Eleni ve Atatürk'ün imkansız aşkı yürek sızlatıyor
Lider ruhu ve bir çift mavi gözüyle yıllarca Türk halkının kalbinde yaşayan ulu önder Atatürk'ün, daha çok siyasi kişiliğini biliriz. Tarih kitaplarında stratejik başarılarını okur, yenilgi ve zaferleriyle heyecanlanırız. 'Çok seneler geçti, ben hala senden haber bekliyorum.' Bu satırlar, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'e sırılsıklam aşık bir Rum kızının mektubundan... Gelin, Mustafa Kemal Atatürk ve Eleni Karinte'nin yürek burkan sevda öyküsüne hep birlikte tanık olalım.
O dönem Selanik'ten Manastır'a lise okumaya gelen Mustafa Kemal ve zengin bir tüccarın kızı olan Eleni'nin arasında yasak fakat güçlü bir aşk doğuyor. Çok geçmeden Eleni'nin babası, kızı ve Mustafa Kemal arasındaki ilişkiyi öğreniyor ve kızı Eleni'yi eve kapatıyor...
Hikayeye göre 1896 yılında, Eleni Karinte isimli güzeller güzeli bir Rum kızı, Manastır'da bulunan evlerinin balkonundan, o dönem henüz askeri liseye giden Mustafa Kemal Atatürk'ü görüyor ve sevdalanıyor. Mustafa Kemal'de Eleni'ye vuruluyor ve onu görmek için sık sık sokağın başında bulunan evlerinin önünden geçerek balkonda oturan Eleni'yi izliyor.
Manastırlı Eleni Karinte, bir gün tanıdığı ve aşık olduğu adama bütün ömrünü harcamıştır.
Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım da oğlunun, bir Rum kızıyla aşk yaşamasını onaylamıyor ve Mustafa Kemal'e o kızı unutmasını söylüyor.
Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal, Latife Hanım ile evlendi ancak bu evlilik yalnızca 2 yıl sürdü.
Kimi Eleni aşkının efsane olduğunu düşünüyor, kimiyse bu hikayeye can-ı gönülden inanarak Eleni'nin Mustafa Kemal'e aşık olduğu evin balkonunu görmek için kilometrelerce yol katediyor.
Hakkında çok az şey bilinen Eleni Karinte'nin, hayatı boyunca evlenmediği ve 80 yaşında Florina'da hayatını kaybettiği biliniyor.
Atatürk'ün Eleni'ye aşık olduğu dönem öğrenim gördüğü askeri okul, şimdilerde müzeye dönüştürülmüş durumda ve ulu öndere ait bir anı odası bulunuyor.
'Çok seneler geçti, ben halen her gün senden haber bekliyorum. Herhangi bir zamanda mektubumu alırsan, beni hatırla. Kağıttaki gözyaşlarımı görebileceksin. Yıllar ve olaylar geçiyor, seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor. Mektubumu okurken, başka kadını seviyorsan, mektubumu yırt.Benim seni sevdiğim kadar, o kadını o kadar çok seviyorsan, kendisine hiçbir şey söyleme, senin kadar mutlu olmasını diliyorum. Fakat, balkondaki kızı hatırlıyorsan ve başkasını sevmiyorsan, seni beklediğimi ve ömrüm boyunca bekleyeceğimi bilmeni istiyorum. Döneceğini, beni unutmayacağını biliyorum. Babam vefat etti. Beni senden ayırdığından tam bir yıl geçti, beni eve kapattı ve bir ay çıkmama izin vermedi. Ağladım, biliyorum ki tüm kilitleri ve hapisleri boşuna harcadı.Beni evlendirecekleri adamı sadece bir kez gördüm ve kendisi bana onu sevebileceğimi söyledi. Ben kendisine, 'Hayır, ben sadece ilk aşkımı seviyorum' dedim. Babam beni hiçbir zaman affetmedi ve ben de kendisini affetmedim. O zamanlardaki gibi genç ve güzel değilim.Ebediyen seni seven ve bekleyen, Eleni Karinte'n.'
Balkanların Romeo ve Juliet'i olarak tanımlanan bu aşkın, Aleksandar Popovski’nin “Balkanlar Ölmemiştir'' filmiyle sinemaya taşındığını söylemekte de fayda var...
VE, işte söz konusu o mektuptan aşk dolu satırlar: