Dinler arası diyalog oyunu

Başbakan Erdoğan için, bizzat kendisinin defalarca kullandığı 'Eşbaşkan' kelimesini kullanınca bazı AKP'liler (konunun aslını bilenler)çok kızar. Bildiğiniz gibi Başbakan Erdoğan'ın iki adet 'Eşbaşkan' sıfatı vardır.
Birincisi, 'Büyük Ortadoğu Projesinin' Eşbaşkan'ı, diğeri ise 'Dinler Arası Diyalog' Eşbaşkan'ı…
AKP+ABD+Fethullah Gülenin tezgahladığı ve başta AKP'ye oy veren saf Müslümanlar olmak üzere tüm Müslümanları kandırma amacı güden ve din adına tamamen 'küfür ve şirk' kokan bu oyunun içyüzünü uzmanlardan edindiğimiz bilgilerle aydınlatmaya çalışalım ve Dinler Arası Diyalog tuzağının Eşbaşkanını ve Hocaefendisini sizlere daha iyi tanıtalım…
Bilindiği gibi 200 yıldan bu yana Papalık; Ortadoğu ve Asya'da misyoner faaliyetler yürütmeyi (Redemptoris Mission-Kurtarıcı Misyon) olarak görmektedir.(Papaz Maurizio Garzoni 1768 yılında Papalık tarafından Diyarbakır'a gönderilmiş ve tam 18 sene burada yaşamış ve 1787 de, tarihte ilk olarak Roma'da İtalyanca Kürt Dili ve Grameri adlı kitabı yazmıştır. Kürtçülük, Vatikan'ın talimatıyla o zamandan beri başımızın belasıdır.)
Zamanla 'Kurtarıcı Misyon' geliştirilmiş ve 1991 yılında Papa 2. Paul'ün yayınladığı bir genelge ile son şeklini almıştır. Genelge aynen şu ifadeyi içermektedir;
'Dinler Arası Diyalog, Kilisenin bütün insanları Kilise'ye döndürme misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih'i ve İncil'i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir…'
Kilisenin yayın organı 'Bulletin' de Pietre Rossano imzalı yazıda;
'Diyalogdan söz ettiğimizde, açıktır ki bu faaliyeti, Kilise şartları çerçevesinde misyoner ve İncil'i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz. Kilisenin bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri yani Mesih'in sevgisini ve Mesih'in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog, Kilisenin İncili yayma misyonu çerçevesinde yer alır..'
Hıristiyan olmayanlar sekreteryasının başkanı Kardinal Francis Arinze;
'Papa 6.Paul'un vizyonu gerçekleşmektedir. Çünkü dinlerarası diyalog, Kilise misyonunun normal bir parçası olarak görülmektedir..' (Bulletin, 59/XX-2,1985,124)
Yıllardır ABD'de 107 dekarlık bir çiftlikte, 7 adet villada, yüzlerce müridiyle, CIA korumasında 'Çan sesini, ezan sesine' tercih ederek mutlu bir şekilde yaşayan F.Gülen bu konuda şunları söylemiştir;
'Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan 'Dinler Arası Diyalog' için Papalık Konseyi(PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmek istiyoruz.' (F.Gülen'in Papa'ya mektubu, Zaman-10.02.1998)
Washington'daki Ortadoğu Medya Araştırma Enstitüsü (MEMRI) Türkiye uzmanı Rachel Sharon-Krespin tarafından kaleme alınan 'F.Gülen'in Büyük İhtirası' başlıklı makalede Gülen hareketinin Türkiye'de polis gücü, ordu ve yargı kurumlarına sızdığı ve AKP ile birlikte Türk toplumunu Ilımlı İslamlaştırmaya çalıştıkları analizine yer verildi. Makalede AKP'nin ve cemaatin 'bürokrasiyi ele geçirerek Türkiye'nin temel kimliğini değiştirdiği' ifade edilerek 'Türkiye artık AKP'nin 2002 de devraldığı laik ve demokratik ülke değil' denildi… Aynı makalede 'Bugün, Gülen ve taraftarları yalnızca hükümeti etkilemeyi değil aynı zamanda hükümetin kendisi olmaya çalışıyorlar' ifadeleri kullanıldı.(12 Haziran seçimleri bu görüşü doğruladı, yeni kabineye girecek Fethullahçı Bakanlar şimdiden belirlendi)
Gülenin medya, bürokrasi, üniversite,yargı, güvenlik ve istihbarat kurumları, iş dernekleri, sendikalar, sivil toplum örgütleri arasında yandaşları bulunduğu
ve daha önce hiç kimsenin Türk Toplumunu budenli temelinden değiştirmeyi hedefleyen bir hareket başlatmadığı da ifade edildi..
'Açık İstihbarat' isimli sitede 12.06.2011 günü yayınlan bir haberde ve videoda, F.Gülen kendi sesinden; Dinler Arası Diyalog'un, dinlerin birbirini anlaması değil, bütün inanç sistemlerinin tek merkezde toplanmasını planladığı ifade edildi. F.Gülen; üç büyük dinin yanına, 'Ahlak Dini' olarak tanımladığı Budizm ile birlikte, Brahmanizm hatta ateistleri bile koyarak, yeni bir oluşum yani 'Yeni bir Din'in' nasıl oluşturulacağını anlatıyor…
Bu yeni oluşum için niçin Hıristiyanlık kullanılmaktadır?..
Ortaçağ'da kilisenin konumlandığı pozisyonu incelediğimizde, bugün ortaya çıkarılmaya çalışılan 'Din Muhalefetinin' de kökünü oluşturan süreci yarattığını görürüz. Kilise, feodal ağalık ile işbirliği içerisinde; sömürü ve zulmün bayraktarlığını yapmıştır. Ayrıca İslam'ın ve Kuran'ın reddettiği 'Ruhban Sınıfını' dayatmak suretiyle 'sınıflı ve kategorik toplum' düşüncesinin yaygınlaşmasında etkin rol oynamıştır. Hıristiyanlık, kapitalizmin reel politikalarına icazet veren, en ileri bir afyondindir.
Küresel Çete, işte bu yüzden kendisine muhalif olabilecek dinleri, başta İslam olmak üzere bu kazanda kaynatıp, eritmek istemektedir…
AKP+ABD+F.Gülen niçin 'Gerçek İslam'a' karşıdırlar?..
*İslam'da Ruhban sınıfı yoktur ve eğer türerse tek amacının kenz/mal yığmak olduğu ilan edilir.(Tevbe Suresi 34-35) Saray yavrusu evlerde oturan, Holding sahibi, zırhlı arabalarda dolaşan, Bankaları, Medya kuruluşları, özel kasabaları olan tarikat, cemaat liderleri ve din tüccarları niçin AKP'yi destekliyor, anlaşıldı mı?.. İslam dini bu tip şarlatanlara asla izin vermez. Çünkü Allah ile Kul arasına kimse giremez, Hz Peygamber bile giremez. Onun görevi sadece tebliğdir, gerisi Allah ile Kul arasındadır.
*Emevi- Abbasi- Vahabi ihanetlerinden arınmış İslam, yani 'Orijinal İslam' sömürüye, din üzerinden insanların aldatılmasına ve inananların dolandırılmasına şiddetle karşıdır.
Küresel sermayenin çoğunluğunu kontrol eden bu çetenin, İslam gibi bir tehlikeyi(!) bertaraf etmek için, kendisiyle çelişmeyen, aksine kendilerine onay veren 'Şirk Dinciklerinin' kazanında İslam'ı eritme gayesi,onlar için normal ve anlaşılabilir bir gayedir. Peki bizler, dinimiz İslam'ın bazılarının zenginleşmesi, iktidarlarını sürdürmeleri ve Allah'ı kandırmak için kullanıldığını anlayabiliyor muyuz. Bu alçakça kötülüğü yapanları tanıyor muyuz?...
İşte 'Dinler Arası Diyalog' düşüncesinin ekonomi-politik analizi budur.
Gelelim işin Teolojik/Dinsel yönüne;
*Bazıları 'Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühim olan, kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed'i kabul ve tasdik etmek bir şart olmayıp, bir kemal mertebesidir' diyorlar. Bir kısım zümre de 'Ehli Kitap ile amentüde ittifak halindeyiz' şeklinde konuşuyorlar.(Ahmet Şahin- Zaman- 14.04.2000)
*F.Gülen ise Fasıldan Fasıla adlı kitabında;
'Herkes Kelime-i Tevhid esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah edilmelidir.Hatta Kelime-i Tevhidin son bölümünü, yani 'Muhammed Allahın Resulüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakılmalıdır…' Küresel Barışa Doğru-131)
Hiç düşündünüz mü; 'Dinler Arası Diyalog' safsatasıyla İslam'ı yozlaştırmak isteyenler niçin Hz. Peygamber'i unutturmak isterler?
Çünkü Hz. Muhammed; 'Komşusu açken, tok yatan bizden değildir' anlayışının, bölüşümün-paylaşmanın ta kendisidir. Kendini Sultan-Padişah görenlerin, servetleri karanlık olanların ve din tüccarlarının sonu demektir. Allah ile aldatmanın sonunu getiren soluktur, nefestir…
İşte bu yüzden, küresel çete ve ortakları tarafından hem Hz. Peygamber unutturulmak istenmekte, hem de 'Dinler Arası Diyalog' oyunu adı altında dinimiz İslam yok edilmek istenmektedir…
Not:Sayın Eren Erdem'in 'Nurjuvazi' isimli kitabından da yararlandım. Kendisine teşekkür ederim.