Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Emeğin de kadının da arsızca sömürüldüğü bir dünya düzeninde kadınlar, binlerce yıl öncesinden oluşturula gelmiş bir kadın protipine karşı hem kendi içlerinde kendilerine karşı hem de 'erkek' dünyaya karşı mücadelelerini sürdürmeye devam ediyorlar.
Bugünden Emekçi sözcüğünü ısrarla çıkarmaya çalışanların niyetlerinin basit bir unutkanlık olmadığı aşikardır. Kadın mücadelesi her şeyden önce bir sınıf mücadelesidir. Kadın mücadelesinden bahsedilirken bireysel kadın başarılarının öne çıkarılarak ''istersen sen de başarabilirsin'' mesajının verilmesi ilk bakışta insana cesaret verici gibi görünse de gerçeğin üstünü örtmektedir.
Nihayetine kendimizi gerçekleştirebilmemiz kendi varlığımızı nasıl algıladığımızla ilgilidir ve varlığımızı içinde bulunduğumuz toplumdan ve toplumsal şartlardan ayrı düşünemeyiz. Toplumsal varlığımızı belirleyen şey sanılanın aksine bilincimiz değil, bilicimizi etkileyen toplumsal varlığımızdır. Bu bilinç antikçağlardan beri eril iktidarın kadını hem fiziksel emeğini sömürürken hem de onu edilgen bir konuma soktuğu bir düzeni ilmek ilmek işleyerek bugüne getiren bir düzendir.
Bu yerleşik düşünce sadece erkekleri değil kadınları da etkisine alıyor elbette. Bu durum ataerkilliğin bizzat kadınlar tarafından her nesilde yeniden üretildiği pratikleri haricinde kendisine olan ilişkin benlik duygusunu da zedeleyen bir şey. Bu yüzdendir ki kendi isteklerinden, hedeflerindenuzaklaştırılmış bir kadının hayatının kontrolünü yeniden ele alındığı hikayeler her daim ilgi topluyor. Bunun son örneği Demet Evgar'ın hayat verdiği karakterin ismiyle anılan dizi Bahar. Birbirimize değerli olduğumuzu hatırlatma ihtiyacımız ne kadar üzücü olsa da kadın kadının yurdudur diyerek dayanışmanın her türlüsüne olan inancımızı yineliyoruz. Varlığımızı ortaya koyup binlerce yıldır kesintisiz uzayan zincirleri kurmak için mücadeleye devam. Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun!