Durmak yok, yola devam!

Bugün size yaşanmış iki olay anlatmak istiyorum.
İlk olay Marmaris kıyılarında geçer. 1980 darbesini gerçekleştiren Kenan Evren'in emekliliğinde çekildiği Marmaris'te… Evren Paşa (nam-ı diğer Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren), Marmaris kıyılarındaki bir restoranın müdavimidir.
Restoranın manzarası da hizmeti de yemekleri de Paşa'ya layıktır çünkü. Her gelişinde sahibine iltifat etmeyi ihmal etmez Evren Paşa…
'Yemekleriniz çok güzel, hizmetinize bayıldım, buradaki manzara hiçbir yerde yok' kabilinden iltifatlar alan restoran işletmecisinin yanıtı hep aynıdır.
Sayenizde paşam!
Bir gün, iki gün üç gün derken Evren Paşa dayanamaz sorar; Sana ya da mekanına ne zaman iltifat etsem aynı yanıtı alıyorum. Sayende paşam diyorsun. Ben sana ne yapmış ya da nasıl bir katkı koymuş olabilirim ki hep aynı şekilde karşılık veriyorsun.
'Restoran sahibi başlar anlatmaya; Efendim ben 1980 darbesinde öğretmendim. Siz darbe yaptınız ve beni siyasi nedenlerle öğretmenlikten attınız. Aç bilaç günlerin ardından kendimi bu sahilde buldum. Önce küçük bir baraka yapıp çay kahve ile başladım ve şükür bugünlere geldim. Tabi ki bunların hepsi sayenizde oldu'
Bu birinci hikayeydi.
Bugün Yenigün Gazetesi'nin imtiyaz sahibi Ömer Dinçer alenen beni/kurumumu hedef alan/gösteren bir yazı kaleme almış. Suçum başbakana hakaretmiş!
Hem avukat hem savcı hem de hakim olmuş Sayın Dinçer. Kalemini de kırmış, atmış.
Bir süre önce hem AK Parti'nin hem de CHP'nin milletvekili adaylarına imzasız bir mektup gönderildi. Mektupta benim iki farklı yazım…
AK Parti adaylarına giden mektupta Sayın Başbakan'a yönelik eleştirilerimi sıralıyorum, diğerinde ise Sayın Kılıçdaroğlu'na… Ne mutlu bana ki hem nalına hem mıhına vurabiliyorum. Yani işimi yapabiliyorum.
Sayın Dinçer'in 'Başbakana uyarı' başlığıyla kaleme aldığı yazısında örneklediği yazım gitmiş AK Partililere… Bu sayede imzasız mektubun imzası da çıkmış oldu ortaya…
Her iki mektubun başında ve sonunda adaylara/partilere uyarılarda bulunuluyor. Egedesonsoz.com'a ilan vermeyin, destek olmayın.
Daha önce de bazı olaylar yaşandı. Susmayı tercih ettim. Ama buraya kadar…
İçeride ve dışarıda 10'un üzerinde kişinin ekmek yediği bir müessese burası. Çayımızı/çorbamızı pişiren Emine ablamız dışında tamamı meslekten arkadaşlar. Çoğunluğu üniversiteli, gelecek vaat eden çocuklar. Yılların deneyimleriyle genç yeteneklerin harman olduğu bir platformda keyifle işimizi yapmaya çalışıyoruz. Yayın hayatımıza girdiğimiz günden bu yana pek çok meslektaşımız için kimi zaman sığınak olduk kimi zaman seslerini özgürce duyuracağı bir platform. Kimi zaman da evlerine ekmek götürecekleri bir işletme…
Beraber çalıştığımız arkadaşlarımızın bir kısmını başka gazeteye ve kurumlara transfer ettik. Halen 13 kişilik dev kadrosuyla internet gazeteciliğinde İzmir'in tozunu almaya başta politika olmak üzere pek çok konuda gündemi belirlemeye devam ediyoruz.
*
Sadece gazetecilik yapıyoruz. İnandığımız değerlerin arkasından gidiyoruz. Yazar kefemizde her siyasi görüşten insana yer veriyoruz. Yazarlarımız arasından AK Parti'den milletvekili adayı olan (Harun Özdemir) bile var. CHP'nin mevcut İl Başkanı Tacettin Bayır da bir dönem yazarlarımızdan biriydi. MHP ile organik bağı olan yazarımız da var, CHP ile olanı da AK Parti ile olanı da… Demokrat Partiyi unuttum sanmayın. Hem Genel Başkan Adayı hem de Genel Başkan Yardımcısı olmak üzere iki yazarımız var onlardan da…
Tabi ki sadece gazetecilik yapanı da var.
İzmir'in demokrat ruhuna uygun bir haber portalı yaratmayı amaçladık. Kimseyi tehdit etmedik, kimseye şantaj yapmadık. İlan veren/vermeyen herkesin yanında, yakınında olduk. Amacımız biraz olsun gazetecilik yapmak, geleceğin sektöründe öncü olmak, kaliteli habercilik yaparak İzmir'e yakışan bir haber portalı oluşturmaktı.
Ve ikinci yılımızda da bunu başardık.
Her siyasi görüşün özgürce tartışıldığı, kimseye yandaş/candaş olmayan, kamusal bir görev olan gazetecilik gereği herkese dokunabilen bir portal.
Sayenizde bunu da başardık.
Günlük sayfa görüntülenme rakamlarımız 1 milyonu aştı. Yazdığımız yazı ve haberler ulusal medyada günün konusu oluyor artık. Sadece Hürriyet'in bizi referans alan 10'u aşkın haberi, yorumu oldu. Daha geçen gün Büyükşehir operasyonunda bir annenin dramını anlatan Gönül Soyoğul, Hürriyet, Posta ve Vatan olmak üzere pek çok gazeteye kaynak oldu, operasyonun satır aralarına gizlenen insanlık dramını gözler önüne çıkardı. Röportajlar, yazarlar taze taze haberler… Sizler tıkladıkça bizim şevkimiz artıyor. Sizler destek oldukça moralimiz düzeliyor.
Google girdiğinizde yazarsanız kaç farklı indekslemenin olduğunu, sitemizin geçmişinde ne gibi başarılar olduğunu görürsünüz.
Belki de çekilemeyen budur. Belki de birilerinin başka sorunları vardır. Bilemeyeceğim. Ama biz yolumuza devam ediyoruz. Her türlü çelmeye karşın yıkılmaya/yılmaya hiç niyetimiz yok!
Şu sıralar günlük gazete tekliflerini değerlendiriyoruz. Ama merak etmeyin iddiasız, silik, içinde gazetecinin/gazeteciliğin olmadığı bir gazete yapmaya hiç niyetimiz yok. Eğer bir gün günlük gazete yaparsak (ki yakındır) bu da sayenizde olacaktır Sayın Dinçer.
Üç yıl önce yazılarıma son vermemiş olsaydınız. Ben bugün buralarda değildim. Egedesonsoz.com da yoktu. Hepsi sayenizde oldu. Teşekkürler!
Ama son yazınızda hukuk sınırlarını aşan değerlendirmelerinizi tabi ki yargıya taşıyacağım. Ama doğrudan ekmekle oynama girişiminizi önce kamuoyuna sonra da İzmir'in siyasilerine bırakıyorum. Ve kesinlikle Yenigün Gazetesi'ne ilan vermeyin demiyorum. Hatta 'Verin' diyorum. Sahibi ne yazarsa yazsın Yenigün İzmir'in marka gazetelerinden biridir. Ve orada 'ekmek yiyen' arkadaşlarımız için bu gazeteyi destekleyin. AK Parti de versin, CHP de, MHP de diğerleri de versin…
Bizim kimsenin ekmeğinde/aşında gözümüz yok. Bizim yolumuz belli. İddialı olduğumuz bu yolda yılmadan/yıkılmadan her türlü benzer girişime aldırmadan, demoralize olmadan devam edeceğiz. Sayın Başbakan'ın çok sevdiğim o sözünde olduğu gibi 'Durmak yok, yola devam' diyeceğiz. Peki, bu ve benzeri girişimlerden sonra gelir kaybına uğrar mıyız?
Uğrarız tabi ki… Ama inanışıma göre rızık Allah'tandır Sayın Dinçer. Ben ve birlikte mücadele ettiğimiz 12 gazetecinin rızkını kesmek sizi aşar. Lütfen arkadaşlarımın evlerine götürdüğü ekmekten elinizi çekin! Çünkü sizin gibi devrimci geçmişi olan, idamla yargılanmış, sendikacı kökenli birine bu tavır yakışmıyor.
*
Gelelim ikinci olaya… Olay, muhtemelen Atina'da geçiyor. Filozof Sokrates, haliyle tanrıları da inkar eder. Mitolojik tanrıların saçma olduğunu yaratanın yani Tanrı'nın ancak bir tane olabileceğini savunduğu için düzeni bozmakla suçlanır.
İdamla yargılanır. Yargıçlar: 'Eğer hatalı davrandığını kabul edip, tanrılarımıza inanırsan ve Tanrı'nın bir tane olduğu fikrinden vazgeçersen, aynı zamanda hatalı davrandığın için özür dilersen; belki idamdan kurtulursun! Ne diyorsun?' sözleri karşısında Sokrat'ın yüzünde pişmanlıktan en ufacık bir eser yokmuş. Gayet soğukkanlı bir şekilde konuşmuş :
-Bir yargıçta bulunması gerekenler: İyi niyetle dinlemek, akıllıca karar vermek, ayık olarak düşünmek ve tarafsızca sonuca ulaşmaktır...Yargıcın erdemi doğruyu görmek, savunmanın erdemi doğruyu söylemektir...
Salonda çıt yokmuş. Bütün gözler filozofun üzerindeyken konuşmasına devam etmiş:
'Ben doğruluğuna inandığım hiçbir şeyden asla vazgeçmem. Mutluyum. Bilirim ki haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır'.
Filozof, kendini suçlayanlara nüktedan konuşmalarıyla öyle güzel ders veriyormuş ki, düşmanları gülünç duruma düşüyormuş...
Karısı hapishaneye gelip: Ah Sokrat! Çok üzgünüm. Haksız yere idam edileceksin, deyince 'Peki, haklı yere idam edilmem sence daha iyi mi olacaktı' demiş. Hapishaneye ziyarete gelen öğrencilerine filozof, gayet sakin konuşmuş: Atinalılar beni, kendimi savunacak tarzda olmadığım için değil; pişman olduğumu söyleyip, ağlayıp sızlanmadığım için cezalandırdı. Şeref ve haysiyetimi zedeleyecek sözler sarf etmemi kimse benden beklemesin.
*
Sokrat'ın eşine söylediği gibi… İyi ki gazeteciliğimiz yüzünden eleştiriliyoruz. Ya Başbakan'ın yandaşı, Kılıçdaroğlu'nun yoldaşı diye eleştirselerdi.
Sonuç olarak, filozofun dediği gibi… 'Her insanda iyilik tohumu vardır. Bu tohumu yeşertmek gerekir'
Not1: Sayın Dinçer'e tavsiyem yazılarıma biraz daha yakından bakması… İyi bakarsa Sayın Başbakan'ı ve Sayın Kılıçdaroğlu'nu öven yazılarımın da olduğunu görecektir.
Not2: www.egedesonsoz.com'un haber ağında Başbakan Erdoğan ve AK Parti'ye yönelik binlerce övgü de vardır, yergi de… Aynı durum Kılıçdaroğlu için de herkes için de geçerlidir.
Not3: belgesi olan her haberi yayınlar. Bu nedenle herkesi ama herkesi eleştirebileceği gibi övebilir de. Hem eleştirirken hem de överken tek bir amaç güder. Kamu yararı!