Yacht dergisi Ege'nin cennete giden rotasını tatilseverler için belirledi... İşte doğanın denizle buluştuğu muhteşem adresler...’
GÖKÇEADA
Akdeniz iklimine sahip Gökçeada’’nın hakim rüzgarları lodos ve poyraz, senenin büyük bölümünde devamlı eser. Kuzeydoğu ucundaki her yönden korunaklı Kuzu Limanı’’na bağlanılabilir. Kuzeyli rüzgarlar esmediğinde Aydıncık Koyu, güneyliler esmediğindeyse Laz Koyu’’nda demir atıp alargada kalınabilir. Ada tatile sessiz, sakin bir başlangıç için idealdir. Yaz gecelerinde Kaleköy’’ün aşağı kısmı, çay bahçeleri, bar ve restoranlarıyla çok canlıdır. 146 çeşit balık türüne rastlandığı belirtilen ve sakinlerinin büyük bölümü balıkçılıkla geçinen Gökçeada’’da özellikle zıpkın ve oltayla yakalanan kefal, kolyoz, sinarit, mercan, melanur, istavrit, uskumru, mezgit, kalamar, zargana, kupa, mırmır, karagöz, cingöz ve sardalyayı gönül rahatlığıyla sipariş edebilirsiniz. Çipura çiftliktir, ona göre... Gökçeada’’da zeytini, zeytinyağlarını, balı ve çeşitli meyvelerle sebzeleri taze taze bulmak mümkündür. Geçmişte şaraplarıyla ünlü ada halkı son beş yıldır bu işe yeniden yüklendi. Gökçeada’’da şunları yapın: Yukarı Kaleköy’’deki İskiter Kalesi’’ne çıkıp Çınarlı Ovası’’nın yemyeşil manzarasını, tıpkı bir yelkeni andıran ve ancak denizden ulaşılabilen Yelkenkaya’’yı seyredin. Zeytinli köyünde dibek kahvesi için. Adanın en gözde sahili Aydıncık’’tan olduğu gibi Uğurlu Köyü’’nün bakir sahilinden, Laz Koyu’’ndan, Kuzu Limanı’’ndan da denize girin. Yıldızkoy’’daki Türkiye’’nin ilk ve tek sualtı ulusal parkını ziyaret edin.
BOZCAADA
İstanbul çıkışlı güney rotalarında sadece soluklanmak için değil, havası, suyu, toprağı, insanıyla iç açan bir limandır. Marinası bulunmayan adada, kuzeydoğudaki feribot limanının kuzeyindeki mendireğin iç tarafında bulunan 45 yat kapasiteli yanaşma yerine kıçtan ya da baştankara bağlanabilirsiniz. Güneyli rüzgarlar esmediğinde ve geceleri kalmamak kaydıyla adanın güneyindeki Habbele Plajı, aynı koşullarla Sulubahçe Burnu’’nun doğusu, Mermerburnu Mevkii’’ndeki Çanak Limanı ile Akvaryum koyları, alargada kalmak için uygun ve çok güzel koylardır. Doğudaki Tuzburnu Plajı ile Poyraz Limanı da doğulu rüzgarlar dışında gayet korunaklıdır. Bu iki koyda da ağaç bulunmadığından kayalardan koltuk alınabilir. Adanın sosyal yaşamı, özellikle yaz gecelerinde oldukça hareketlidir. Limana bağlandıktan sonra derhal girilen ada merkezi çay bahçeleri, yan yana sıralanmış lokantaları ve barlarıyla canlılığın da merkezidir. Adanın batısındaki Ayazma Plajı hem muhteşem soğuk denizi hem de birkaç iyi restoranıyla cana can katar. İç kısımlardaki bağ evleri ise birbirinden güzel çardaklı lokantalarıyla sürprizdir. Her tür balığı gönül rahatlığıyla ısmarlayabilirsiniz; pazarlık etmeyi ihmal etmeyin. Yine bağ içindeki bu lokantalardan çeşit çeşit reçel satın alabilirsiniz. Ege otlarıyla yapılan salataları sakın boş geçmeyin. Bozcaada şaraplarını denemeyi unutmayın.
BEHRAMKALE
3 bin yıllık Assos antik kentinin kalıntılarının bulunduğu Behramkale köyü, oldukça romantik bir mekan. Tepeden muhteşem bir manzaraya bakan antik kentle iç içe yaşayan Behramkale’’nin kıyısı (limanı) ise, servis kalitesi oldukça iyi barlar, restoranlar, çay bahçeleri ve kafelerle gezginler için tam bir nefeslenme merkezi kimliğinde. Buradaki binalar restore edilerek konaklama tesislerine dönüştürülmüş. Yatlar, köyün biraz ilerisindeki antik limanı kullanabilir. Balıkçı tekneleri ve yatların bağlanabilmesi için liman epey bir elden geçirilmiş durumda. Su çekimi 50 santimden fazla olan yatların kesinlikle mendireğin dışına kıçtan ya da baştankara olmasında yarar var. Limanın içi ise inanılmaz! Çünkü antik taş duvarın parçaları orada burada göze çarpıyor. Bu da demek oluyor ki eğer limanda bağlanabilirim diye düşünüyorsanız gündüz gözüyle görerek girmelisiniz. Tabii limanda olmak bir avantaj çünkü melteme karşı son derece korunaklı. Behramkale köylüleri adeta otel, restoran, bar işletmeyi dışarıdan gelenlere bırakmış gibidir. Evlerinin bir bölümünü ya da tamamını pansiyon olarak kullanabilirsiniz. Bazıları da kendi yaptıkları leziz ev yemeklerini minik lokantalarında sunarlar. El işlerini beğeneceksiniz. Assos’’un denizinin Kuzey Ege’’nin o diriltici serinliğine sahip olduğunu söyleyelim. Burada istediğiniz ve gözünüze kestirdiğiniz her yerden denize girebilirsiniz.
ALİBEYADASI
Çok bilinen ismiyle Cunda, az bilinen isimleriyle Rumlar’’ın Moshonisia (Kokuluada) ve Nesos dediği Alibey Adası görmeden geçilmez yerlerdendir. Açık deniz seyrini tamamladıktan sonra adanın batı kıyısını boydan boya geçip doğuya yönelerek veya Setur Ayvalık Marina’’dan palamar çözdükten sonra batıya rota tutarak Alibey Limanı’’na bağlanılır. Mendireğe baştan ya da kıçtankara olmak mümkündür. Doğusundaki büyük Gökçeliman Koyu (Patricia Limanı) alargada kalmaya elverişlidir. Sadece doğulu rüzgarlara ve meltem sonrası soluğana dikkat etmekte yarar vardır. Bu durumda koyun güney kıyısını tercih etmek yerinde olur. Hem denizi daha temizdir hem de soluğana karşı daha korunaklıdır. Poroselene Koyu’’nun en kuzey ucu da 3 metreye kadar derinliğiyle demirlemeye ve alargada kalmaya uygundur. Alibey’’de ne yapayım sorusuna verilecek çok yanıt var; ilki kesinlikle yemek! Adanın aynı zamanda merkezi de olan liman boyunca sıralanan balıkçı lokantalarındaki deniz mahsulleri ve has zeytinyağıyla yapılan mezeler, zeytinyağlı ot yemekleri ve de salatalar harikadır. İstifno otu, deniz börülcesi, kabak çiçeği dolması, sirkem otu, sakızlı ahtapot, şaraplı Kidonya, soğanlı sübye, köpekbalığı tava, uskumru dolması denenmesi şart mezeler. Balıklara özel cümle: Levrek, çipura, mezgit ve tabii ki sardalyanın ufağına benzeyen Papalina kaçmaz!
MORDOĞAN
Gülbahçe Körfezi’’ndeki sahil beldesi, bir eski limanı, bir de henüz inşası tamamlanmamış olsa da tekne kabul eden Mordoğan Yat Limanı ve Balıkçı Barınağı’’yla her havaya korunaklı bağlama olanağı sunar. Yazarımız Tuncay Yakalı’’nın, adını gündoğumunun benzersiz renk oyunlarından aldığını belirttiği Mordoğan’’ın ismi 70 çeşide varan mor çiçekleriyle de beslenir. Karşısındaki Uzunada koruma bölgesi ilan edildiği için tükenmeyen balıkları dolayısıyla amatör balıkçıların Kabe’’si gibidir. Hiç değil bir gün konaklamanızı önereceğimiz Mordoğan’’da ünlü hurma zeytininin tadına mutlaka bakın. Akşam yemeğiniz kesinlikle balık olsun, çünkü her mevsim tutulan mercanla beraber fangri, karagöz, istrangilos, izmarit, kırma mercan, küpes, çipura, levrek, trança ve kalamarı her dem tazedir. Yapmalısınız: Çatalkaya’’ya gidip tarihi çınaraltında buz gibi sular içerek serinleyin ve Rumlar’’dan kalma Tekke Köyü harabelerini gezin. Foka benzediği için Ayıbalığı ismini almış kayalıklardan ve aynı ismi taşıyan plajdan körfezin buz gibi sularına girin. Bu sulara bir de Ardıç Plajı’’ndan karışın. Sakin, sessiz dedik ama İzmirlilerin ilgisi dolayısıyla Mordoğan’’da diskoların sayısı artıyor. Bu kadar dinlenmek yeter, hem Çeşme’’ye hazırlık olsun derseniz buyurun, pist sizin!

KARABURUN
Karaburun Yarımadası’’na ismini veren kasaba, sanıldığı gibi yarımadanın en uç batı noktası değildir. Tam tersine doğuya bakar. Kasabada bir balıkçı barınağı varsa da yatların bağlaması için uygun değildir. Barınağın batısına çifte demir atılarak alargada kalınabilir. Büyükada kuzeyli rüzgarlara kalkanlık edecek kadar yüksek olmadığından gecelememekte yarar vardır. İncirlikoy alargada kalmak için daha iyi bir seçim olabilir. Burada en azından kıyıdan koltuk alma şansı bulunur. Karaburun tipik bir sahil kasabasıdır. Öte yandan her güzel kasabımızın başına geldiği gibi burada da tatil siteleri pıtrak gibi bitmeye başlamıştır. Gece yaşantısı pek parlak olmadığı için güzel ve sakin bir gün geçirmek için uygundur denilebilir. Buralarda çok duyulan hurma denilen zeytin ile enginarın eşsiz tatlarını sunacak lokantalar bulabilirsiniz. Tam 67 tür şifalı ot yetişir Karaburun çayırlarında. Sütleğen, yarpız, gelincik otu, kantaron otu, kapari, kekik, kenger, sığırotu, ada soğanı, adaçayı bunlardan sadece birkaçıdır. Yatınızı bağlama olanakları sınırlı dedik ama denizi çok güzel ve çok zengindir. Akdeniz Foku ile nesli tükenmekte olan Ada Martısı buralarda yaşar. Kuyucak ve İncirlikoy plajlarının ikisi de mavi bayraklıdır. Bodrum ve Mimoza isimli plajlar ise ne yazık ki bayraklarını yitirmişlerdir.
ÇEŞME
Güzel ilçemize ilgi arttıkça marina ve yat bağlama yerlerinin sayısı da artıyor. Altınyunus Kalem Burnu’’nun güneyindeki Setur Çeşme Altınyunus Marina ve onun doğusundaki Ilıca Balıkçı Barınağı’’nda, Üçburunlar’’ın en doğusundaki Dalyan Limanı’’nda, Kalem Burnu’’nun batısındaki Çeşme Marina’’da bağlanılabilir. Melteme korunaklı Hotelaratan Plajı ile Bademli Koyu açığa demir atıp yüzmek ve öğle yemeği yemek, Dalyan Limanı ise rıhtıma bağlanıp restoranlarda muhteşem balıklar ve mezelerle haşır neşir olmak için idealdir. Çipura, levrek, ahtapot ve midyeyi sakın ihmal etmeyin. Çeşme’’ye özel incir reçeliyle sunulan şeker işini, kuru sıkmayı, kaz budunu, bademli sütü ve ızgara sandviç kumruyu mutlaka tadın. Çeşme’’nin kavunlarıyla enginarlarının ihraç edildiğini de unutmayın. Eğer Çeşme Marina’’ya bağlanırsanız çok renkli bir gece hayatına hazır olun. Çünkü biliyorsunuz, Çeşme eskiden beri İzmirlilerin sayfiye kasabasıydı, ama artık tüm Türkiye sosyetesinin gözbebeği bir eğlence merkezi. Eğlenceye daldıktan sonra zaman ayırmak ister misiniz bilmiyoruz, ama 500 yıllık Çeşme Kalesi’’ni, bir o kadar yaştaki Kervansaray’’ı (o şimdi otel), ilçeye adını veren 16 çeşmeden hiç olmazsa birini ve de mutlaka bir sakız ağacını görün.
ALAÇATI
Haritalarda Ağrılar Limanı adıyla da rastlayabileceğiniz Alaçatı Körfezi’’ne giriş ve çıkış, özellikle yelkenle seyredenler için zaman zaman bir meydan okumaya dönüşür. Havanın kuzeyden güneye, güneyden kuzeye tam 330 gün aktığı körfezin kuzey ucundaki Alaçatı’’ya ulaşmak ve körfezin ağzından yeniden Ege’’ye açılmak, dimdik bir kaydıraktan bazen yukarı çıkmak, bazen de aşağı inmekle eşdeğerdir. Deplasman teknesi olmayan motoryatların kolayına rüzgar beklemelerinde yarar vardır. Alaçatı kıyısı sezonda, sörf kulüpleri ve yelken yarışları dolayısıyla yoğun bir yelkenci ilgisine sahne oluyor. Bu sene hizmete giren Port Alaçatı’’nın ise yatçıları bir mıknatıs gibi çekeceği kesin. Körfez’’de ayrıca koyun batısındaki Hotel Majesty’’nin biraz açığına, Koçak Koyu’’nun kuzeyine demirlemek mümkün. Denizleri ve plajları gerçekten çok temiz ve çok güzel. Bozulmadan korunmuş, en genci yüz yaşındaki taş evler onarılıp küçük oteller ve restoranlar olarak hizmete girince Alaçatı da daha güçlü bir çekim merkezi haline geldi. Gündüz faaliyetlerinin ardından, kentsel SİT alanı ilan edilmiş Alaçatı’’daki geceler, bal dök yala sokaklarda sağlı sollu uzanan restoranlarda güzel yemekler, içkinin tadına varılacak barlarda nezih muhabbetlerle geçecektir. Tabii ki balık için de ideal bir yer Alaçatı. Köy kahvaltısını mutlaka deneyin. Ayrıca ev yapımı limonatalar, sakız muhallebisi, sakız tatlısı, sakız kurabiyesi ve adaçayını da...
SIĞACIK
Sığacık Körfezi’’nin kuzey ucunda, bütün liman özelliklerini taşıyan, çevresi yemyeşil bir koydur. Limanın hemen girişindeki Eşek Adası’’nı görerek geçmekte yarar vardır. Gezginler ada ile ana kara adasındaki geçidin resif yüzünden çok tehlikeli olduğunu belirtiyor, dikkat! Dip taraması ve derinleştirmesi uzun süren çalışmalarla gerçekleşen liman, koyun güneydeki girintisini olduğu gibi kapsar. Genellikle balıkçı teknelerinin bulunduğu limanda yatlar yeni havuzun pontonlarına bağlanıyor. Sığacık (Sadun Boro’’nun deyişiyle) tam bir kış limanıdır; yani her havaya kapalı ve çok güvenlidir. Bu şirin Ege kasabasında balıktan yana hiç kaygınız olmasın. Mercan, fangri, küpes, barbun ve çipurayı mevsiminde taze yiyebilirsiniz. Salata ve her tür yeşillik tabii ki kasabalının kendi bahçelerinden önünüze gelir. Sığacık, kimliğini özenle korumuştur. Bundaki en büyük pay turist akınına uğramamış olmasındadır. Yani el değmemiş düzeyindeki bir Ege kıyı kasabasını görmek için ideal bir yerdir. Ceneviz kalesi, surlar ve özgünlüğünü korumuş sokaklar Sığacık köyüne, insanı içine çeken bir atmosfer katıyor. Yakınlardaki antik Teos kenti görülmeye değer. Denize girmek için Ekmeksiz Plajı’’nı öneririz. Buraya teknenizle de gidebilirsiniz çünkü derinlik uygun, kıyıdan koltuk almanız mümkündür.
KIYIKIŞLACIK
Dilek Geçidi veya Sakız Boğazı’’ndan geçtikten sonra güneydoğuya doğru rota tutarsanız Güllük Körfezi’’ne inersiniz. Körfezin doğu ucundaki küçük Asin Körfezi’’nin kuzeyindeki Kıyıkışlacık Koyu, barındırdığı antik kentin ismiyle, yani İasos diye de anılır. Değerini doğayla birlikte tarihin belirlediği güzide koylarımızdan biridir. Batık mendireği geçtikten sonra girilen koyda, güneyliler hariç her havada barınılabilir. Koyun batı kıyısındaki uzun rıhtıma bağlanıp su, elektrik ve mini-tankerle getirilen yakıttan almak mümkündür. Denizi güzeldir. Yazın çok sayıda lokanta açılır. Eskiden balığıyla meşhur İasos’’ta artık çiftlik çipurası ve levrekle yetinmek hiç hoş değil tabii. Köyde de lokanta ve bakkal bulmak mümkündür. Siteler tarafından hızla işgal edilse de zeytin ağaçlarıyla bezeli tepelerinden manzara harikadır. Antik İasos kenti de, buradan manzara da, hatta bazen kıyıda karşınıza çıkıveren kalıntılar da çok etkileyicidir. (Dikkat, gezginlerin notlarına göre köyde bir Ceyar fenomeni var!)
GÖLTÜRKBÜKÜ
Bodrum yarımadasının en popüler yerleşimlerindendir. Yarımadanın kuzeyindeki bu büyük koy, çevresinin hoyrat kullanıma karşın, hala çok güzeldir. Küçük balıkçı barınağında yer bulmak sezonda çok zordur. İki sene öncesine kadar balık çiftliklerinin işgalinde olan Kesire Burnu ile Büyükada arasındaki boğaz şimdi biraz rahatladı. Dolayısıyla burnun güney kıyısına demir atıp kıyıdan koltuk almak mümkündür. Böylece güneyli ve kuzeyli havalardan korunmuş olursunuz. Bilhassa İstanbul sosyetesinin ilgi gösterdiği restoranlar, barlar, diskolar ve her tür eğlence mekanı, bu beldeyi sosyal bir merkez haline getirdi. Yine de daha az sosyetik görünen restoranlara uğrayıp dil balığı sorun. Eğer yanıt olumlu olursa, Sadun Boro’’nun da özellikle belirttiği o nefaseti tatma fırsatını bulursunuz. Eğlenceden sıkıldığınızda Gölköy’’ün adını aldığı, içinde yüzlerce bitki ve hayvan çeşidini barındıran gölle etrafındaki palmiyeleri görmeye gidin. Yöreye özgü bu palmiyelerin en önemli özelliği yanmaması! (Sakın denemeye kalkışmayın!) Türkbükü köyünün tepelerinde ise, Likya’’nın Madnasa şehri olarak bilinen antik bir kentin kalıntıları vardır, ayrıca manzara da çok güzeldir.

GÜMÜŞLÜK
Koyun ağzı batıya bakar. Tuncay Yakalı limana girişi şöyle anlatıyor: ’“Girişlerde sancak tarafında, üzerinde tarihi kale kalıntısı bulunan kayalık adacığa biraz yakın geçilir. Sonra da dümen yavaş yavaş iskeleye alınıp kuzey-güney doğrultusunda uzanan koy ortalanır. Kuzeye doğru biraz yürüyüp 10-15 metrelerde demir atılarak genelde alargada kalınır. Dip çok güzel demir tutar.’” Bodrum Yarımadası’’nın en romantik koylarından Gümüşlük, aynı zamanda çok da korunaklıdır. Batılı rüzgarlarda ağza yakın mevkiler çırpıntılı olabilir. Böyle durumlarda kayalardan koltuk almakta yarar vardır. İstenirse belediyenin işlettiği on teknelik iskeleye bağlanmanız da mümkündür. Buradan elektrik ve tatlı su da alabilirsiniz. Bodrum’’un tersine kıyısı sessiz sakindir. Balık restoranları bakımlıdır, temiz ve de iyi servis verirler. Sakin Gümüşlük sabahlarını kafe ve çay bahçelerinin dingin ortamında huzur içinde geçirirsiniz. Köylüler kıyıya Gümüşlük Yalı derler. Gümüşlük’’ün en tipik coğrafi özelliği, kıyı ile Tavşan Adası arasında yürüyebilmektir. Bu mucizeyi sağlayan elbette batık şehrin kalıntılarıdır ve aradaki bağlantı Kral Yolu ismiyle anılır. Gümüşlük Koyu doğal bir sirkülasyona sahip olduğu için denizi pırıl pırıl ve tertemizdir. İstediğiniz her noktadan denize girebilirsiniz.
KNİDOS
İster kuzeyden güneye, ister güneyden kuzeye giderken olsun Knidos’’a ulaşmak zorlu bir mücadele gerektirir. Sadun Boro’’ya göre, denize 35 mil kadar giren yarımadanın en ucundaki Deveboynu Burnu’’nun kuzeyi Ege, güneyi Akdeniz’’dir, o yüzden iki denizin kapışması yatçıları fazlasıyla hırpalar. Akıntılar, dik yarlardan kopup gelen sağanaklar ve Ege’’nin ürkütücü meltemi denizi ana baba gününe çevirir. Tabii her zaman böyle değildir ama hazırlıklı olmakta fayda vardır. Zorlu seyrin ardından bağlanmak için antik Trireme Limanı’’na girmeyi akıldan bile geçirmemek gerekir. Herkes gibi siz de rotanızı Büyük Liman’’a çevirmelisiniz. Buraya, biri çökmüş diğeri hala duran iki mendirek arasından, oldukça dikkatli bir seyirle girilmelidir. Çünkü batık mendirek girişin neredeyse ortasına kadar gelir. Limanın dip noktasından uzanan bir iskele vardır. Bu iskelenin önündeki derinlik yaklaşık 3 metredir. Tekneler aborda oldukları için çabuk dolar. O yüzden batı kıyısına demir atıp kıyıdan çıma tutmak daha iyi bir çözümdür. Eğer sabahın erken saatlerinde geldiyseniz konaklamanız şart değildir. Büyük Liman’’ın tertemiz denizine girer, teknede kahvaltınızı yapar, tekrar denize girip kıyıdaki restoranda atıştıracağınız öğle yemeğine kadar oyalanırsınız. Ardından antik kenti geze geze gün batımına kadeh kaldıracağınız noktaya gelirsiniz. İşte bir kez daha mavi hacı oldunuz!
SELİMİYE
Herkesin aman bozulmasın, aman kirlenmesin diye üzerine titrediği, bu güzel ve temiz koy, çok şirin bir köyle sonlanır. Hisarönü Körfezi’’nin en güneyindeki geniş koyun ortalama 45 metrelik derinliği, özellikle büyük yatların hoşuna gidecek şekilde demir yerlerinde bile 12 metrenin altına düşmez. Bütün batı kıyısı boyunca bağlanabilecek birçok iskele bulunur. İskele olmayan yerlerde de demirleyip ağaçlardan koltuk alınabilir. Eğer Buruncuk Yarımadası önündeki muhtarlığa ait 40 teknelik köy marinasına bağlanırsanız elektrik, su ve mazot alabilirsiniz. Günübirlik ziyaretçilerin çoğunlukta olduğu Selimiye’’nin hoş insanlardan oluşan nüfusu, her tür ihtiyacınızı bulabileceğiniz marketleri, iyi yemekler yiyebileceğiniz restoranları, bu güzel koydan ayrılmamak için sürekli yeni bahaneler üretmenizi sağlar. Ali Boratav Selimiye’’de dört beş kaliteli balık restoranı bulunduğunu anlatır, özellikle de lağosu över ve Selimiyeli balıkçıların oltayla, paraketeyle avlandığı bilgisini paylaşır. Ziyafet çekebileceğiniz her bir restoranın, hem de tonozlu iskelesi bulunur. Koyun her noktasında denize girmek mümkündür ki bu elzemdir, çünkü bu yöre yazın çok sıcak olur. O yüzden köyde ardı ardına açılan dükkanlardan alışveriş yapmak için akşam serinliğini beklemekte yarar vardır.
BOZBURUN
Sevenin çok sevdiği, sevmeyenin ise hiç sevmediği Bozburun, yatçılar için önemli bir merkezdir. Çünkü burada hem teknelerin hem de yatçıların her ihtiyacını karşılama olanağı vardır. Yeşilova Körfezi’’nin en önemli limanlarından Bozburun köyü büyük koyun kuzey ucundadır. Karaya 4 mil kadar giren koyda altı ada ve sayısız minik koy vardır. Bu kıyılar, güneyli havalar dışında, demirlemeye uygundur. Belediye tarafından işletilen limanın içi ise güneyli havalara da kapalıdır. Büyük tekneler iskele taraftaki mendireğin içine aborda olurken, küçükler kıyı tarafındaki rıhtıma kıçtankara bağlanır. Limana girmek istemeyen yatçılar ise hemen güneyinde uzanan rıhtıma kıçtankara bağlanabilirler. Çok kalabalık olmayan belde nüfusunun önemli bir bölümü turizmle uğraşsa da asıl geçim kaynağı gulet yapımı ve işletmeciliğidir. Bu yüzden kıyıdaki 10-15 noktada guletlerin inşa edildiğini, 10-15 guletin de denize atılmış, ince işlerinin yapıldığını görebilirsiniz. Belli noktalarda yiyecek açısından Bozburun bütün beklentileri karşılayacak kadar donanımlıdır. Dergimizi sürekli okuyan şanslı okurlarımızın bildiği gibi bazı restoranlarda orfoz, lağos, yılan balığı, ahtapot gibi balık ve deniz ürünlerini hiç çekinmeden, üstelik büyük bir lezzet şöleni tadında tüketebilirsiniz.

SERÇE LİMANI
Marmaris’’e batıdan yaklaşan rotada giderken, ağzı uzaktan belli olmayan bir koydur. Yüksek Dişli Burun ile Kurmacık Burnu arasındaki girişi zor fark edilse de önce batıya dönen, en batı ucunda Akça Limanı adı verilen üçgenimsi bir göl oluşturan koyun asıl ilgi çeken ve buraya ismini de veren yeri ise kuzeye doğru daralarak uzayan kısmıdır. Her havaya kapalı ve muhteşem deniziyle gerçek bir dinlenme noktası olan koya tur tekneleriyle gezi yatçıları çok rağbet eder. Koyun hemen her yerine gönül rahatlığıyla demir atıp, kayalardan koltuk almanız mümkündür. Yine de doğu tarafını yerel balıkçılara bırakmanız nazik bir davranış olur. Koyun kuzey ucuna 10 metre kaldığında bile derinlik ancak 10 metreye iner. Bir de belli bazı noktalarında bulunan tonozlara da bağlanırsanız çok huzurlu gecelersiniz. Burada iki kır lokantası bulunuyor; güzel yemekler yiyebilir, bazı ufak tefek ihtiyaçlarınızı da karşılayabilirsiniz. Serçe Limanı, buluntuları Bodrum Arkeoloji Müzesi’’nde sergilenen Serçe Limanı Cam Batığı dolayısıyla uluslararası üne de kavuştu. 11. yüzyıla tarihlenen bu batığın bulunduğu limanı görmek isteyen yabancı yatçıların sayısı her geçen gün artıyor.
EKİNCİK
Genellikle es geçilen bir limansa da Ekincik hem köy olarak, hem de Dalyan’’a, Kaunos ve İztuzu Plajı’’na yakınlığı dolayısıyla muhteşem bir bağlanma noktasıdır. Üstelik akşam saatlerinde yatçıları buraya gelmekten vazgeçirebilecek hırçın havadan eser kalmaz, sütliman olur. Koyu çepeçevre saran ormanlar ve şurup gibi deniz, insanı kendinden geçirecek kadar güzeldir. Köy önündeki rıhtımdan su ve elektrik alabilirsiniz. Ayrıca köyden her ihtiyacınızı temin de edebilirsiniz. My Marina ise hem her havaya kapalı olmasıyla çok güvenli bir korunaktır, hem de yatınızın ve kendinizin bütün ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz dört dörtlük bir marinadır. Birkaç gün yatmak için değil ama hiç değil bir geceyi ıssız geçirmek için limanın kuzey kıyısındaki Karaçay, Kargı, Semizceler gibi küçük koylardan birine demirleyebilirsiniz. Ali Boratav, Ekincik’’teki restoranlarda taze balık bulma şansının yüksek olduğunu vurguluyor. Pazarlık yapmayı ihmal etmemenizi de özellikle belirtiyor.
GÖBÜN
Fethiye Körfezi’’ne tam güneyden girip Kapıdağ Yarımadası’’nı iskele tarafta bırakarak devam etmeli, yarımadaya iki kıstakla eklenen iki ’“çeyrek adadan’” en kuzeydekinin burnunu görünce batıya yönelmeli, burunla Domuz Adası arasındaki Domuz Geçidi’’ni geçerek 2 mil daha gitmelisiniz. (Bu seyir yelkenciler için keyifli olsa da deplasman tipi teknesi olmayan motoryatçıları biraz rahatsız edecektir.) Hemen yarım mil güneyinizdeki dar ağız, Göbün’’ün ’“kapısıdır’”. Koya çok büyük yatlar giremiyor, ama bunun nedeni derinlik değil yeterli manevra sahası olmamasıdır. Yoksa güney ucundaki sığlık dışında koyun ortasındaki derinlik 7 metre civarındadır. Güney kıyısı boyunca da demir atılıp kıyıdan koltuk alınabilir. Orta boy ve küçük yatlar ise Göbün’’deki ünlü Kapı Creek Restaurant’’ın iskelesine bağlanabilirler. Restoran ekibi son derece yardımsever ve sıcakkanlıdır. Usta aşçıların elinden çıkan ekmekten balığa her tür ’“harbi’” yemeği güvenle ve tabii ki lezzetle tüketebilirsiniz. Bağlandığınız iskele dahil olmak üzere her noktasından denize girilebilen koyda, tükettiğiniz yiyecek ve içeceklerin bastırdığı miskinlikten kurtulmak için güzel yürüyüşler yapabilirsiniz. Koyu yukarıdan gören tepeler tırmanmak için çok dik değildir; ayrıca eşsiz bir körfez ve ufuk manzarası sunarlar.

SARSALA
Göçek Körfezi’’nin çok beğenilen koylarındandır. Bu beğenide en önemli paylar güzel, derin ve serin denizine, çam ormanlarıyla kaplı yamaçlarına ve de karaya çıkıp güzel yürüyüşler yapabilme şansını sunmasına aittir. Her iki yakasına da bağlanılabilen koyun suyu derindir. Gulet kaptanları batı yakasının 15, doğu yakasının ise 20 metreden fazla derinliğe sahip olduğunu söylüyor. Demek ki büyük yatlar burada bile demirleyip alargada kalabilir. Koyun güney kıyısı çakıl taşlarından oluşan bir plajdır. Yazları burada atıştırmalıklar sunan bir büfe hizmet verir. Plajın arkası ise ağaçlarla dolu bir ovaya açılır. Koyun güneyindeki Küçük Sarsala Koyu’’na, aradaki burnu dönünce girilir. Onun da her iki yakası bağlanmaya elverişlidir. Sonunda ise bir restoranla önünde tonozlu iskelesi vardır.
TERSANE KOYU
Göçek Körfezi’’nin en büyük adası olan Tersane Adası’’nın kuzeybatısındadır. Girişini görmek zorsa da günlük gezi teknelerinin ve bütün yatçıların uğrak yeri olduğundan kolayca bulunur. Koya giren geçidin suyu derindir; içeri girince koy genişler, kıyılara doğru sığlaşır. Tekneler için en uygun demirleme yerleri batı ve kuzey yakasıdır. Her havaya korunaklı olduğu için demir atıp bu kıyılardan koltuk almak yeterlidir. İlk görüşte yapacak, hatta bakacak pek bir şey yokmuş gibi görünse de tekneyi bağlayıp rahatladıktan sonra koyun güzelliği etkisini hissettirmeye başlar. Güney kıyısında bulunan ve yazları açılan restoranda çay, kahve içip kahvaltı ettikten sonra şöyle bir yürüyüş iyi gelecektir. Yürüyüş parkurunu yine güney kıyısındaki Bizans’’tan kalma harabelerle kiliseden geçirmekte yarar vardır. Buradan koyun kuzey girişindeki tepeye yönelip pek zorlu olmayan bir tırmanış sonrası, bilhassa günbatımında nefes kesen bir körfez manzarasıyla karşılaşılır. Adaya ismini vermiş olduğu düşünülebilecek bir tersane kalıntısı yoktur, hayal kırıklığına uğramayın. Bu meskûn adada bir çiftlik evine sahip olan, aynı zamanda restoranı da işleten çiftçiyle ailesinden başka kimse yaşamıyor.
BOYNUZBÜKÜ
Her iki yakasındaki yemyeşil sırtlar arasında koycuklar oluşturup, burunlar yaparak karaya yarım milden fazla giren Boynuzbükü, Göçek Körfezi’’nin en büyük koylarından biridir. Doğu girişinden batı nihayetine baktığınızda çok güzel bir koyda olduğunuzu fark edersiniz. Ancak gerçek güzelliğini asıl girişin hemen kuzeyindeki 80-100 metrelik tepeye çıktığınızda tam olarak algılayabilirsiniz. Koydaki bütün girintilerde, karadan koltuk alarak demirlemeniz mümkündür. Kılavuz kitaplar bu girintilerdeki derinliğin 5-20 metre arasında değiştiğini belirtir. Özellikle melteme kapalı olduğundan kaçakla bile karşılaşılmaz. Körfezi uzun aralıklarla da olsa epey bir ayağa kaldıran soluğan bu koya neredeyse hiç uğramaz. Keyifle gecelenebilir. İstediğiniz her noktasından da denize girebilirsiniz. Koyun sonuna vardığınızda yemyeşil, günlük ağaçlarıyla kaplı rüya gibi bir ortamla karşılaşırsınız. Kıyının tam ortasındaki şirin kır lokantasının önünde T şeklinde bir iskele vardır. Lokanta tatlı su verebiliyor.
TURUNÇ PINARI
Yacht Türkiye yazarlarının en beğendiği koylar arasında ilk sıralarda gelir. Göçek’’ten çıktıktan sonra iskeleye dönüp, adaları da iskelede bırakarak yapılacak bir-iki saatlik seyirle Turunç Pınarı’’na ulaşılır. Burası Kalemiye Koyu’’nun güneybatı ucunda, yeşilliklerle örtülü bir kumsalla arkasındaki yalçın kayalıklara kadar uzanan ve çok geniş olmayan bir düzlükten oluşan bir koydur. Herkesin Osman’’ın Yeri olarak bildiği restoran, deniz havasının kurt gibi acıktırdığı denizciler için mükemmel bir ziyafet merkezidir. Zaten Turunç Pınarı da Osman ile karısı Tülay’’a aittir. Koyun hem kıyısına hem de denizine gözü gibi bakan çift, bütün sezon boyunca binlerce kişiye harika hizmet verir, birbirinden leziz yiyecekler sunar. Osman’’ın Yeri’’nin 10-15 teknenin bağlanabileceği L biçiminde bir iskelesi vardır. Buradan su alabilir, çöplerinizi konteynerlere atabilirsiniz. Bu iskelede yer kalmadığında koyun batı yakasına demir atıp kıyıdan koltuk almak mümkündür. Kuzeyli havalar dışında burada sakince yatarsınız. Ancak deniz çırpınmaya başladıysa Osman’’ın minderli kameriyelerine battaniye servisi de vardır.
SÖMBEKİ (SİMİ)
Her şeyden bir tutam: Tertemiz bir çevre, hoş tavernalar, güzel bir deniz... 2 bin 500 kişilik nüfusuna karşın her yaz turist akınına uğrayan 67 kilometrekarelik Sömbeki’’de birçok tarihi eser, kilise ve manastır gezebilirsiniz elbette. Kumsal olmasa da birçok plajdan Ege’’nin serin sularına kavuşabilirsiniz. Gece hayatı Ano Simi ve Gialos’’tadır. Yine de fazla bir şey beklemeyin, çünkü buralardaki mekanlar genelde demlenmek içindir. Sömbeki kıyılarındaki her belde kendine özgü karakterlerini koruyarak diğeriyle iç içe geçmiştir. Adanın iç tarafını otomobille veya bisikletle gezmekten büyük keyif alırsınız. Merkezle Panormitis arası yenilenmiş yol her ikisi için de uygundur. Burada beklenmedik derecede güzel manzaralara ve tipik köylere rastlarsınız. Köy kahvelerinde Greek coffee ısmarladığınızda koca bir bardakla da su ikram ederler. (Ne yazık ki buna şaşırırsınız!) Chorio ya da Vigla tepesine tırmandığınızda nefes kesici bir manzarayla karşılaşırsınız. Simi çok özellikli değildir belki, ama tipik Yunan adası nitelikleri ve kıyılarımıza yakınlığıyla çekicidir. Yerel şarapları da şaşırtıcı ölçüde kalitelidir.

İNCİRLİ (NİSİROS)
Turistlerin pek yüz vermediği bu küçük yerleşim, hakiki bir Yunan adası yaşantısını her yönüyle yansıtır: İnsanıyla, gündeliğin akışıyla, tepeleri, plajları, kiliseleri, tarihi kalıntılarıyla... Tam bir huzur adasıdır. 41 kilometrekarelik adada yaşayan, balıkçılık ve çiftlikle geçinen bin kişinin hiç acelesi yoktur; yabani davranışlarla karşılaşmazsınız, ama sizi umursamadıklarını da fark edersiniz. Porphiris (Kızıl Ada) ismiyle de anılan ada hem bitki örtüsü hem de kıyılardaki deniz yaşamıyla el değmemiş gibidir. Meyve, zeytin ve fındık ağaçları her tarafı sarmıştır. Yunan tarzı evler ve sokaklardan oluşan küçük bir köy büyüklüğündeki başkent Mandraki’’nin yakınlarında, MÖ 4 bine tarihlenen bir kalıntı ile eskiden adanın merkezi olan Paleokastro isimli kale vardır. Sönmüş Polivotis yanardağı Laka platosu üzerinde 260 metre yükselir, 30 metre derine iner. Loutra’’da şifalı olduğuna inanılan kaynak suları vardır. Ayrıca Nikia ve Emboria köyleri mutlaka görülmelidir. Kumsal arıyorsanız White Beach ile Pachia Ammos’’a; fark etmez diyorsanız çakıllı plaj Cholchaki’’ye gideceksiniz. İncirli’’de gece hayatı yok, ama tipik birkaç tavernada uzun uzun demlenmek de hoşunuza gidecektir. Yerel spesiyalite Pithia’’yı, yerel peynirler Kopanisti ile Sakouliasti’’yi ve de Soumada badem likörünü mutlaka deneyin.
SANTORİNİ
Yunan Adaları’’nın en ünlüsü, çorak ve kayalık yapısıyla dikkat çeken volkanik bir oluşumdur. Kara ve kızıl plajlar, günbatımlarında olağanüstü bir görüntü sahneler, belki de turistlerin iştahını kabartan bu muhteşem atmosferdir. Resmi olarak Thira adını taşıyan ada merkezi, Siklad Adaları’’nın da başkentidir. Yunanlar’’a göre adanın ruhu Fira, İmerovigli veya Oia gibi sarp kayalıklar üzerine kurulu kasabalara gidip, küçük kafeler, dükkanlar ve birçok başka ilginç yerler keşfederek anlaşılabilir. Santorini’’de birbirinin üzerinde katman katman yükselen kayalıkları, çikolata kahvesi, pas kızılı, taba, beyaz ve krem gibi renklerdedir. Bu katmanlardan gün batımı seyretmenin ise insanın nefesini kesebileceğine dikkat çeker Yunanlar. Imerovigli’’den Fira’’ya kadar yaklaşık iki saat süren yürüyüşe herkes bayılır. Burada yapılacak en güzel şeylerden biri de herhalde siyah kumsallardan denize girmek olmalı! Kamari ve Perissa böyle kumsallardır, ancak çok kalabalıktırlar. Gece hayatı fazlasıyla hareketli adanın en ünlü bar ve diskoları Fira başta gelmek üzere Kamari ve Perissa’’dadır. Bu adanın yerel şarapları da pek övülür, özellikle de Visanto markası. Yemek için Fira’’nın dış tarafına gitmelisiniz. Tabii fiyatlar biraz tuzludur. En ucuz yiyecek ise suvlaki’’dir. Alışveriş açısından da çok pahalıdır Santorini.
İSTANKÖY (KOS)
Özellikle GANT Kupası’’na katılanların çok yakından tanıdığı 295 kilometrekarelik adada yaklaşık 22 bin kişi yaşar. En büyük özelliği son derece canlı gece hayatıdır. Yunanlar buraya ’“parti adası’” da der. Kos’’ta hiç değil iki gün bir gece geçirmekte yarar vardır. Birinci gün şirin adayı gezip güzel köylerini görmek ve ikindi şekerlemesinden sonra gece alemlerine akmak; ikinci gün de bu yorgunluğu atmak için! Hipokrat’’ın adası diye de anılan Kos’’ta marinadan çıktıktan sonra kıyı boyunca yapılacak güzel bir yürüyüşün ardından sola kıvrılıp dar bir sokaktan geçerek ünlü bilginin adıyla anılan meydana gelirsiniz. Restoran ve kafelerle birlikte küçük bir de çarşının bulunduğu bu meydanda korumaya alınmış dev bir çınar ağacı vardır. Onun yanında da 1876’’da Gazi Hasan Paşa tarafından yaptırılmış cami.. Meydanın altında ise Hipokrat’’ın bir heykelini de barındıran Bizans harabeleri bulunur. Marinanın ardında yükselen Kos merkezine çıkan Nafklirou ve Diakonou isimli iki sokakta barlar, diskolar, kulüpler yan yana sıralanmıştır. Kos merkezi, bir havuzun çevresindeki dairesel meydanı çevreleyen restoran ve tavernalarla doludur. Mutlaka yerlilerin ürettiği kırmızı şarapla birlikte kırmızı peynir isteyin. (Dikkat, ev yapımı uzoya yüz vermemenizi tavsiye ederiz!) Marina caddesini ve adanın merkezini dolduran dükkanlardan istediğinizi alabilirsiniz ama sandalet her zaman ilk sırada gelmeli.
KELEMEZ
Yunanlara göre, kıyılarımıza en yakın adalardan Kelemez’’i tanımlayacak kelime sünger olmalı. Çünkü adanın en büyük geçim kaynağı tam 500 yıl boyunca süngermiş. Ancak sünger artık adaya Kuzey Afrika’’dan geliyor. Kelemezliler balıkçılık ve sünger eşyalar satmak dışında turizm ve meyve, sebze, zeytin, arıcılıkla uğraşıyorlar. Şnorkel için Telendos ile Pserimos isimli iki adacık ile Kelemez arasını tercih edin. Çünkü aradaki geçidin dibi donmuş lav! Dağlık bir araziye sahip olan ve birçok da mağarası bulunan adanın, özellikle kuzey yüzündeki Sikati dağcılar için popüler bir merkez. Adanın sadece iki kumsalı var: Batı kıyısında Elies ile Kantouni. Mirties, Masouri, Arginontas ve Agios Petros da çakıllı kıyıya sahip plajlar. Yollar gayet bakımlı olduğu için her yere kolayca ulaşmak mümkün. Kalimnos Limanı’’nın çevresi birçok restoran ve kafe’’lerle kaplıyken, Pothia, Mirties ve Masouri kasabaları, zaman zaman çılgınlığa varan gece hayatının merkezleri. Yerel renkler sunan tavernalar ise Horio’’da. Yerel tatlar için Mirmizeli ve Mitzithra’’yı denemelisiniz. Yunan baklavası ve bir çeşit tatlı börek Galaktoboureko’’nun tadına bakın. Bütün taverna ve restoranlarda taze balık bulursunuz. Izgara ahtapot, denizkestanesi ve istiridye yerel dalgıçlar tarafından avlanıyor.
MİKONOS
Yunanistan’’ın İbiza’’sı unvanını taşıyan ada, kartpostallarda gördüğümüz, beyaz duvarlarını çiçeklerin bürüdüğü, kapı ve pencere pervazları mavi, küçük evlerle doludur. 46 kilometrekarelik Mikonos elle boyanmış sokaklar, yeldeğirmenleri, güvercin kafesleri, onlarca küçük kilise ve çekici restoranlarla kafe’’lerden oluşur gibi görünür. Sadece 6 bin kişinin yaşadığı adada anakaradaki birçok Yunanın yazlığı vardır. Bu zengin Yunanlar gece eğlencelerine çok düşkündür. Dolayısıyla birçok eksantrik partiye tanık olursunuz.Bir zamanlar yoksul olan Mikonos’’un kaderi turizmle değişmiş. Çoğu, menüde kaç para yazdığına bakmadan canının çektiğini sipariş edebilecek kadar zengin gay erkekler yüzünden fiyatlar biraz abartılıdır. Keseye zarar verecek kadar yüksek olsa da Mikonos merkezindeki birçok restoranda tipik Yunan yemeklerini hakikaten kaliteli yapılmış olarak yemeniz mümkün. Adanın spesiyalitesi Louza Loukaniko adı verilen bir tür özel sosis ile yumuşak keçi peynirinden yapılan bol biberli Kopanisti’’dir. Adalılar Chora kasabasında yeldeğirmenlerine yürümeli, pelikan Petros’’u beslemeli, küçük limanda bir içki içmeli ve de Parapotiani kilisesini ziyaret etmelisiniz diyor. Plati Gialos ve Elia en popüler plajlar. Platis Gialos’’tan kalkan tekneler sizi ünlü çıplaklar kampları olan Paraga, Paradise ve Super Paradise’’a götürecektir.