İzmir'in Seferihisar ilçesinde, dedesinden öğrendiği tarifle tescilli şambali üretimine başlayan orman mühendisi Sevi Ulus Şenüstek, Türkiye'nin birçok bölgesinde ağızları tatlandırıyor.
Seferihisar'da yaşayan şambali ustası Erol Ulus, 1960'lı yıllarda bakır tepsi ile başladığı mesleğini bir müddet sonra üç tekerlekli bisiklete taşıdı.
Seferihisar'ın tarih kokan sokaklarında, kalabalık pazarlarında, sahil kenarında "şam tatlı" ve "şam ballı yine ballandı" diye bağırarak evine ekmek götüren Erol ustanın kara fırında pişen tatlısının ünü, zamanla ilçe sınırlarını aştı.
Erol usta tatlı satmaya devam ederken 2010'da o dönem 19 yaşında olan kız torunu Sevi, dedesinin yanında çırak olarak çalışmaya başladı. Torun Sevi, bir müddet sonra dedesinin özel şambali tarifini öğrendi.
Boş zamanlarında dedesi ile tatlı yapmaya ve satmaya devam eden Sevi, 8 yıl önce Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Bölümünden mezun oldu.
Torununun şambaliye olan sevdasını gören dede, yarım asırlık tezgahını, bakır tepsisini, seyyar arabasını ve en önemlisi tecrübesini torununa bırakıp kenara çekildi.
Dededen öğrendiği tecrübe ile üretime başlayan 31 yaşındaki Sevi Ulus Şenüstek, tezgahta başladığı şambali satışına dükkanı da ekledi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) öncesi 2019'da yaklaşık 3 metrekarelik bir iş yerinde satış yapan Şenüstek, salgın nedeniyle işler durunca tatlıyı internet üzerinden pazarlamaya başladı.
Yaptığı tanıtım faaliyetleri ve lezzetli ürünleriyle kısa sürede ismini duyuran Şenüstek; Iğdır'dan Antalya'ya, İstanbul'dan Artvin'e, Adana'dan Düzce'ye Türkiye'nin her noktasına şambali gönderiyor.
Yaklaşık 6 ay önce anne olan Şenüstek, dede mirası tarifle şambali üretmeye devam ediyor.
Dükkanın önünde durup zaman zaman oradan da şambali satışı yapılan dede yadigarı seyyar araba da yıllara meydan okuyor.
Seferihisar'da "Tatlıcı Sevi Usta" diye anılan Şenüstek, AA muhabirine, üniversiteyi bitirdikten sonra hayali olan şambali üretmeye karar verdiğini söyledi.
"Dedem tatlıyı adeta dünyadan koparak yapıyordu, hamur yoğurmasından satış aşamasına kadar. Ben de böyle seveceğim bir işi yapmak istedim," diyen Şenüstek, tatlıcı olma kararını verdiği anı ise şöyle anlattı:
Dedesinin sağlık sorunları nedeniyle dışarı çıkamadığını aktaran Şenüstek, buna rağmen kendisine desteğini sürdürdüğünü aktardı.
Hem dededen hem de müşteriden onay aldı
Bir müddet sonra hamurdan şerbete kadar her aşamasını kendi yapar hale geldiğini belirten Şenüstek, ilk yaptığı tepsiyi dedesinin satışa çıkardığını ifade etti.
Tepsinin akşam eve boş geldiğini dile getiren Şenüstek, "Tepsiyi boş görünce çok sevindim. Demek ki benim tatlım da olmuş ve satılmış. Dedem de yiyenler bir fark görmediğini ve beğendiğini söyledi. Böylece hem dedemden hem de müşterinden ilk onayı almıştım." dedi.
Tatlı tezgahının başından hiç ayrılmadığını anlatan Şenüstek, şöyle konuştu:
"Beni tezgahta gören tanıdıklar 'Sen okumadın mı' diye soruyordu. Ben de mühendis olduğumu söylüyorum. Neden bu işi yapıyorsun diye soruyorlar. Benim amacım bu lezzeti sürdürmek. Sadece para kazanmak değil, manevi boyutu da var. İlk seyyara çıktığımızda yemeden önce 'Erol usta gibi kimse yapamaz' diyenlere halen şambali satıyoruz. Salgından dolayı bir müddet seyyara çıkamadık. Bu süreçte internet üzerinden satış yapmaya başladık. Türkiye'nin her noktasına gönderiyoruz. Dedemden tatlının yanında sattığı dondurmanın da tarifini aldım. Bu yıl dondurma üretmeye başladık. Tamamen doğal ürünleri kullanarak. İlçenin mandalinasından da dondurma üretmek için yola çıktık ve başardık. Hedefim bir gün bu dükkanın önünde metrelerce kuyruk görmek. Bunun da çok kısa zamanda olacağına inancım tam."
İstanbul'dan bayi olmak için talepte bulunanların olduğunu anlatan Şenüstek, bu yönde başka kentlerden kendilerini aradıklarını ancak onlara tatlının kendi ellerinden çıkması gerektiğini söylediğini aktardı.
Şambali yemek için işletmeye gelen Zafer Koşar, Şentürk'ten ilk olarak seyyar tezgahta satış yaparken tatlı aldığını söyledi.
Bir gün babamın yanına İstanbul'dan birileri geldi. Dedemi bulamadıklarını, tezgahın nerede olduğunu sordu. Ben de o an düşündüm. Eğer bu kadar aranan bir tatlıysa bizim bunu devam ettirmemiz lazım. Sonrasında dedemi gördüm ve koşarak yanına gittim. 'Ben bu tatlıyı öğrenmek istiyorum' dedim. Ertesi gün öğlen saatinde dedemin yanında önlüğü giyip hazır bulundum. İlk gün sadece izledim. İkinci gün fıstık dizdim, üçüncü gün fırına götürdüm. Yaklaşık 8 ay sonra ise dedemin izniyle hamura dokundum ve hamur yaptım."
İzmir ile özdeşleşen ürünü çok sevdiğini aktaran Koşar, "İmalattan satışa kadar işin arkasında bir kadının olması bize ayrı bir güven veriyor. Çok hijyenik ve lezzetli. Çevreme de tavsiye ediyorum." diye konuştu.