Cumhuriyet'e nasıl gelindi?

Bugün, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı...

Bayramların en güzeli, en anlamlısı...

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 'En büyük eserim' dediği Cumhuriyet, binlerce şehidin kanıyla, canıyla...

Milyonlarca insanımızın, insanüstü gayretiyle...

Tabii ki Atatürk ve silah arkadaşlarının azim ve inancıyla kuruldu.

***

Cumhuriyet'in kuruluş süreci nasıl başladı, nasıl ilerledi?

Mustafa Kemal Paşa, 'Ordu Müfettişi' kimliğiyle 19 Mayıs 1919'da Samsun'a vardığında verdiği raporda aynen şöyle diyordu:

'Millet, Milli egemenlik esasını ve Türk Milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bu gerçekleştirmeye çalışacaktır.'

Bu sözler, Cumhuriyet'in kurulacağının ilk işareti olarak kabul edilir.

***

Mustafa Kemal Paşa, 27 Eylül 1923'te, Paris'te yayınlanan 'Neue Freil Prese Gazetesi'ne verdiği bir röportajda, Cumhuriyet'in 29 Ekim'de kurulacağını daha çok hissettirir.

Röportajda yer alan şu sözleri çok anlamlıdır:

'Yeni Anayasa'nın ilk maddelerini size tekrar edeceğim. Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.

Yürütme erki, yasama yetkisi, milletin tek gerçek temsilcisi olan Meclis'te oluşmuş ve toplanmıştır.

Bu iki cümleyi, bir kelime ile özetlemek mümkündür: Cumhuriyet!'

***

Mustafa Kemal Paşa, muhabire bu sihirli kelimenin ardından...

Türkiye'nin diğer cumhuriyetlerden farkının, sadece bir şekil sorunu olduğunu, egemenliğime sahip bir parlamentomuzun varlığından söz eder.

Der ki:

'Sonuç olarak, Cumhurbaşkanından Hükümet başkanından ve Sorumlu bakanlardan oluşan bir hükümet kuracağız. Yeni Türkiye Devleti'nin Merkezi Ankara olacaktır!

Avrupa'da halen Türk'ün her türlü ilerlemeye, yeniliğe düşman bir insan olduğu, manevi ve maddi alanda gelişmeye uygun bir insan olmadığı sanılmaktadır. Bu büyük bir hatadır!

Avrupa bizi, zayıf olmaya, zayıf kalmaya mahkum bir toplum olarak tanımakla yetinmemiş, yıkılmamızı, zayıflamamızı çabuklaştırmak için ne gerekiyorsa yapmıştır.

İşte bizim Avrupa ile sürekli bir mücadele içinde olduğumuz, bu zihniyettir.

İmparatorluk zamanında Padişah'ın hükümetleri, Türk Milleti'nin Avrupa ile temasına engel olmuş ve Türk Milletini ilerleme dışına bırakmışlardır.

Şimdi ise milletimizin, medeni millerlerle temasını kolaylaştırmanın, çıkarlarımızın gereği olduğunu biliyor ve uyguluyoruz.

Bizde basın, hiçbir şekilde baskıya ve etkinliğe tabii tutulamaz. Kimi Batılılaşmayı, kimi Doğululaşmayı savunur.

Lozan Barışı, genellikle bizi tatmin etmiyor. Biz bu anlaşmaya uyacağız. Yakın bir gelecekte, şimdiye kadar çözülemeyen sorunların kesin bir şekilde çözüme kavuştuğunu görmek istiyoruz.'

***

Mustafa Kemal Paşa, bu röportajdan 31 gün sonra, yani 28 Ekim 1923 tarihinde saat 13.30'da, henüz bir ay önce kurulan partinin genel kurulunda söz alır.

Kafası hala karışık olanların ikna edilebilmesi için, Anayasa'nın bazı maddelerine açıklık getirmek gerektiğini ifade eder.

Anayasa ilgili tartışmalar biter, kanunda değişiklikler yapılır ve bazı isimler söz alır.

Yunus Nadi, 'Türk Milleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Anayasası ile Doğu'da yeni ve önemli ir devlet kurmuştur. Türk Milleti, 'Ben varım' ve 'Ben devletim' diye tüm dünyaya bu durumu ilan etmiştir' der.

Vasıf Çınar, 'Bu devlet; istiklalini kurtarmak isteyen, hür yaşamak isteyen Türk milletinin ruhundan doğrudan doğruya doğan bir devlettir' ifadesini kullanır.

Eyüp Sabri, hiçbir milletin, kendini bilmeyen bir adam tarafından yönetilemeyeceğini söyledikten sonra, 'Şimdiye kadar bizim canımızı, kanımızı emen hükümdarları hangi birisi geldi de halimizi sorma gereğini duydu? Hiçbiri!' sözleriyle alkışlanır.

Kanun oybirliğiyle kabul edildikten sonra herkes, üç kez, 'Yaşasın Cumhuriyet' diye haykırır.

***

Meclis'teki mesai bittikten sonra Mustafa Kemal Paşa, akşam yemeğinde İsmet Paşa, Kazım Paşa, Fethi Bey, Kemalettin Sami Paşa, Halit Paşa, Fuat Bey ve Ruşen Eşref Bey ile akşam yemeğinde aynı masada buluşur.

Sohbet öyle bir noktaya gelir ki...

Mustafa Kemal Paşa'nın ağzından şu cümle dökülüverir:

'Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz!'

***

Yemek yarım kalır, herkes çatalı kaşığı bir kenara koyar, o dakikadan itibaren görevlendirmeler başlar.

***

Yukarıdaki satırlar, 15 Ocak 2024'te yitirdiğimiz, İzmir treninde Atatürk'ün leblebilerini cebine indiren ve ölünceye kadar Atatürk sevdalısı olarak kalplerimizde taht kuran Hanri Benazus'un 'Bir Tarih Böyle Yazıldı' adlı kitabından alıntıdır.

***

Anlaşılacağı üzere, Cumhuriyet işte böyle kuruldu.

Ne acıdır ki, Atatürk'ün kurduğu, sağlam temeller üzerine oturttuğu Cumhuriyet'e dil uzatan, O'nun bu büyük eserini yok etmeye çalışanlar var.

Atatürk adını anmaktan, silah arkadaşlarına bir dua göndermekten imtina edenlere, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda hasta olmayı alışkanlık haline getirenlere inat...

Cumhuriyet'in ikinci yüzyılındaki bu ilk kutlama, tüm kısıtlamalara rağmen bir başka güzel olacak.

Ve...

Atatürk'ün bu büyük eserini sonsuza dek yaşatacağız.

Yaşasın Cumhuriyet!

Bu büyük bayramımız kutlu olsun!