Sıradan insan neden dizleri üstünde yaşamaya bu kadar teşne? İki ayağının üzerinde dikileli hayli zaman oluyor ama dik durmaya hiç niyeti yok, uygar insanın. Sanki toplumsallaşma belini büktü.
İnsan denen bilinmezlerle dolu türün soyutlamayı öğrenmesiyle başlayan ilerleme ve gelişme, insanlığın toplumsallaşma yoluyla teslimiyetine yol açtı.
Toplumların yönetilme ihtiyacı iktidarı, iktidar ise muktediri var etti. Muktedirin mülkiyet ve parayı keşfiyle başlayan sınırsız iktidar arzusu, bilimselliği başlattı. Sonra da ver elini uygarlık!
Sıradan insanın oluşturduğu vasatta itaat ve tapınma var. Bu insanın itaat ve tapınma arzusuyla yarattığı tanrılar, peygamberler, kahramanlar, kurtarıcılar olarak zuhur eden idoller, toplumsal hayatı anlamlandırmıştır.
Ve insanın toplumsal varlığını anlamlandıran adanmışlık böylece muktedir huzurunda diz çöken insanı yarattı. Yeni zamanların muktediri ise yapay zekâ…
İnsan merak saikiyle yeryüzünün altını üste getirdi ve bu arada, keşif ve icatlarıyla tabiata meydan okudu. İşte yaptıklarıyla gurur duyan bu “zeki” insanın idollere adanmış hayatından zuhur eden hengamede gelişen, ilerleyen insan nihayetinde vara vara yapay zekaya vardı. Kendi aklının yerine yapay aklı koymaya hazırlanıyor.
Bu durumu olağan yapan, sıradan insanın tapınma ve itaat arzusudur. Bu arzu öyle güçlü ki “başkaldıran insan” silindi gitti.
Yanı sıra, başkaldırının önüne geçen tüketim kültürüyle hemhal konformizm ve kolaylıklar, olabildiğince edilgen kıldığı insanda karakter teşekkülü ve zekâ gelişimini olumsuz etkiledi.
Nihayetinde, muktedire teslimiyetin insanı getirdiği yerde, bütün değerler çöktü. En büyük efendinin para olduğu yeni zamanlarda, para kadar değerli veya değersiz olan insanın ucuzluğu bir vakıadır.
Efendi edinmek, tarihteki kölelerden günümüz modern kölelerine uzanan insanlık zafiyetidir. Efendisi ve insan tarih yazdığı sürece bu zafiyet insana hükmedecek.