'Demokrasi ölmüyor, ama hiç beklenmedik bir orta yaş krizi yaşıyor'. Bu Cambridge Üniversitesi siyaset bölümü başkanı David Runciman'ın görüşü. 2018 yılında düzenlenen Cambridge Fikirler Festivali bilim, sanat ve sosyal bilimler dallarında büyük düşünürleri yüzlerce farklı etkinlikte, katılımcılarla bir araya getirmişti. Ben de uzaktan izleyenlerdenim. Bir süredir dünyada Demokrasi 4.0 tartışılıyor yani.
Habertürk'te katıldığı programda birçoğu gıcık, müstehzi ifadelerle sorulmuş sorulara net karşılıklar veren Tunç Soyer'in 'Demokrasi 4.0' açıklaması sonucu bu yazının yazılması şart oldu.
Geçen Ekim ayında Brüksel'de AB Parlamentosu'nda 'Göbeklitepe ve Gastronomi Turizmi' konulu bir konuşma gerçekleştirmiştim. Parlamento'da ayın programlarına bakarken iki günlük bir sempozyumun adı 'Demokrasi 4.0' idi.Ve konuşmacılardan biri de Cambridge Üniversitesi Siyaset Bölümü Başkanı Prof. David Runciman idi… Yetişemedim tabii ki. Ne iyi ki Runciman Hoca daha sonra benzer konuşmalar yaptı ve demokrasi 4.0 fikri kafamıza biraz daha oturdu…Ben de Brüksel'deki konuşmaları kaçırdığıma üzülmekten vazgeçtim.
Profesör Runciman'ın henüz Türkçeye çevrildiğini duymadığım 'Demokrasi Nasıl Son Bulur' (How DemocracyEnds) isimli son kitabında ele aldığı demokrasi sisteminin geleceği dünyada da tartışılıyor. Runciman, ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya ve giderek büyüyen ekonomik bölünmeler döneminde Batı demokrasisinin mevcut durumunu açıklamaya çalışıyor. Demokrasinin ölmediğini ama çözümün 4.0'da olduğunu ileri sürüyor.
Runciman'a göre bugün siyasi belirsizlik ve yılgınlık hissi varsa bu 2008'de yaşanan küresel ekonomik krizinin bir sonucu. 'Bu büyük siyasi bir başarısızlığın uzun süren çözülmelerinden biri' diyor. Ve uzun bir ekonomik sersemliğin ardından ABD'de Donald Trump'ın başkan seçilmesi ve İngiltere'de Brexit referandumu gibi siyasi depremler yaşanmasını da 2008 ile açıklıyor.
Runciman'Beş yıl önce bu tür olaylar çok uzak görünüyordu. Kimsenin anlamadığı bir dönemden geçtiğimiz duygusu var. Kimse bunları tahmin edemezdi. Bu her şeyin sonu mu? Hayır. Ama insanların bundan sonra ne olacak diye sormasını iyi anlıyorum' diyor.
Profesör Runciman 1930'lı yıllarda milliyetçiliğin ve diktatörlüklerin yükselişi, bunun demokrasiler üzerindeki siyasi gerilimler ve baskıları ile bugünkü durum arasında paralellik olduğu görüşünü ise reddediyor:
'Yankılara aldanmayalım. 1930'larda hayat gerçekte nasıldı bilmiyoruz. Aşırı yoksulluk vardı. Siyaset militaristleşmişti, gençler silahlıydı ve aşırı şiddet yaşanıyordu. Avrupa, Birinci Dünya Savaşı'nın dehşetleri nedeniyle 'travma sonrası stres bozukluğu' yaşıyordu. Bugünün öfkeli insanları konut kredisi alıp Netflix izleyen insanlar' diyor.(İyi ki netflix izlemiyorum mu demeliyim yoksa hemen yazılmalı mıyım Netflix'e bilemedim. Sık sık karşıma çıkan reklamlarına da ayrıca gıcığım.)
Şimdi de ben diyeyim diyeceğimi haddim olmadan: Evet artık insanoğlu öğrendi gerçekleri… Demokrasi sadece oy sandığı değil, sadece bir organizasyon meselesi de değil… Demokrasi bir değerler manzumesi… Akılcılık hali ve evrim…
Demokrasinin kendisini yaşatabilmesi için demokrasi 4.0'a ihtiyacı var. Birinci madde şeffaflık… Saydamlık, baktığınızda her şeyi görebilme sanatı…İkincisi bazı yerel yöneticilerimizin bir türlü başaramadığı 'Kamuya danışmahali'… Kamu sana gelmeden senin kentin yöneticisi olarak 'Gel şu konuyu tartışmayı açalım' demen…
Ortak ilerici değerler peşinden gitme hali Demokrasi 4.0..
Habertürk'teki canlı yayında 'Güneydoğu'dan gelen HDP seçmeninden nasıl oy alacaksınız?' sorusu üzerinden cevap veren Soyer şöyle diyordu: 'Aynı gerekçeyle… Demokrasiyi savunarak. İzmir'in kökleri, gelenekleriyle demokrasi 4.0'ı uygulayarak. Demokrasinin erdemleriyle teknolojiyi buluşturmak demek. Demokrasinin yeniden keşfedilmesi lazım. Cep telefonunuza yükleyeceğiniz aplikasyonlarla hangi mahallede kimin neye ihtiyacı var, bunları öğrenip irade ortaya koyabilirsiniz. Çok net bir şekilde teknolojiyi kullanabilirsiniz. Teknolojiyle kamusal alan kavramı değişti. Şimdi vatandaş belediyeye gelmeden tüm işlemlerini yapabilir halde. Kimseyi geride bırakmadan, herkesin talebini dinleyerek davranmamız gerekiyor…'
Evet teknoloji!
21. yüzyıl vatandaşları, eski zamanların bilgi teknolojisine dayanan başka bir yüzyılın siyasal kurumları olan siyasi kurumlar aracılığıyla siyasi kararlara katılmak için mücadele ediyor. Demokrasi 4.0 bunun yolunu açıyor.
Demokrasi 4.0'de insanlar politikaları, kararları ve sonuçları takip edebilmeli ve yüz yüze toplantılar ve teknolojik araçlar ile politika geliştirmenin bir parçası olmalıdır.
Tunç Soyer'in büyük alaka görmesinin arkasında da bu var. Evet 'politika yeniliğe ihtiyaç duyar'.
Canlı yayında Soyer 'Brexit oylaması yapıldı. Gençler çok muhaliftiler. Yaşlılar yaşamayacakları devrin kararlarını o masada aldılar. Gençlerin gelecekleriyle ilgili kararları alabilmesi lazım. Bizim onlarla ilgili karar almaya hakkımız olmadığını düşünüyorum. Genç elçiler, digital dönüşüm, nanoteknoloji elçisi olacak. Bu elçileri gençler seçecek. Mahalle meclislerinden çıkacak o gençler. Biz gençlerle beraber yürüyeceğiz' sözleri bence en önemlisiydi.
Özellikle gençlere çalışanlar bu seçimde daha başarılı olacaklar. Çünkü gençler artık siyasete daha önem veriyor, ancak düşüncelerini siyasi sürece sokmakta kendilerini güçsüz hissediyorlar.Demokrasi 4.0 onların da siyasi sürece katılması da demek…
Özetle endüstri 4.0 memlekete ne kadar yarar bilemem ama demokrasi 4.0'ın iyi geleceğinden eminim.