Türkiye ekonomisinin en önemli lokomotif sektörlerinden biri olan turizmin, her geçen gün büyüyen hacmiyle istihdam ve döviz girdisi sağlamaya devam ettiğini belirten DEVA Partili Ösen, Bu büyümenin niteliği ve sürdürülebilirliği konusunda ciddi soru işaretleri olduğuna değindi. Uzun yıllardır yaygın olarak uygulanan "her şey dahil" sisteminin sektöre getirdiği handikapların, sektör temsilcileri ve bakanlık sunumlarında dahi itiraf edildiğini ancak çözüme yönelik adımlar hala yeterince atılmadığını ifade etti. Ösen, yaptığı yazılı açımlamada şu ifadelere yer verdi:

SESSİZ LÜKS YERİNE BETON YIĞINLARI TERCİH EDİLİYOR
“Turizmde çeşitlilik yaratmak ve yüksek gelir grubundaki turistleri Türkiye'ye çekmek gerektiği sık sık vurgulanıyor. Deniz-güneş eksenine sıkışan turizmin doğa, gastronomi, kültür ve sağlık gibi alanlara yönelmesi artık bir tercih değil, küresel iklim krizi ve değişen turist profili nedeniyle zorunluluk. Bu noktada özellikle İzmir’in Çeşme Yarımadası, bakir doğası, endemik bitki örtüsü ve köklü gastronomi kültürüyle ciddi bir potansiyele sahip. Ancak Turizm Bakanlığı’nın bölgeye yönelik vizyonu, doğayı ve yerel kültürü koruyarak geliştirmek yerine yine mega projeler, dev marinalar ve beton yığınlarına dayanıyor. Bakanlık, Ege gibi karakteristik yapısı, tarihi dokusu ve doğasıyla öne çıkan bir bölgeyi, Arap Yarımadası ve Körfez’in turizm anlayışı devasa projelerle , her şey dahil konseptlerle değil, genellikle ultra lüks projeler üzerine inşa ediyor.Oysa dünya turizminde yükselen yeni trend, ‘sessiz lüks’; yani doğaya saygılı, kültürel deneyim odaklı, kişiselleştirilmiş turizm. Ege insanı da doğası ve yaşam tarzıyla bu anlayışa çok daha uygun.

BÖLGE HALKI VE KÜÇÜK GİRİŞİMCİ MEGA PROJELERLE BOĞULMA RİSKİ TAŞIYOR
Halihazırda bölge halkı ve küçük girişimciler tarafından doğal biçimde gelişen gastronomi ve doğa turizmi ekosistemi, merkezi mega projelerle boğulma tehlikesiyle karşı karşıya. Çeşme Projesi’ne destek veren bazı milletvekillerinin ise İzmirli olmamaları dikkat çekiyor. Bölgenin ruhunu, kültürünü ve sosyal yapısını bilen bir ismin —rant kaygısı taşımadığı sürece— bu projeye destek vermesini anlamak zor. Türkiye’nin turizmde gerçekten ileri gitmesi isteniyorsa, sektörü sadece dev oteller ve ultra lüks yat limanları ile büyütmeye çalışmak yerine, yerel değerleri ve sürdürülebilirliği merkezine alan, doğaya ve insana saygılı projelere yönelmesi gerekiyor. Aksi halde Çeşme gibi eşsiz bölgeler, geri dönülmesi imkânsız bir tahribatla karşı karşıya kalacak”