Cumhuriyet en değerli varlığımız!

Cumhuriyet, Türkiye'nin çağdaş dünyada saygın bir yer edinmesinin ve ulusal bağımsızlık mücadelesinin simgesi olarak, bizim nesle ve bizden sonra gelenlere en büyük mirastır. Atatürk'ün liderliğinde kazanılan bu büyük değere sahip olmak, ülkemizin özgürlüğünü, egemenliğini ve milli iradesini temsil eder.

Cumhuriyetimizin 101. Yıldönümü kutlu olsun…

Cumhuriyet'in sağladığı özgürlükler ve kazanımlar, geçmişten bugüne halkımızın yaşamına derinlemesine işlemiş ve gelecek nesiller için de güvence olmuştur. Ülkesini seven ve bağımsızlığını her şeyin üstünde tutan kuşaklar olarak, Cumhuriyet'i ödünsüz bir şekilde korumak, yaşatmak ve yüceltmek görevimizdir. Bu değerli mirası, modern dünyanın hızla değişen koşullarında en üst düzeyde muhafaza etmek ve geliştirmek, halkımızın aydınlık yarınlarının teminatıdır.

Bugün ülkemizin uygar dünyada hak ettiği yeri almasını sağlayan Cumhuriyet'e, insanlığın övgüsünü ve sevgisini kazanan Büyük Atatürk'e bağımsız bir yurda, ülkesini gönülden seven kuşaklara sahip olmanın kıvancını yaşıyoruz. Cumhuriyet, korumamız ve ödün vermeden yaşatmamız gereken en değerli varlığımızdır.

Atatürk'ün Cumhuriyet rejimini seçme kararı, onun Türk toplumunun tarihsel, kültürel ve sosyopolitik yapısını derinlemesine anlaması sayesinde şekillenmiştir. Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi sürecinde kazandığı deneyim ve kazanımları göz önünde bulundurarak, yönetim biçiminde köklü bir değişiklik gerektiğine inanmıştır. Cumhuriyet, halkın kendi kendini yönetme ilkesine dayanarak, Atatürk'ün ulusal egemenlik ve modernleşme hedefleri doğrultusunda en uygun yönetim şekli olarak görülmüştür. Böylece, bireylerin vatandaşlık bilinciyle özgürce katılım sağladığı, toplumsal yapıyı ileriye taşıyacak bir devlet düzeni kurulması hedeflenmiştir.

Cumhuriyet'in ilanı, Türkiye'nin hem siyasi bağımsızlığını hem de toplumsal modernleşmesini güvence altına alan bir dönüm noktası olmuştur. Atatürk'ün 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ilkesi, Cumhuriyet rejiminin en önemli dayanak noktası olarak Türk milletine kendi iradesi doğrultusunda ülkesini yönetme hakkını vermiştir. Bu yönetim biçimi, bireylerin özgürce kendini ifade edebilmesi ve halkın karar süreçlerine katılabilmesi için gerekli zemini sağlayarak, bağımsız ve ulusal egemenlik anlayışına sahip bir Türkiye idealini somut bir hale getirmiştir. Atatürk'ün hedeflediği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmada Cumhuriyet, sadece bir yönetim şekli değil, aynı zamanda bir modernleşme projesinin temel unsuru olarak Türk toplumunu ileriye taşımıştır.

Cumhuriyet'in armağan ettiği özgür, bağımsız ve onurlu yaşam sayesinde, bugün geleceğe umutla bakabiliyor ve ülkemizi her alanda ileriye taşımak için kararlılıkla çalışıyoruz. Bu değerli mirası bizlere bırakan Atatürk ve silah arkadaşlarına, onların özverili mücadelesine ve bağımsızlık yolunda canlarını hiçe sayanlara olan minnetimiz sonsuzdur.

Bu bilinçle, Cumhuriyet'in bizlere sunduğu kazanımları korumak, gelecek nesillere sağlam bir temel bırakmak hepimizin görevidir. Çağdaş bir devlet olmanın gerekliliklerini yerine getirmek ve tam bağımsız bir Türkiye idealine sahip çıkmak, Cumhuriyet'in emanet ettiği değerleri yaşatmanın en önemli yoludur. Bugünün ve yarının Türkiye'sini inşa ederken, bu mirası sadece korumakla kalmayıp, aynı zamanda geliştirerek kuşaktan kuşağa aktarmak, Atatürk'ün açtığı yolda ilerlememizi sağlayacak en değerli güç olacaktır. Bu miras, her nesilde Türkiye'nin aydınlık geleceğinin teminatı olarak var olmaya devam edecektir.

Cumhuriyet'in kuruluşu, Türk milletinin bağımsız ve çağdaş bir devlet yapısına adım atmasında tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Bu yeni yönetim şekli, Osmanlı İmparatorluğu'nda var olan teba anlayışını terk ederek, bireyleri devletin 'kulları' değil, özgür ve bilinçli vatandaşlar olarak tanımlamıştır. Atatürk'ün öncülüğünde benimsenen halkçılık ilkesi, ümmetçilik yerine milletin ortak iradesini esas almış, toplumu oluşturan tüm kesimlerin eşit vatandaşlar olarak bir arada yaşamasını sağlamıştır. Bu değişim, bireyin hak ve özgürlüklerini ön planda tutan bir anlayışı öne çıkarırken, ulusal kimliği ve toplumsal birliği güçlendiren bir Cumhuriyet düzeni yaratmıştır.

Cumhuriyet'in en önemli ilkelerinden biri olan ulus iradesi, Atatürk'ün 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' sözüyle güçlü bir şekilde vurgulanır. Bu ilkeyle birlikte yönetim yetkisi, hiçbir zümreye veya şahsa değil, doğrudan Türk milletine verilmiştir. Böylece, kişisel iktidar anlayışı sona ermiş ve ulusal egemenlik esas alınarak çağdaş, laik bir devlet düzeni inşa edilmiştir. Bu yapı, halkın özgürce kendini ifade edebileceği, karar süreçlerine doğrudan katılabileceği bir ortam sağlamış; Türk halkı, devletin yalnızca tebaası değil, aynı zamanda onun gerçek sahibi ve yöneticisi olarak konumlandırılmıştır. Bu dönüşüm, Türkiye'nin çağdaş ve bağımsız bir toplum olma yolunda en önemli adımı oluşturmuştur.

Türk Aydınlanma Devrimi, Atatürk'ün liderliğinde, bireyin ve toplumun özgürleşmesi ve eşit haklara kavuşması yolunda atılan köklü adımlarla Türk tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun geleneksel yapısından koparak modern düşünceye geçiş sağlayan bu devrim, toplumu laik ve hukuk temelli bir yapıya kavuşturmuş; hukukun üstünlüğünü temel ilke olarak benimsemiştir. Geleneksel sınırlamalar ve hukuk dışı uygulamalar sona erdirilerek, özgürlük, eşitlik ve adalet gibi çağdaş değerler çerçevesinde yeni bir toplum yapısı oluşturulmuştur. Böylelikle, bireylerin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı, toplumsal ilerlemenin mümkün olduğu bir devlet düzeni hayata geçirilmiştir.

Atatürk'ün 'çağdaş yurttaş', 'çağdaş toplum' ve 'çağdaş devlet' ideali, özgür bireylerden oluşan ve tüm yurttaşların eşit haklara sahip olduğu bir ulus anlayışını sağlam temellere oturtmuştur. Bu vizyon doğrultusunda kadın-erkek eşitliği, toplumsal hayatta köklü bir değişim yaratmış, kadınların eğitim, iş dünyası ve kamusal alanda aktif bir rol üstlenmeleri sağlanmıştır. Cumhuriyet'in sunduğu bu eşitlik, toplumun dinamizmini artırmış ve tüm vatandaşların yönetime katılma hakkını güvence altına alarak halkın iradesinin en üstte tutulduğu bir yönetim düzenini inşa etmiştir. Bu düzen, bireylerin kendilerini özgürce ifade edebildiği, toplumsal ilerlemenin önünü açan bir yapı sunmuş ve Türkiye'nin çağdaş uygarlık hedefini somutlaştırmıştır.

Cumhuriyet, bireyin haklarını kazanması, özgürleşmesi ve toplumun her kesiminden insanın ülke yönetiminde söz sahibi olabilmesiyle modern ve ilerici bir toplum yapısının temellerini atmıştır. Bu yönetim biçimi, toplumu oluşturan tüm bireylerin eşit haklara sahip olmasını sağlarken, halkın iradesini esas alarak özgürlükçü bir düzen yaratmıştır. Her bireyin kendini ifade edebildiği, toplumsal kalkınmanın ve demokratik katılımın güvence altına alındığı bu yapı, Türkiye'nin çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesini sağlamış ve güçlü bir ulus-devlet modelini hayata geçirmiştir.

Cumhuriyet, Türk milletine yalnızca özgürlük ve eşitlik kazandırmakla kalmamış; aynı zamanda halkın kendi hak ve sorumluluklarının bilincine varmasını sağlayarak yurttaşlık erdemini yaşamasına önayak olmuştur. Cumhuriyet sayesinde Türk insanı, ülkenin geleceğini belirlemede aktif bir rol üstlenmiş, çağdaş dünyanın değer ve kavramlarıyla buluşarak modern dünyayla entegre olmuştur.

Cumhuriyet, bilgiye, akla ve bilime dayalı bir toplum inşa etme amacıyla cehalet, bağnazlık, yoksulluk ve çaresizlikle mücadele eden bir idealdir. Atatürk'ün 'Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir' sözü, bu rejimin toplumun en korunmasız bireylerini dahi gözeten, onlara sahip çıkan ve haklarını güvence altına alan yapısını güçlü bir şekilde ortaya koyar. Cumhuriyet, bireyin onurlu bir yaşam sürmesini, eşit haklara sahip olmasını ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmeyi hedefleyerek, toplumun her kesimini kucaklayan bir yönetim biçimi olarak yükselmiştir. Bu sayede Türkiye, toplumsal refah ve ilerlemenin önündeki engelleri aşarak çağdaş ve aydın bir toplum yolunda önemli adımlar atmıştır.

Bir aydınlanma tasarımı olarak Cumhuriyet, siyasi, toplumsal, hukuksal, kültürel ve ekonomik alanlarda köklü dönüşümlerin önünü açmış ve Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma amacına yönelik sayısız atılım gerçekleştirmiştir. Türk Devrimi, yalnızca belirli bir dönemde gerçekleşen değişikliklerle sınırlı kalmayıp, sürekli gelişim ve yenilik ihtiyacını gözeten bir çağdaşlaşma projesi olarak tanımlanabilir. Her yeni kazanımla birlikte, Atatürk'ün belirlediği hedefler doğrultusunda ilk günkü bilinçle bu dönüşüm süreci sürdürülmeli; toplumsal, kültürel ve ekonomik alanlarda ilerleme sağlanmalıdır. Bu anlayış, Cumhuriyet'in kuruluş ilkelerinin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük bir önem taşımaktadır.

Yazımızı şu günlerde hemen her yerde yeniden ve yeniden yazılan Büyük Atatürk'ün sözleriyle tamamlayalım:'Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyet'i biz kurduk, O'nu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz.'

'Ey Türk gençliği, birinci vazifen Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir... Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.'