Türkiye ve ABD’nin ilişkilerinde Millî Mücadele ve Kurtuluş dönemi önemli bir yer tutuyor. Uzmanlar, 9 Eylül 1922’de İzmir’in işgalden kurtuluşunun ABD basınına yansımasının ise ayrıca irdelenmesi gereken bir konu olduğunu belirtiyor. Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kenan Özkan, bugünlerde dış politikada gündemi meşgul eden ABD’nin, Yunanistan’da kurduğu üsler olduğuna dikkat çekti.
Milli Mücadele ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Türkiye-ABD ilişkileri üzerine çalışan Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kenan Özkan, 9 Eylül İzmir’in işgalden kurtuluşu vesilesiyle Türk-Amerikan ilişkilerinin bu döneminin iyi irdelenmesi gerektiğini vurguladı. Dr. Kenan Özkan, Yunanistan’ın Lozan’ı açıkça ihlal ederek adaları silahlandırması ve askeri üslerle donatmasına ilaveten Türkiye’nin “stratejik müttefiki” ABD’nin Yunanistan’da kurduğu üsler ve sağladığı askerî teknolojinin Yunanistan’ın Türkiye için tehdit teşkil eden pozisyonunu güçlendirdiğini dile getirdi. Bu tavrın kaynağını daha iyi anlayabilmek için Millî Mücadele ve 9 Eylül’de İzmir’in Yunan işgalinden kurtarılmasının ABD basına nasıl yansıdığına bakmak gerektiğini dile getirdi.
Dr. Kenan Özkan, ABD ve Yunanistan’ın dış politikadaki yakınlıklarının geçmişinin Soğuk Savaş yıllarına kadar geri gitse de Amerikan kamuoyunun Helen Uygarlığına hayranlığının ve buradan hareketle Yunan halkına olan ilgi ve sempatisinin çok daha eski dönemlere dayandığını dile getirdi. Amerikan kamuoyunun Yunan halkına ve Anadolu’daki Rumlara karşı “şefkat ve merhamet duygularının” 100. Yılını kutladığımız Büyük Taarruz ve sonrasındaki süreçte güçlendiğini ifade etti.
Dr. Özkan, “Yunan Ordusunun Afyon’da başlayıp İzmir’de noktalanan Büyük Taarruz neticesinde bozguna uğrayıp Anadolu’yu terk etmesi ve Türk Ordusunun 9 Eylül’de İzmir’e girmesinin özellikle ABD kamuoyunda ciddi yankıları olduğunu belirtti. Amerikan kaynaklarında “Yakın Doğu Krizi” olarak adlandırılan bu sürece gerek ABD Hükümeti’nin gerekse Amerikan kamuoyunun ilgisi oldukça yoğun olduğunu söyleyen Dr. Özkan, Başkan Harding’le birlikte değişen dış politika gereği ABD’nin Türk-Yunan mücadelesine taraf olmadığını belirtmekle birlikte Harding’ten önceki ABD Başkanı Wilson’un Paris Barış Konferansında İzmir’in Yunanistan tarafından işgal edilmesi kararında önemli bir rol oynadığını da hatırlattı.
Dr. Özkan’a göre, Amerikan basınının bu dönemde asıl dikkat çeken tavrı, Türk zaferini küçümseyen ve karalayan bir dil kullanması. ABD basını, o dönemde zaferin heyecanı içerisindeki Türklerin Anadolu’da Hristiyan katliamına başladıklarını yazdığını söyleyen Dr. Özkan, “Hatta haber küpürlerine baktığınızda, bu son zaferin Türk imparatorluğunu yeniden canlandırabileceği korkusu dahi dile getirildiği görülür. Türklerin Ermeni katliamlarından sonra bu defa Anadolu’daki Rumları hedef aldığı propagandasının yapıldığını görüyoruz. Yunan Ordusunu takip eden Türk Ordusunun bu harekâtı, Hristiyan nüfusu imha için bir fırsata çevirdiği algısı yaratıldı” şeklinde konuştu.
Dr. Özkan, yapılan haberlerde, Büyük Taarruzun Türklerin kendi vatanında özgür yaşama mücadelesi olmaktan çıkarılarak daha çok Hristiyan azınlıkların imhası şeklinde kamuoyuna yansıtıldığını kaydetti. O dönemin haber küpürlerine bakıldığında İzmir’de başta Rumlar olmak üzere Hristiyan unsuların katledildiğine dair haberlerin, gazete sütunlarını doldurduğu görülüyor. Basına göre Türk ordusu Batı Anadolu’da ilerlerken Hıristiyanları kılıçtan geçirmiş, bu da yetmezmiş gibi İzmir’de büyük bir katliam başlatmıştır. Hatta İzmir’deki yangının kasıtlı olarak Türk subayları tarafından başlatıldığı dahi iddia edilir.
Dr. Kenan Özkan, bu olaylara dur demek ve başta Rumlar olmak üzere Anadolu’daki “Hristiyanları kurtarmak için” Amerikan Hükümeti’nin Akdeniz’deki savaş gemilerini o sırada İstanbul’da Yüksek Komiser olarak bulunan Amiral Bristol’un emrine vermesi ve bu gemilerin derhal İzmir’e gönderilmesi için bir basın kampanyası başlatıldığını anlattı. Halkı galeyana getirmek için bazı gemilerin çoktan yola çıktığı haberleri yapıldığını söyledi. Dr. Kenan Özkan “Amerikan basını, İzmir’deki Amerikan vatandaşlarının da bu olaylardan zarar gördüğünü, hayatını kaybeden Amerikalıların bulunduğunu iddia etti. Hayatlarını kurtarmak isteyen Amerikalılar, Rumlarla birlikte gemilere binerek adalara ve Yunanistan’a kaçıyor algısını yazdılar” diye konuştu.
Bu tür haberlerin köpürtülerek servis edildiği bir sırada, başta kilise/cemaat örgütleri olmak üzere bazı sivil toplum kuruluşlarının hükümeti doğrudan askerî müdahalede bulunmaya davet eden müracaatlarda bulunması dikkat çekiyor. Dr. Özkan, Amerika’daki Yunan lobisinin ve Anadolu’da faaliyet yürüten misyonerlik örgütü “American Board” yetkilileri ile eğitim kurumlarının idarecilerinin de ABD Hükümeti’ne bu yönde müracaatlarda bulunduklarını görülüyor.” şeklinde ifade etti. Dr. Özkan, 19. Yüzyılda Anadolu’daki misyoner çalışmalarına da değinerek, “Amerikan basını, halkına benimsetmeyi başardığı “terrible Turk” imajını yeniden servis etti. Bu sayede Türk milletinin her türlü yokluğa rağmen başlattığı kurtuluş mücadelesi bir “Hıristiyan katliamına” dönüştürülmüş oldu. Amerikan halkının kökleri Osmanlı İmparatorluğu’na dayanan bu “korkunç Türk”, “barbar Türk” algısının Cumhuriyet devrimleriyle birlikte biraz kırılsa da günümüzde hala devam ettiğini unutmayalım” dedi.