Ele verir talkını...


’“Halkının özgürlük taleplerine uy, reformların yolunu aç, halkının demokratik tepkisini göstermesi karşısında, emniyet güçlerine zor kullandırma’” dedi!..

Özgürlükçü Demokratik Parlamenter Cumhuriyetle yönetilen Türkiye’’nin, ’“Demokrat Başbakanı’” , Mısır’’ı 30 yıldır demir yumrukla ve dikta yöntemiyle yöneten Mübarek’’e ne güzel öğütler vermiş, değil mi?...

Başkasına öğüt verelim vermesine de, önce kendimize bakmamız gerekmez mi?
İsmi ’“Özgürlükçü Demokratik Parlamenter Cumhuriyet’” olan Türkiye’’de kelimenin tam anlamıyla, ’“Tek Adam Yönetimi’” vardır. Bu kişinin kafasında ki demokrasi anlayışı, demokrasi’’nin bir araç olduğudur!...
*Siz hiç Cumhurbaşkanı Gül’’ün, Başbakan Erdoğan’’ı bir kez olsun uyarmaya cesaret edebildiğini gördünüz mü?
*TBMM’’de Başbakan Erdoğan’’ın istemediği bir kanun çıkar mı?Yine, onun istemediği bir denetim yapılabilir mi?
*Bakanlardan bir tanesinin bile ’“bu yapılan hatalıdır’” dediğini duydunuz mu?
*AKP’’nin mektep-medrese görmüş Milletvekillerinden bir tanesinin dahi, bırakın tenkidi bir uyarıda bile bulunduğunu gördünüz mü?
*Ömrünü T.C Devleti hizmetine adamış bürokratlardan bir tane olsun uyarı duydunuz mu?
*Son Anayasa değişiklikleri ve yeni HSYK yapılanmasından sonra, yargının, özellikle lokal yargının AKP İktidarı aleyhine karar verdiğini gördünüz mü?
*Sermaye ve İşadamları kuruluşlarının, Başbakan Erdoğan tarafından tehdit edilmelerine rağmen, bir tek aykırı ses çıkarabildiklerini duydunuz mu?
* Türkiye’’de Başbakan Erdoğan’’ı eleştirebilen bir medya kuruluşu kaldı mı?

Bu yetkiler, bir diktatör olan Hüsnü Mübarek’’te var mı?Bırakınız Mübarek’’i, Saddam’’da var mı idi?Yoktu tabii ki. Hiç olmazsa Saddam’’ı zaman zaman uyaran bir Baas Partisi vardı..

Peki, Mısır diktatörüne özgürlük ve demokrasi talkın’’ı veren Başbakan Erdoğan’’ın Türk Milletine reva gördüğü demokrasi nasıl acaba?..

*Torba Yasa denen ucube ile, çalışanlar, kazanılmış haklarından bazılarını kaybedecekler. Buna tepki göstermek ve seslerini AKP Hükümetine duyurabilmek için Türkiye’’nin belli yörelerinden Ankara’’ya bir yürüyüş düzenlediler. Ankara Valiliği zehir zemberek bir açıklama yaptı;
’“Yasal olmayan eyleme tevessül edilmesi halinde, meydana gelebilecek her türlü olaylardan ve doğabilecek zararlardan, organize eden kuruluşlar ile yöneticilerinin ve söz konusu eyleme katılanların sorumlu olacağı, kanunsuz eylemin güvenlik güçleri tarafından mutlaka engelleneceği ve eylemi organize edenler ile katılanlar hakkında da gerekli yasal işlemin yapılacağı’…’”
Breh, breh, breh; Neredeyse bu masum yürüyüş eylemine katılanlar, doğdukları ve Türkiye’’de yaşadıkları için baştan suçlu ilan edilecekler.

*Haklarını arayan Tekel İşçileri, AKP İktidarı tarafından kış günü buz gibi suya atılmadılar mı?

*Parasız Eğitim isteyen gençler, coplanıp biber gazına boğulmadılar mı?Bir genç bayan bu dayak ve tekmeleme yüzünden çocuğunu kaybetmedi mi?

Bunların hepsi Türk Milletinin gözü önünde olmadı mı?O zaman, yazının başlığının sonunu getirelim;
’“Ele verir talkını, kendi yutar salkımı..’”

Yazımızı M.Halil Arık Bey’’in bir yazısından bir alıntı ile sonlandıralım;

Direnmek, yaşama ilk adım atmaktır!.. Sevinci, acıyı, kaygıyı su içer gibi tatmaktır..
Son nefesten önce, derin bir nefes daha almaktır’…
Direnmek, umudu sulamaktır..
Bir nebzecik sevinç uğruna, sıkılan yumruğa inanç katmaktır’…
Yürekten, ağız dolusu, ana avrat bir küfür sallamaktır’…
Direnmek, karşı durmaktır, varlığını duyurmaktır’…
Direnmek isyan değildir, Baskıya başkaldırmaktır, hak istemektir..
Direnmeyi eşkıyalık saymak, direnmenin gücünden korkuyor olmaktır’…

Not:24 Ocak 2011 tarihli ve ’“Kim Bu Adamlar’” başlıklı yazımda AKP İktidarı zamanında yapılan büyük soygunu anlatmış ve araştırmanın devam edeceğini söylemiştim. Büyük bir olasılıkla, Cumhuriyet tarihinin en büyük soygununu 7 Şubat 2011 Pazartesi günü sizlere iletileceğim. Bakalım neler olacak?..