Durdurun şu inşaatı!

Türkiye'de bir çılgınlık yaşanıyor; inşaat çılgınlığı. Her sokak arasınnda eski evlerin enkazı üzerine 'modern' konutlar yükseliyor. Astronomik hızla artan fiyatları yakalamak mümkün değil. Dün 250 bin TL'ye satılan bir konut, birkaç ay sonra bakmışsınız 400 bin liraya alıcı buluyor. Çılgınlık o düzeydeki çimento fabrikalarının dibinde yükselen lüks rezidanslar kapış kapış gidiyor. Daha hayali kurulan Kanal İstanbul Projesi'ni fırsata çeviren kurnazlar, vatandaşa 'kanal manzaralı ev ve arsa' satıyor.

'Ne var bunda? Bu ülkede gayrimenkul hep kazandırır' diyebilirsiniz. Ancak inşaat gibi ekonomiye katkısı sınırlı bir sektör ülkenin tüm kaynaklarını bir kara delik gibi emiyorsa, büyük tehlikedeyiz demektir. Bakın, yıllardır gıdada ve tekstilde ihracat teşvikleriyle ve devlet destekleriyle büyüyen, binlerce kişiye istihdam sağlayan bir işadamının sözlerine. Kısa süre önce de Bornova'daki fabrikasını yıkıp yerine gayrimenkul projesi yapmaya karar veren İzmir'in önde gelen işadamlarından Rıza Akça, 'Sanayicinin kapısına kilit vurup, inşaata girdiği eleştirilerine katılıyorum. Fakat sanayide kar marjları sürekli düştüğünden rekabet etmekte zorlanan sanayici başka çıkış bulamıyor. Bir ülkenin kalkınması için en önemli şey üretim ve sanayidir. Böyle bir durumda Amerika'da yaşanan kriz gibi bir kriz çıkabilir. Fakat devletimizin de sanayiciye destek vermesi lazım' diyor.

Evet, 150 milyon liralık inşaat yatırımına 'başka çıkış yolu bulamadığı için' giren 60 yıllık bir sanayici ailenin temsilcisi...Üstelik öykünün sonunun nasıl biteceğini de kestirebiliyor. Öte yandan 'dünyada mekan, ahirette iman' diyerek ev sahibi olabilmek için imanı gevreyen, kiradan kurtulmanın hayaliyle yanıp tutuşan halk kitleleri. İşte bu tablo Türkiye ekonomisinin büyük çaresizliğidir. 1990'lı yıllarda yüksek faiz-yüksek enflasyon sarmalından parasını faize yatırarak çıkmaya çalışan ama üretici vasfını kaybeden sanayici sınıfı, bugün aynı çıkış kapısını inşaatta arıyor. İzmir'in önde gelen sanayici grupları gökdelen yatırımlarına yöneliyor. Sosyal paylaşım sitelerinde, yaptığı inşaatları gururla paylaşan işadamlarının sayısı hızla artıyor. Tüccarı, avukatı, doktoru da hem inşaat yaparak hem konut satın alarak bu kervana katılıyor. Oysa dünyada inşaatla kalkınan ülke var mı? Aksine inşaat zehirli bir öpücüktür. 1997'de Uzakdoğu, 2008'de Amerika Birleşik Devletleri ekonomileri inşaat sevdasından çöktü.

İnsanların ev sahibi olmaya, elinde parası olanın konuttan para kazanmaya hakkı yok mu? Elbette var. Ancak bu çılgınlıktan ne planlı şehirleşme çıkar ne de yoksula ev. AK Parti iktidarı, inşaatı kalkınmanın motoru haline getirmek istiyor. Kanal İstanbul gibi büyük yatırım projeleri, otoyol vs. ulaşım yatırımları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle delik deşik edilen şehirlerin imar planları ile inşaat iştahı canlı tutulmaya çalışılıyor. İnşaattan yaratılan rantın kaymağını yandaşlar ve büyük sermaye grupları yerken, yere düşen damlalardan milyonlarca insan istifade ediyor. Ranta susamış sermaye sınıfları, elindeki birikimleri bina dikerek veya gayrimenkul satarak değerlendirmeyi düşünen yatırımcılar ve ev sahibi olma özlemindeki yoksul sınıfların dahil olmasıyla 'Titan zinciri' tamamlanmış oluyor.

Neden Titan zinciri? Çünkü piyasa, konut ve arsa fiyatlarının hep yükseleceği kurgusu üzerine kurulmuştur. Bu hayali bir saadet zinciridir. Aldığın evi, daha yüksek fiyata satacağın mutlaka bir alıcı vardır. Peki ya bu kurgu işlemezse...Konut fiyatları geçici veya kalıcı şekilde gerilerse...Ya da artış hızı yavaşlarsa...Talep, inşaat arzının gerisinde kalırsa...Can alıcı soru da sonuncusudur: 'İşadamının inşaat yapıp konut sattığı, yeni istihdam yaratmadığı bir ekonomik düzende, o evlerde kimler oturacak?'

Elinde konut satın almak için birikimi olan insan sayısı sınırlı. Değerlenmeye devam eden konut fiyatları da sınırlı insan sayısını daha da azaltıyor. Bankalar konut sektörünü finanse etmek istemediklerini üzerine basa basa söylüyor. Fiyatların astronomik hale geldiği, riskin arttığı bir piyasaya kim para akıtmak ister ki. Konutta fiyatların gerileyeceğini söylemek çok iddialı olacaktır. Ancak yaz sonunda ev kredilerini ödemekte zorlananları, inşaatta iflas bayrağını çeken firmaları görmek sürpriz olmayacaktır.