Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ - Bugün, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 20 Kasım 1959 yılında Çocuk Hakları Bildirgesi ‘ni ve 20 Kasım 1989’da Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi kabul etmesi nedeniyle "Çocuk Hakları Günü” olarak 1990 yılından bu yana kutlanmakta.

Türkiye'de ise çocuklar istismar vakaları, derin yoksulluk gibi konularla gündeme geliyor. Kaybolan ve öldürülen çocukların sayısı her geçen gün artıyor.

Yakın geçmişte 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesi tüm ülkeyi sarstı. Geçtiğimiz haftalarda Selçuk’ta 5 çocuk yoksulluktan yanarak öldü. Yine İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS’ten öldü.

Kadınları ve Çocukları Yaşatma Derneği (KAÇOK) Başkanı Aslı Sarı, Türkiye'de çocukların yaşadıklarını Egedesonsöz'e değerlendirdi.

'İSTİSMARCILARI KISIRLAŞTIRMAK LAZIM'

Sarı, açıklamasında şunları söyledi:

"Türkiye, son yıllarda bu suçluluk duygusuyla çok yüzleşti. Ülkenin dört bir yanından çocuklara yönelik şiddet, taciz, tecavüz, çocuk ölümleri haberleriyle yüzlerce kez karşılaştı.

Her sperm üreten, her yumurta oluşturan çocuk yapmamalı. Ne bu ülkede ne diğer ülkelerde. Aslında bunu yapan insanları ibret-i âlem olsun diye bildiğin kısırlaştırmak lazım. Böyle sapıklar, sapkınların aramızda yaşadığını bile bile yaşamak kadar iğrenç bir durum olamaz… Hem bir daha çocuk yapamasın, hem de ders olsun diye.  Rakamlar, araştırmalar her geçen gün 2 çocuğun istismara maruz kaldığını söylüyor. Devletin bu konu ile ilgili yürüttüğü politikalarının da eksik ve yetersiz olduğunu düşünüyorum. Aile ve Sosyal hizmetler Bakanlığı'nın daha etkin sahada olması lazım."

'ÇOCUKLARIN KORUNMASI İÇİN ÖZEL YASA ÇIKARILMALI'

Yasaların da çocukları koruyamadığından bahseden Sarı, "Sorun aslında her şey!Mevcut yasalar ise çocukları başta istismar olmak üzere yeterince koruyamıyor. Söylemler, eylemler kullanılan ifadeler bile bu konular ile ilgili içler acısı. Koruyamamak sözünün altına çok fazla madde ekleyebilirim. Bebeklerin ve çocukların korunması için özel bir yasa kanun çıkarılmalıdır. Sokakta da evde de şiddet, dayak, zulüm, istismar küçük yaşta çalıştırmalar devam etmektedir. Mevcutta   yasalarda ne varsa  uygulama kısmında sorunlar var ya da kervan yolda düzülür mantığı gereği eksik veya yetersiz" şeklinde konuştu.

'İSPAT EDİLMEZSE BERAAT KARARINA KADAR GİDİYOR'

Olaylı derbi davası istinafa gitmişti... Karar belli oldu! Olaylı derbi davası istinafa gitmişti... Karar belli oldu!

İstismarın ispatı ve va davaların şehrinin nasıl değiştiği ile ilgili konuşan Sarı, "İstismarın bizim gözümüzde aması fakatı yok. Lakin yasalar karşılığında çok detayı ve aması var. Çocuk beyanı esas kabul görmediğinden özellikle niteliksiz cinsel istismarların ispatı zor. Şayet ispat edilmezse davanın seyri beraat kararına kadar gidiyor. Bu durum çocuklarda toparlanması güç ağır travmalar bırakıyor. Nitelikli cinsel istismarda ise her şey ortada olmasına rağmen çok güçlü detaylarla ispatlanması gerekiyor" dedi.

'ÇÖZÜLEMEYEN DAVALARIN ADI: AİLE SESSİZ KALDI'

Sarı, aile içi istismarın en ağır istismar türlerinden biri olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

"Aile içi istismar ile ilgili de diyeceğim şudur: Aile içi istismar, en ağır, aşılması zor cinsel istismar türü.

Çözülemeyen davaların çoğunun adı;

Aile sessiz kaldı oluyor!

Sus komşular duymasın oluyor!

El âlem duymasın oluyor!

Aile içi cinsel istismarın da, sürekli aynı ortamda olması nedeniyle çocuk her an tacize uğrama korkusunda. Ben bir öz baba istismarındaki davada şu söylemi hatırlıyorum; yıllardır uzun yol şoförlüğü yapan baba her eve gelişinde kızımı özledim bu gece ona sarılıp uyumak istiyorum diyormuş! Yıllarca istismar böyle devam etmiş. Kızımız büyüyüp, aklı ermeye başlayınca babasının kendisine yaptıklarını idrak etmiş. Akrabalık bağı nedeniyle çok rahat davranma fırsatı buluyor sapkın ruh. Çünkü kimse ondan şüphelenmiyor. Sapkın çok rahat. Çocuk, uzun süre kendisinin maruz kaldığı bu durumun ne olduğunu farkına bile varamıyor. Beklemediği bir kişiden beklemediği bir davranışla karşılaştığı için nasıl tepki vereceğini ve olayı kiminle paylaşacağını bilemiyor. Utanıyor, sıkılıyor, suçu kendisinde buluyor. Hoş anlatsa ne olacak? Aile içindeyse konu kapatılıyor. Çok azınlıkta olayı kapatmayan aile! Çocukta yıllar sonra ağır travma olarak kalıyor.Ailelerin bu vahim durum karşısında susma ve baskılaması, çocuğun içinde bulunduğu durumu normalleştirmesi, emin olunmalı ki en az tacize uğraması kadar ağır bir travmadır. Evet, çocuk istismarı kadar görünür bir yara ve iz bırakmadığı için istismar kadar dikkat çekmez, fark edilmez ve çoğunlukla da aileler yerin kulağı vardır diyerek kendilerinden bile saklarlar bu sapıklığı. Yargıya çok azı taşınıyor ama bakın çok azı..."

'DEVLETİN YANIMIZDA OLMASI LAZIM'

KAÇOK Derneği olarak yaptıkları çocuk çalışmalarına değinen Sarı, "Her ay bir mahalle çalışmamız var muhtarlarımız ile beraber özellikle dezavantajlı bölgelerde kadınlara haklarını anlatıyoruz. Bu toplantılarda aileler ile bireysel olarak muhatap oluyoruz. Onların evlatlarıyla ilgili olan bütün detayları not alıyoruz. Okula gönderilmeyen çocuklar, suça sürüklenen Çocuklar çok yoğunlukta bunlarla alakalı ilgili merciler ile iletişime geçiyor ilgili destekleri vermeye çalışıyoruz.

Konumuz maalesef istismar ve cinayet olduğu için, cinayet davalarını ve istismar davalarını takip ediyoruz. Hem İstismara uğrayan çocuklarımızın hem de cinayete kurban giden kadın kardeşlerimizin arkada kalan çocuklarına burs desteği sağlıyor aynı zamanda gönüllü psikolojik destek de veriyoruz.

Çocuk yoksulluğu ile ilgili semt bazında çalışmalarımız var. Devletin ilgili kurumlarının bu projelere daha yoğun ağırlık verip bizim ve bizim gibi hak temelli oluşumların yanımızda olarak paydaş olması lazım. Yoksa maalesef çok ilerleme kaydedemiyoruz" ifadelerini kullandı.

'BUGÜN SADECE OYUNCAK SANAYİSİNDE KUTLANIYOR'

Sarı, son olarak  Çocuk Hakları Günü'ne dair düşüncelerini şu sözlerle aktardı:

"Kadınlar ve çocuk hakları savunma konusu daha doğrusu savunmama konusu ülkemizin kronikleşmiş yaralarından. Konumuz bugün çocuksa hep şu ifadeleri kullanıyorum: Çocuk hakları deyince insanların aklına açlıktan ölen, çocuk yaşta zorla evlendirilen, çalıştırılan savaşlarda ölen çocuklar geliyorsa ve aklımız da güzel bir resim canlanmıyorsa öyle bir haktan bahsedemeyiz.

Bugün araştırmalara göre 300 milyondan fazla çocuk, işçi olarak çalıştırılmakta. Sadece Türkiye’de yasak olmasına rağmen 900 bini aşkın çocuk sanayi sektöründe çalışmakta. 300 binden fazla çocuk dünyanın farklı bölgelerinde hayatını kaybetmekte. Binlerce çocuk savaşlarda katledilmekte. Bir o kadar çocuk ise köle tacirleri tarafından işçilik yapması ya da fuhuş için alınıp satılmakta. Çocuk gelinler peki? Türkiye’nin de dahil olduğu yüzlerce ülkede çocuk pornografisi ve çocuk tacizleri oranında ciddi artışlar yaşanmakta. Açıkçası bu gün sadece oyuncak sanayiinin önde gelenlerine kutlu oluyor. "