Gazi Mustafa Kemal; kendisi ile Cumhuriyet'in ilanından hemen sonra yapılan bir röportajı 'İstiklal ve Hürriyet benim karakterimdir' diye bitirmişti…
Bugün 30 Ağutos… 30 Ağustos 1922'de kazanılan zafer, Sevr düşü peşinde koşanların emellerini hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceklerini gösteren bir kahramanlık öyküsüdür. Mondros ve Sevr'le kendisine dayatılmak istenen ağır koşulları kabul etmeyen Türk Milleti, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışıyla başlattığı kurtuluş mücadelesini 30 Ağustos'ta kesin zaferle sonuçlandırmıştır.
Kocatepe'den Dumlupınar'a, oradan Uşak ve İzmir'e kadar kasaba kasaba, köy köy tarih yeniden yazılırken, Türk Milletinin gelişip güçlenmesinin geçmişte olduğu gibi gelecekte de engellenemeyeceğinin en anlamlı mesajı dünyaya verilmiştir. 15 Temmuz gecesi dünyaya verilen mesaj gibi…
Mustafa Kemal, 30 Ağustos'u değerlendirirken 'Bu eser Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun Başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur' sözüyle çarpıcı biçimde dile getirmiştir. Son aşağılık darbe girişimine karşı da görüldüğü gibi, Türk Milleti, tarih boyunca onuruyla yaşamış, canı pahasına da olsa ilkelerinden, değerlerinden ve ülkülerinden ödün vermemiştir.
Aslında 28 Ağutos 1919'da Erzurum Kongresi'nde Mustafa Kemal'i yaptığı konuşma da bugüne ışık tutmaktadır: 'İstanbul bir Amerikan mandasıdır tutturmuş gidiyor. Bu olmayacaktır. Türkiye, istiklal bütünlüğüne sahip olacaktır. Bunu istemekte devam edeceğiz. İstanbul bizi, Wilson'a müracaat ettirmek istiyor, Türk Milleti namına istenen bir manda oyununa düşürmek istiyorlar. Bu oyuna gelmeyeceğiz.' Gazi'nin mücadele yolundaki parolası olan, 'Ya istiklal, ya ölüm' sözlerini birkaç gün önce Başbakan Yıldırım'dan duymuş olmamız da rastlantı değildir.
Unutmayalım Bağımsızlık Savaşımızın kazanılmasını sağlayan en önemli etken kuşkusuz dil, din, etnik köken ayrımı olmaksızın tüm yurttaşlarımızın, millet olma bilinciyle bütünleşerek, yurdumuza sahip çıkmalarıdır. Cumhuriyet, bu bütünlüğe hep dikkat çekti. Biz Cumhuriyet nesilleri 'Milli birliğimizden ve bölünmez bütünlüğümüzden ödün verilmeyeceğini, ayrılık yaratmak isteyenlere karşı duyarlı ve kararlı olunacağını' öğrenerek yetiştirildik.
***
'Tarihçilerin kutbu' diye anmıştık kısa bir süre önce öldüğünde tarihçi Prof Dr. Halil İnalcık'ı… İnalcık; Atatürk'ün antiemperyalist mücadelesinin 'bütün dünyayı' nasıl derinden etkilediğini şöyle ifade etmişti:
'Mustafa Kemal'in emperyalistlere karşı zaferi Batı'yı sarsıyordu. Avrupa'nın sömürge halinde getirdiği Hindistan ve Çin bu kahramanın mücadelesini günü gününe izliyorlardı. Harpten yeni çıkmış İngiliz halkı, Yunan'ın yardımına gitmek için asker olmayı kabul etmedi. (1922). Yunan yalnız kaldı. İngiliz Hükümeti, Büyük Savaşta olduğu gibi Hintlilerden, Hintli Müslümanlardan bir ordu yapıp Mustafa Kemal'e karşı Yunanlıların yardımına gelmek istedi. Fakat Hintli Nehru ve Gandi, o zaman Mustafa Kemal'in Anadolu'daki savaşını heyecanla izliyorlar, bağımsızlıkları için bir savaş öncesi gibi algılıyorlardı. İngiltere'ye asker vermemek için 'non cooperation' hareketini başlattılar. Eğer Gandi ve Nehru bu hareketi başlatmasalardı İngiltere Yunan'ın yanına gelecekti, o zaman işler çok daha başka olabilirdi. Mustafa Kemal, kendi vizyonuyla Asya'yı fethetmişti. Hindistan'ı bağımsızlığa götüren Gandi'nin kahramanı Mustafa Kemal'di. Çin o tarihte kapitülasyonlarla Batı'nın bir sömürgesi haline geldi. Çin kapitülasyonları Batı'nın yüzüne atma cesaretini ancak Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra başardı. O günlerin gazetelerini okursanız göreceksiniz, Avrupa'nın bir kölesi haline getirilen ülkeler, Endonezya, Çin, Hindistan, Orta Asya Mustafa Kemal'den cesaret aldılar. Afganistan'da Amanuallah Han, İran'da Şah Pehlevi Gazi Mustafa Kemal'i örnek aldılar…'
***
30 Ağutos'taki zaferin ardından, barışın sağlanması ve belirli bir plan doğrultusunda atılan adımlarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bugün de gücünü Büyük Atatürk'ün ilke ve devrimlerinden alan, evrensel değerler ışığında gelişmesini sürdüren laik, demokratik ve çağdaş bir ülkedir. Her şeye rağmen…
Bugün de, başta Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, Kurtuluş Savaşı'nın tüm kahramanlarını saygı ve gönül borcumuz olduğunu unutmayalım. Sevr bir hayaldi, kimse hayal görmeye devam etmesin!