Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ –  Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, şubat ayında ata tohumlarının Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinde satışa sunulacağını duyurdu. Bugüne kadar 37 ata tohumu tescil edilirken, bu sayı şubat ayında 49’a çıkarılacak.

Bu haber ile birlikte çiftçiler, ata tohumu ekerek sağlıklı ve verimli tarım yapabilmenin heyecanını yaşıyor.

Egedesonsöz’e konuşan Yerel Tohum Derneği Başkanı Selma Ay, bakanlığın bu hareketini değerlendirerek ata tohumu ile ilgili açıklamalarda bulundu.

“ALKIŞLANASI BİR HAREKET”

Ay, yaptığı açıklamada bakanlığın atalık tohum satışlarına izin vermesini olumlu karşıladıklarını ifade etti.

Ay, şunları söyledi:

“Yüzyıllardır Anadolu toprağının ürettiği tohumlar, buğdaylarımız, tahıllarımız ve bakliyatlarımızdır. Yerel tohumlarımız ise Amerika’dan gelen patates, domates var. Yerel tohumlar aynı zamanda o coğrafyada yüzyıllardır o coğrafyanın özelliğini almış tohumlardır. Çeşme Ovacık domatesi, Çeşme kavunu, Urla enginarı, Ayaş domatesi gibi tohumlar atalık tohumlarıdır.

Tarım Bakanlığımızın Tarım Kredi Kooperatifleri’nde atalık tohumların satışına  karar verilmesi alkışlanası bir harekettir.”

“TESCİLLER DEVLET ADINA OLMALI”
Tohumların patentlenmesine karşı olduklarını dile getiren Ay, “Biz yerel tohum aktivisti olarak çalışmaktayız. Tohumların patentlenmesine karşıyız. Hava, su, toprak gibi tohum da patentlenemez. Ancak tohum ıslahına, devlet eliyle yapılacak olan ıslaha, tohum geliştirilmesine karşı değiliz. Tesciller mutlaka devlet adına olmalı. Başka bir şirkete  devredelim denilemez. Hiçbir yerel tohumun hakkı özel kurumlara, kişilere bırakılmamalıdır. Yerel tohumlar hepimizin malıdır” dedi.

İzmir Köy-Koop'tan 'süt taban fiyat' eleştirisi İzmir Köy-Koop'tan 'süt taban fiyat' eleştirisi

“COĞRAFİ İŞARETLİ TOHUMLARI BAŞKA TOPRAKLARA DAĞITMAMAYA ÖZEN GÖSTERİYORUZ”
Ay, yerel tohumun geliştirilmesi kadar toprağın da verimli ve kaliteli olması gerektiğinin önemini vurgulayarak  “Hayvancılık bitti. Eskiden bir döngü vardı. Çiftçi koyununu, ineğini, mandasını besler, kalkan gübreyi toprağında kullanır. Toprak iyi hale gelir, parazit olmaz, salyangoz olmaz, zararlılar olmazdı. Isırgandan, lavantadan ilaçlar yapar, zararlıları yok ederlerdi. Toplum, sağlıklı besinle beslenirdi ve sağlıklı bir toplumumuz vardı. Tarım ürünleriyle kendine yetebilen 7 ülkeden biriydik. 17 kat pesitist çıkan tarım ürünleri var şimdi  Bunun çözümü çok basit. Planlama gerekli. Üreticinin alışagelmiş olduğu, geleneksel tarım ürünleri orada ekilmelidir. Çeşme kavunu coğrafi işaretlidir. Bunu diğer topraklara dağıtmamaya özen gösteriyoruz. Siyez buğdayının gelişigüzel ekilmesinden dolayı bazı sakıncaların oluştuğu belirtiliyor. Tüm bunlara dikkat edilmeli. Nasıl biz antibiyotik alırken nasıl kontrol ediliyorsa, tarım ilacı da reçeteyle satılmalı. Mutlaka reçete ile ilaç satılmalı. İyi tarım uygulamaları dediğimiz, ilacı atıyorsunuz, belli bir süre bekliyorsunuz ve zararlı etkisi azalıyor. En tercih edileni de organik tarım yapılmasıdır” şekline konuştu.

“ÇİFTÇİ KENDİ TOPRAĞINDAN ÇIKAN TOHUMU EKTİĞİNDE TEŞVİK ALAMIYOR"
Son olarak çiftçinin yerel tohum için teşvik edilmesinin gerekliliğine değinerek “Avrupa Birliği, tarım mevzuatında o yörenin atalık tohumlarını kullabilmekte. Bizim çiftçimiz kullandığında organik tarım yapamamaktadır. Kendi toprağından çıkan tohumu ektiğinde teşvik alamıyor. Yan komşuya satamıyor mesela. Teşviklerden de sertifikalı tohum ekmeyen çiftçi teşvikten yararlanamıyor” dedi.