Demokrasi ve eğitim

İlkokul ikinci sınıflara sadece ezbere dayanan Arapça dersi… Ortaokullara yine ezbere dayanan seçmeli ama seçilmesi için zorlanan Kuran-ı Kerim dersleri… Fen Lisesi değil, İmam Hatip Liselerinin sayısını hızla artırmak… Ve anlamaya değil, ezbere dayanan çoktan seçmeli sınav sistemi ile (SBS, OKS, TEOG, LYS, KPSS, ALES, vb) sıralamacı (ve soruları önceden çalıp kendi öğrencilerine dağıtıcı) eğitim sistemi ile PİSA listesinde her yıl en arkalara kaldığımızı görüyorum. Bu şaşırtıcı bir sonuç mu?

Geçen hafta Cambridge Üniversitesi, Eğitim Fakültesinde 'Dewey: Demokrasi ve Eğitim, 1916, 100. Yılı' adlı konferansta dört gün boyunca, günde yaklaşık 12 saat eğitim ve demokrasiyi konuştuk. John Dewey 1800lerin sonunda doğmuş bir eğitim felsefecisi. 1916 da yukarıda adını verdiğim önemli bir kitabı yazmış. Konuşmaları dinlerken ve bana yöneltilen bitmek tükenmek bilmeyen soruları yanıtlamaya çalışırken şunu düşündüm…

Onlar nerede, biz nerede… Dünyanın dört bir yanından gelmiş eğitimciler eğitimde demokrasiyi, toplumu şekillendirmede demokratik eğitimin önemini konuşuyor, biz ilkokul ikinci sınıfa Arapça dersleri koyarak eğitimi ve dolayısıyla toplumu şekillendirmeye çalışıyoruz. Aramızda İngilizlerin dışında İtalyan, Fransız, Norveçli, İsveçli, Japon, Çinli, Afrikalı, Brezilyalı, Arjantinli, Amerikalı, Alman gibi birçok farklı millet vardı. Benim dışımda iki Türk vardı ama bizim dışımızda Müslüman ülkeden gelmiş başkası maalesef yoktu…

Atatürk 1930lu yıllarda Dewey'i Türkiye'ye davet etmiş. Bu değerli eğitim felsefecisi bilim adamı o yılların zor ulaşımıyla okyanusu aşıp ABD'den Atamıza saygısına ülkemize gelmiş ve Köy Enstitülerini kurmuş. Ancak, görüldüğü gibi bir süre sonra demokratik bir ortamda, üretme, düşünme, yaratma, takım çalışması gibi değerler üzerine kurulu Köy Enstitüleri kapatılmış ve her geçen yıl daha ezberci, daha az demokratik, daha yarışmacı bir eğitim sistemine doğru yol alınmış. Atatürk'ün demokratik, yaratıcı, üretime, düşünmeye dönük çağdaş yolundan uzaklaşılmış ve hala hızla uzaklaşılmaya devam ediliyor. Eğitimde Atatürk'ün yolundan uzaklaşıldıkça, toplum demokrasiden ve toplumsal uyumdan, ahenkten, kardeşlikten de uzaklaşıyor…

Eğitim toplumu, genç dimağlar üzerinden kuşaklar boyunca öyle bir şekillendiriyor ki bu dolaylı şekillendirmeyi birçok zaman fark bile etmiyoruz. Örneğin eğitimdeki bu sıralayıcı, karşılaştırıcı, yarışmacı, ezberci sınavlar yarışmacı, hırslı, öfkeli, edindiği o hırs ile her şeyi yapabilecek bir toplum haline getiriyor ülkeyi. Gün gelince toplumda bazıları para uğruna, bazıları şan şöhret uğruna (öne çıkarılan, parlatılan bir yazar, sanatçı, gazeteci, köşe yazarı olma uğruna) arkadaşını, ailesini, kardeşini, memleketini satabilen, kötülük yapabilen bireyler haline geliyor. Toplum bu yarışmacı değerler çerçevesinde birbirine düşüyor, vatan elden giderken aile, dostluk, kardeşlik ilişkileri de elden gidiyor, örneğin miras ve para uğruna bir kardeş diğer kardeşe düşmanlık yapıyor, arkasından dolaplar çevirip, düşmanca eğilimlere giriyor.

Sonunda yanlış, dürüstlükten uzak, çıkarcı nedenlerle kazanılan ne o para mezara gidiyor, ne de şan şöhret. Yanlış veya doğru yapılan her şey bu dünyada yerini buluyor. Hırs uğruna vatana, topluma düşmanlık edenlerle bir olanlar gün geliyor kimsenin yüzüne bakacak hali kalmazken, hatta vatandan kaçmak zorunda kalırken haksız paraya sahip olanlar yine toplumda mahcup duruma girip hastalıkla, yalnızlıkla uğraşıyorlar.

Dewey gibi toplum için doğruyu dile getiren, gerçek demokrasiyi ve toplumların iyiliğini düşünen, toplum için çalışan eğitimciler ve diğer tüm insanlar ise yazdıkları birçok kitaptan bir tanesinin yüzüncü yılının bahanesi ile bizler gibi yüzlerce insan tarafından günlerce, saatlerce anılıp konuşuluyor. Dört çok mutlu, adeta ütopik gün geçirdim Cambridge Üniversitesi, Eğitim Fakültesinde, oditoryuma kapanıp çok özlediğim 'Eğitimde Demokrasi'yi konuşurken… içinde bulunduğum yaşamın gerçeklerini dört gün için bile olsa unuttum…