor. Bir cenaze geldiğinde akrabaları ağlıyor, o bizi üzüyor” şeklinde konuştu.
2 ADIM GERİ ATIYORLAR
Rıdvanoğulları, “Dışarıda işimin ne olduğunu öğrenenler 2 adım geri gidiyor. Benden çekiniyor, ürküyorlar. Halen de şimdi devam ediyor. Bu işe eşimden müsaade alarak girdim. Eşim her zaman çok kutsal bir görevim olduğunu söylüyor. Tabi çevremdekiler, hatta yeğenlerim bile benden ürküyor. Burada birçok tanıdık da yıkadım. Burada kendi annemi yıkadım. O duyguyu yaşadım. Önce bir yabancı gibi yıkadım sonra defnedildikten sonra annem olduğunu hissettim. O zaman çok acı çekmiştim. Annemin yanı sıra ailemden çok kişiyi burada yıkadım. Annemin dışında beni gençlerimiz etkiliyor. Çok genç kızlarımız geliyor” diye konuştu.
Ayşe Buğday ise 20 senedir gassal olarak çalıştığını belirterek, “İşimi öğrenen ‘bu mesleği nasıl yapıyorsunuz, nasıl korkmuyorsunuz’ diyorlar. Biz hiç korkmuyoruz. Sabaha kadar ölüyle burada yatabiliriz. Bundan hiç etkilenmeyiz. Dinimizce de öleceğimizi biliyoruz. Halka burada en zor anında hizmet ediyoruz. Bunun yanında halkı memnun da ediyorsun, dua da alıyorsun. Ben de annemi kendim yıkadım. Dayımları, yeğenlerimizi yıkadık. Yabancı oldu mu da üzülüyorsun ama kendi akraban özellikle yakın akraban olduğu zaman çok üzülüyorsun. Bunun yanında genç olursa çok etkileniyoruz. Genç olunca burnumun direği sızlıyor. İnsanlardan hiç tepki görmedik. Çünkü biliyoruz öleceğiz. O yüzden bugüne kadar hiç etkilenmedim” dedi.
Nuran Tok da 2 senedir cenaze yıkadığını kaydederek, “Köyde genç bir kızımız vefat etmişti, onun cenazesinin yıkanmasına girdim. Daha sonra da baktım çok zor bir şey değil. Ondan sonra da çağrılan yerlere gitmeye başladım. Ardından burada çalışmaya başladım. Mesleğimi söyleyince ‘nasıl yapıyorsun, böyle bir şey yapılır mı, geceleri korkmuyor musun, rüyana girmiyor mu’ gibi tepkiler alıyoruz. İlk başladığımda birkaç gün etkilendim. İlk dokunduğumda elim, ayağım titredi ancak ondan sonra zamanla alışıyorsun. Bizler dünyaya bazen aldanabiliyoruz. Yani dünya peşinde çok koşuyoruz. Biz bu işin içinde olduğumuz halde bile dünyanın peşinden koşturuyoruz. Bu bize ölümü biraz daha hatırlatıyor. Bu hayatın sonunda mutlaka bir ölüm var. Kendimize daha çok çeki düzen vermemizi hatırlatıyor. Biz ölümden ibret almaya gayret ediyoruz. Farklı şekilde ölen insanlarımız bizi etkiliyor” ifadelerini kullandı.
İmam ve gassal Ramazan Yörük ise 10 aydır mezarlıkta çalıştığını söyledi. Hem taziye çadırına katıldığını hem cenaze yıkama hem de defin işlemlerine baktığının altını çizen Yörük, "Ölü yıkamak manevi olarak bizim için çok kolay fakat cenaze yakınlarının ağlayışı ve feryadını duyduğun zaman, bir ayrılık acısının, ateşinin insanların kalbine düştüğünü gördükçe cenazeyi yıkamaktan baya bir geri durmak istiyorsun. O anı yaşadığın zaman buradaki cenazeyi ne yıkayasın geliyor ne de toprağa gömesin geliyor. Acı bir gerçektir. Bize insanlar genelde ‘hocam korkmuyor musun veya tiksinmiyor musunuz’ diye sorular soruyorlar. Bizim bu mesleğimiz olduğu için ne korkuyoruz ne de tiksiniyoruz. Ölü insan hiçbir şey yapamaz” diye konuştu.