İzmir'in Bergama ilçesinde iki engelli çocuğunu büyüten Arife Durmaz, evine ek gelir sağlamak için başladığı taksi şoförlüğüyle dikkati çekiyor.
Bergamalı ev hanımı 49 yaşındaki Arife Durmaz'ın dünyaya gelen ilk çocuğu Ali, 5 yaşında geçirdiği trafik kazası sonucu omurilik felci oldu. İkinci çocuğu Umut Can'ı 9 yıl sonra kucağına alan anne Durmaz, doktorların serebral palsi (beyin felci) teşhisi koyması üzerine hayatını çocuklarının bakımına adadı.
1971 yapımı Tarkan Viking Kanı filmindeki dev ahtapot, birçok çocuğun travması olmuştur. İşte o travmatik sahnenin çekim aşamaları...
"Tarkan: Viking Kanı" filmini bilmeyeniniz yoktur. Sezgin Burak'ın çizgi romanından uyarlanan eser, özellikle "Camgöz" isimli ve çizgi romanda yer almayan fantastik bir ahtapotun arz-ı endam ettiği o meşhur sahneleriyle de akıllara kazınmıştır. Tahmin edebileceğiniz gibi o dönemde bu tür bir sahneyi çekmek oldukça zor ve zahmetli bir işti. Fakat film ekibi tüm zorluklara ve aksiliklere rağmen sözkonusu sahneleri çekmeyi başarmıştır. Gelin o meşhur sahnelerin ardında neler olup bittiğine hep birlikte bir bakalım.
Verdiği mücadele sonucu büyük oğlu Ali'nin (22) yardımsız yaşamaya başlaması, küçük oğlu Umut Can'ın (13) eğitim hayatına alışmasının ardından ev ekonomisine katkı amaçlı iş arayışına giren fedakar anne, bir aile dostunun önerisi üzerine direksiyon başına geçerek ilçenin ilk kadın taksi şoförü oldu.
Atatürk Bulvarı'ndaki durakta bulunan 4 taksiden birini kullanan Arife Durmaz, AA muhabirine, ehliyetini 2000 yılında aldığını, o dönemden itibaren özel aracını kullandığını söyledi.
Daha önce hiç çalışmadığını, zamanını tamamen çocuklarına ayırdığını anlatan Durmaz, "Çocuklarımın sorunları nedeniyle onlarla ilgileniyordum. Çok şükür kendi kendilerine yaşamayı başardılar. Bana bayağı bir boş zaman kaldı, ben de bu boş zamanda nerede çalışacağımı bilemediğim için mutlu olabileceğim, mutluluk verebileceğim bir iş olsun istedim." dedi.
Yaratığın nasıl görünceğine karar verildikten sonra, Ertem Eğilmez'in prodüksüyon ekibi Bayrampaşa'daki bir plastik fabrikasına gider ve oradaki görevlilerden çekmekte oldukları film için dev bir ahtapot yapmalarını isterler. Bu istek üzerine fabrikada, plastikten dev bir ahtapot yapımına girişilir.
Gerçekçi görünmesi adına ahtapotun kollarına tek tek spiraller bile takılır. Ne var ki bu kolların hareket etmesini sağlayan herhangi bir mekanizma tasarlanamaz.
Durmaz, çalışmayı düşündüğü sırada bir aile dostunun şakayla "Taksicilik yap." demesi üzerine harekete geçtiğini ve gereken belgeleri çıkardığını ifade ederek, "Nisan ayından beri taksi kullanıyorum. O da arkadaşımın yardımıyla oldu. İlk bana teklif ettiğinde şaka olarak söylemişti. Ben de niye olmasın diye düşününce cazip geldi, şaka gerçek oldu." diye konuştu.
Film ekibi, bu sorunu da insan gücüyle aşmaya karar verir ve birkaç dalgıç kiralar. Zira izlediğimiz sahnelerde ahtapotun kollarını işte bu dalgıçlar hareket ettirmektedir. Sorunlar aşılıp, her şey hazır hale gelince ahtapot bir kamyonla Bodrum'a taşınır ve denize bırakılır. Tabi dalgıçlar da peşinden. Teknelere saldıran ünlü ahtapotumuz işte budur.
Direksiyon başına geçmeden önce eşi ve annesinin karşı çıktığını ancak bugün kendisini desteklediklerini aktaran Durmaz, ailesinin yanı sıra taksi sahibinin ve duraktaki arkadaşlarının da büyük desteklerini gördüğünü söyledi.
Ama işin daha matrak bir yanı da var. Su altı sahnelerinde Kartal Tibet ile ahtapotun boğuşmaları gerekmektedir. Ancak o dönemde su altı kamerası nerede?! Hal böyle olunca ekibin aklına dahiyane bir fikir gelir ve ahtapotu tekrar bir kamyona yükleyip doğruca İzmir Efes Oteli'ne götürürler.
Durmaz, taksisine binen müşterilerin ilk etapta şaşkınlık yaşadıklarını anlatarak, "İlk olmak, tek olmak psikolojik olarak çok baskı yarattı üzerimde. Ama şimdi zevk alıyorum. Özellikle yaşlı teyzelerin yaptığı dualar bana çok huzur veriyor. Çocuklu bayanlar benim taksimde rahat ettiklerini söyleyince kendimi daha iyi hissediyorum. Bir iş yapmak, verimli olmak, bir şeyleri başarmak bana çok çok iyi geldi. Seviyorum ben bu işi, sanki daha önceden yapmam gerekiyormuş da yapamamışım gibi. Mesela geçen hafta epey uzun bir rota olan havaalanına gittim, o gün yatağa girdiğimde öyle huzurluydum ki sanki büyük bir savaşı kazanmıştım." ifadelerini kullandı.
Zira otelin havuzunun altında bir de bar vardır. Buradaki müşteriler bir yandan içkilerini yudumlarken bir yandan da yüzenleri izleyebilmektedir. İşte Tarkan ile Ahtapot arasında geçen tüm o boğuşma sahneleri bu havuzda yaşanır. Kameramana da bardan doğru bu ilginç sahneleri kayda almak kalır.
Arife Durmaz, taksisine binen ilk müşterisiyle yaşadığı anıyı hiç unutmadığını dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlk müşterim erkekti, pazardan geliyor elleri poşet doluydu. Kapıyı açtı, 'pardon' dedi ve kapıyı kapattı. Sonra geri döndü 'Siz mi kullanıyorsunuz?' dedi. 'Evet ben kullanıyorum.' dedim. Kendisiyle selfie yaptık, şimdi öyle bir arkadaşlığımız var ki kendisi telefonumda bile 'ilk müşterim' diye kayıtlı. İlk gün biraz panik yaptı ama şimdi o da alıştı. Erkeklerden de takdir ve tebrik alıyorum. Hiç negatif bir şey almadım, duymadım, hep destekliyorlar. Bu destek gün geçtikçe de artıyor. Şimdi yanıma arkadaş arıyorum, sadece ben olmayayım, başka bayanlar da olsun, hep beraber bu işi yapabiliriz."
İşte kamera arkasından hiç görmediğiniz o kareler...
Taksi sahibi Ahmet Kara ise Arife Durmaz'ın taksi şoförlüğünde çok başarılı olduğunu, kendisini tercih eden çok sayıda müşterisi bulunduğunu belirterek onun diğer kadınlara da örnek olacağını, ilçede yakın zaman içinde başka kadınların da bu mesleği yapmak isteyeceklerine inandığını dile getirdi.