Bazen…
'Mazi kalbimde yaradır…' derler ya…
Doğrudur…
Anılar, her zaman şarkılardaki gibi…
'Bir tatlı huzur…' vermiyor…
Kimi zaman batıyor; battığı yeri de acıtıyor…
İşte, öylesi iz bırakan bir 'Hayatın İçinden' gerçeği…
***
Aşağıdaki satırlar…
26 yıl öncesinden…
Hürriyet EGE'nin, 'Bir Portre' köşesinden…
12 yıl önce dün (03 Mart) aramızdan ayrılan…
İzmir'in Efsane Başkanı İhsan Alyanak'ın…
Yaşam öyküsünden…
Az bilinen bir ayrıntının vücut bulmuş halidir…
***
Ben mesleğin çömeziyken, o İzmir'e Belediye Başkanı seçilmişti… (9 Aralık 1973) Yerel seçimde bir devi, rahmetli Osman Kibar'ı (Asfalt Osman) devirmişti… Mazbatasını aldığı günü unutamıyorum; hepimizi toplayıp kabristana götürmüş; (kaliteli şovu iyi bilirdi, Allah'ı var…) babasının mezarı başında diz çöküp; gür sesiyle şöyle demişti:
'Babacığım, oğlun İzmir'e başkan oldu… Namusum ve şerefimle bu kente hizmet edeceğime senin kabrinin önünde yemin ederim…'
***
İhsan Alyanak, İzmir için semboldü…
Çünkü, kökten İzmirli'ydi…
Cumhuriyet henüz bir yaşındayken doğmuştu…
İlkokulu Yusuf Rıza'da bitirmiş; Karşıyaka Ortaokulu ile İnönü Lisesi'nden mezun olmuştu…
Ardından…
Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu'ndan üniversite diplomasını almıştı…
Mali müşavirlik asli mesleği olmasına karşın…
Fakülteden itibaren gönlünde yeşeren liderlik çiçeğini kimselere kaptırmadı…
Bu özellikleri…
Alyanak'ın genç yaşta 'siyasete soyunmasını' hızlandırmıştı…
CHP'nin basamaklarını (ocak, bucak, ilçe, il ve kurultay) basamaklarını altışar altışar tırmandı...
***
Hazır siyasete soyunmuşken, 'kispet'ini giyip, teker teker dolaştığı köy ve kasabalardaki yağlı güreş turnuvalarında rakiplerine bol bol peşrev çekiyor; yenecek rakip bulmakta güçlük çekiyordu…
Sonunda uluslararası güreş ve boks hakemi oldu…
***
1970'li yıllar gelip çattığında…
Hiç kimse…
CHP İzmir İl Yönetim Kurulu üyesi İhsan Alyanak'ın…
Osman Kibar'dan İzmir'in patronluğunu alacağını ummuyordu…
Çok insanı yanılttı…
1973'te Konak Meydanı'nda öyle bir miting düzenledi ki…
Bi'daha hiç kimse aynı kalabalığı toplayamadı…
***
İzmir'e başkan olur olmaz, hemen beş yıllık plan yaptı…
Ardından uygulamaya geçti…
Mesela, su meselesi çok önemliydi…
Muradiye'deki kuyuları devreye aldı…
Emiralem'den gelen ilk suyu, Alaybey'den Karşıyaka'ya verdi…
O tarihlerde…
İzmir'de suyun 7'nci kata çıkması mucizeydi; onu da başardı…
Halkapınar'dan Güzelyalı'ya kadar…
2.40'lık borular yerleştireyim derken…
İzmir'i köstebek yuvasına çevirdi; alışık olmayan İzmirliler durmadan çukurlara düşüyordu!
Şoförler önce isyan etti, ardından da dua…
O tarihlerde…
Avrupa'nın en modern itfaiye teşkilatını kurdu…
Amerikalı bir belediye başkanına birkaç kutu incir yolladı; karşılığında gıcır gıcır bir makam otomobili aldı…
Basmane Meydanı…
Alsancak Gar önü…
Gümrük Meydanı…
Girne Bulvarı…
Karabağlar Yeşillik Caddesi…
İlk TANSAŞ'ın kapılarını açması…
Hepsi…
Alyanak'ın İzmir'e kazandırdığı hazineler olarak tarihe geçti…
***
Şıktı…
Fuar'a gelen sanatçıların Cankuş'uydu…
Bıçkındı…
Kendisini eleştiren gazeteyi 'Yangın ihbarı aldık' diye güpegündüz bastı…
Korkusuzdu…
Alsancak'taki İngiltere Konsolosluğu ve Anglikan Kilisesi'nin duvarını…
Bir gece yarısı olduğu gibi yıktı; meydanı açtı…
Ünü yurt dışına taştı, bu olay yüzünden İngiltere, bize nota verdi…
***
12 Eylül 1980; sabaha karşı…
Fuar'da 'tavşan uykusu'na yattığı sırada…
Bir general kapıyı çaldı ve…
'Ordu, idareye el koydu; sizi eve götüreceğiz' dedi…
O anda bile kentini düşünüyordu…
Cengiz İdil Paşa'ya döndü ve şöyle dedi:
'Aman su fabrikasına dikkat, şehir suyuna zehir karıştırmaya kalkan kansızlar olabilir…'
***
İhsan Alyanak; çok ilginç, çok yönlü bir belediye başkanıydı…
Süleyman Demirel'in başbakanlığı dönemlerinde…
Ne zaman istese bol bol para alabildiği için herkes şaşırırdı…
Sebebini sorduğunuzda şöyle derdi:
'Ege'de bir büyük cengaver vardı… Bu cengaver, hakiki bir silahşör ve centilmendi… O sert sesiyle, terbiye hudutları içinde derdini anlatır; karşısındakini fena halde etkilerdi… Demirel ile aynı yaştayız… O da beni çok severdi… Ah, ne güzel günlerdi…'
***
İşinin başında çok sertti…
Bir emri iki defa vermez; ilk söylediğinde anlayanlarla çalışırdı…
12 Eylül Darbesi'nden sonra…
Emekli oldu…
Maaşının dışında kuruş geliri yoktu…
Yüksel Çakmur, O'nun koltuğuna oturduğunda…
İhsan Ağabey, 'Tansaş Danışmanı' oldu…
Çocuklar gibi sevindi; o yaşında her işe koştu…
Gelgelelim…
Seçim propagandası sırasında çok yoruldu…
Bi'ara dengesini kaybetti…
Eskilerin deyimiyle 'inme' indi; sol eline ve sol bacağına felç geldi…
Beyin damarlarında tıkanma teşhis edildi…
Belinden su alındı…
Bu korkunç durum dört ay sürdü…
Çok zor günlerdi…
Hastalık sürecinde kalbinden neler geçtiğini…
26 yıl önce…
Bana şöyle anlatmıştı:
'Defalarca intiharı bile düşürdüm… Evdekilere emir verdim, (Silahlarımı bulamayacağım yerlere kaldırın) diye… İntihar nedir, bilir misin? Hani, onurlu insanların da millete karşı küçük düştüğü zamanlar vardır ya… İşte o anda, (Ulan ben böyle bir adam mı olacaktım) der ve silahı şakağına dayayıp, taak diye tetiği çeker… İşte, ben de o noktaya geldim ve hemen toparlandım… Eşimi, çocuklarımı ve torunlarımı düşündüm… Ertesi günkü gazeteler gözümün önüne geldi: (Alyanak intihar etti…) Sonra aklıma şu geldi... (İzmir, bu adama el açtırmadı ama öldürdü!) dedirtmem dedim kendi kendime ve o azimle kurtuldum…'
***
Aralık ayındaydık ve o gün hava çok soğuktu…
Elini öptüm, kapıya kadar geçirdi…
Bir kez daha geriye doğru dönüp, el salladım…
O sırada 70 yaşındaydı ve 'çakı' gibiydi…
Amerikalı aktör Fairbanks'ın moda yaptığı 'Douglas Bıyıkları' ile…
Sanki hiç değişmemişti…
***
Briyantinli saçlarıyla İzmir'de fenomendi…
Hep dürüstlük timsali oldu…
Bir daha öylesi gelmedi…
Dört çocuk, sekiz torun sahibiydi…
Bu dünyaya veda ettiğinde 84 yaşındaydı…
Nurlar içinde uyusun…
Sonsöz: 'İz bırakanlar unutulmaz; tıpkı halkçı başkan Alyanak gibi…'