Donmuşu yeniden dondurmak

O gün Nasrettin Hocanın keyfi yerindeydi. Kahvede oturmuş nargilesini içiyordu. Koşmaktan nefes nefese kalmış komşularından biri yanına geldi ve telaşla; 'Hoca çabuk ol, senin hanım aklını kaybetti' demiş. Hocada hiç hareket yok. Komşusu sinirlenerek 'Yahu Hoca, ne biçim adamsın sen, karın aklını kaybetti diyorum, kıpırdamıyorsun bile…'
Hoca nargilesini höpürdettikten sonra adama bakmış ve 'Deminden beri düşünüyorum, benim hanımda zaten akıl yoktu, acaba neyini kaybetti, onu bulmaya çalışıyorum' !...
Her Devletin 'Milli' denilen ve siyaset üstü kabul edilen davaları vardır. Böyle davalarda, tüm siyasi partilerin ve devlet organlarının katılımıyla bir politika oluşturulur ve adına 'Devlet Politikası' denir. Her gelen iktidar, zamana bağlı olarak, gerekiyorsa bir kısım düzenlemeler yapar, fakat esasına sadık kalır. Türkiye için Kıbrıs davası da 'Milli Davadır' ve bu konuda 'Devlet Politikası' uygulanır.
Her gelen Başbakan kendi anlayışı ve dünya görüşüne göre Kıbrıs Davamızda politika yürütmeye kalkarsa hem 'Milli Davaya' zarar verir, hem de kendisi dünya önünde komik duruma düşer…
*Kıbrıs'ta yıllardır uygulanan 'Çözümsüzlük' politikası sonuçsuz kalmıştır ve tarafımızdan değiştirilmiştir. (Başbakan Erdoğan)
*Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş çözümsüzlüğün adresidir. Bu tutum Kıbrıs davamıza zarar vermiştir. (Başbakan Erdoğan)
*Biz, Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat ile birlikte 'Kazan-Kazan' politikasını uygulayacağız.(Başbakan Erdoğan)
*Kıbrıs Rum Kesimi Basınına konuşan Erdoğan; ' Ada'da bir anlaşma sağlanırsa Türk Askerini çekebileceğini söyledi.'
*Dışişleri Bakanı Gül; 'Türkiye Kıbrıs'tan asker çekmelidir. Uluslararası izolasyonlardan kurtulmak için. Yapacak bir şey yok.'
*Türkiye'den beslenenlerin bunu yapmalarını manidar buluyorum.(Başbakan Erdoğan)
Bunlar, AKP İktidarının çeşitli zamanlarında söylenmiş sözlerdir.
Milli bir davada kendinizden önceki tüm politikaları reddeder ve Kıbrıs Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş'ı neredeyse 'Hain' ilan etmeye kalırsanız, yukarıda anlatılan fıkradaki 'kaybeden' duruma düşersiniz.
Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliğinin sözünü tutmadığını, kendisini aldattıklarını hemen her ortamda söylüyor, Kıbrıs'ta da yineledi.
Bir Başbakan, uluslararası ilişkilerde sözlerin geçerli olmadığını, esas olanın yazılı-imzalı belgeler olduğunu bilmiyorsa, her zaman aldatılmaya mahkumdur. Zamanın AB yetkilisi çıksa ve 'Sayın Erdoğan, siz de çok kolay lokma imişsiniz, niçin inandınız, ne de çabuk kandınız ' dese Başbakan ne cevap verecek? O AB yetkilisini Kasımpaşa da kıstırıp, okkalı bir kafa mı atacak?...
Başbakan Erdoğan; ' Güney Kıbrıs'ın dönem başkanlığını Avrupa Birliği uygulamaya koyarsa, biz o altı aylık süreçte her şeyi dondururuz' dedi…
Ah be civanım delikanlım, belki sizin haberiniz yok ama, zaten AB ile ilişkilerimiz dondu gitti. Donmuş bir şeyi tekrar nasıl donduracaksın? Gel beni dinle de, Kıbrıs politikasında bu değişikliğin gerçek sebebini Türk Milletine açıklayıver.
'Yes be annemden-Türk Askeri Kıbrıs'ta kalacak' noktasına, 'Kofi Annan planından- Mümtaz Soysal'la kol kola' girmeye varacak kadar, birbirinden 180 derece farklı noktaya nasıl gelindi dersiniz?
Haydi onu da biz söyleyelim;
Büyük Ortadoğu Projesi uygulamasıyla Akdeniz'i bir Amerikan gölüne çeviren ABD,Kıbrıs'ı istiyor. Biliyorsunuz, Kıbrıs Rum kesiminde İngilizlerin, Bağımsız Devlet statüsünde Dikelya ve Ağratur(Akrotiri) denen iki üssü var. Kıbrıs Rum Kesimi, Fransızlara ise Baf Askeri Hava Üssü'nü verdi.
ABD; Avrupa Birliğini ve Garantör Devletleri bypass ederek Türkiye'den Kıbrıs'ı istiyor. ABD Dışişleri Bakanı Clinton'un ve CIA Başkanı'nın son ziyaretlerini bu kapsamda değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Dünyada ki petrol rezervlerinin %73 üne sahip olan bölgenin tam ortasında, her yere kolayca erişilebilecek mesafede doğal bir uçak gemisi ve askeri üs. Üstelik masrafsız. Kim istemez ki !...
Kendi tarihini bilmeyen, Cumhuriyetin kuruluş değerlerine karşı, Anayasa Mahkemesi tarafından mahkum edilmiş, tarikat ve cemaatlerle can ciğer kuzu sarması, kendi milli ordusuna karşı kuşku dolu-güvensiz olanlar, zamanında 'ver-kurtul' diyenler ise sadece nutuk atarak, bir şeyler yaptıklarını zannederler…
Kazan-Kazan… Win-Win… Vınn- Vınn… Lagara-Lugara… Hakara-Makara… Büyük Usta, ne düşünüyorsun bu hususta?.. Durmak Yok, Yola Devam…