Anayasa Madde 103:
'Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasa, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağına, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.'
'Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasa, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağına, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.'
Cumhurbaşkanı Gül, yukarıda yazılı metni Türk Milletinin(Türkiye Milletinin değil) huzurunda okudu ve andiçti. Burada ki 'Andiçme' kelimesi, yemin etmenin daha üstünde olduğu, 'uhrevi(Ahrete ait) ' bir yönü de olduğu için kanun koyucu tarafından bilerek konulmuştur. Yani içilen bu and, içenin hem bu dünyasını, hem de ahretini bağlar…
Norşin kelimesini ilk kez kullanan devlet adamı olarak, 'Türkiye'de İlçelerin isimleri kanunla konur-kanunla değiştirilir' diyen yasayı ihlal eden Cumhurbaşkanı Gül'ü, Anayasa ve yasalar bağlamasa bile(!) yukarıda 'içtiği' bu and bağlar…
Şimdi, Cumhurbaşkanı Gül'ün davranışlarıyla, içtiği andın ne derece örtüşüp örtüşmediğine beraberce bakalım, kararı Türk milleti versin;
*Cumhurbaşkanı Gül; Atatürk'ün 'Vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü' ifade eden en güzel deyişi olan 'Ne Mutlu Türküm Diyene' vecizesi için, 'her yere, Ne Mutlu Türküm Diyene diye yazmak ilkelliktir' , dedi ve demeye devam ediyor. Türk Milleti olarak gurur duyduğumuz ve her zaman onurla söyleyeceğimiz bu ifadeyi 'İlkellik' saymakla, Cumhurbaşkanı Gül, yeminindeki 'Vatanın ve Milletin Bölünmez Bütünlüğünü' zedelemiş olmuyor mu?...
*Cumhurbaşkanı Gül; Anayasaya ve Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı kalacağına da andiçmiştir.
Anayasamızın 174. Maddesi İnkılap Kanunlarının korunması maddesidir. Bu maddeye göre Türkiye'de her türlü tarikat-Cemaat- tekke- zaviyeler yasaklanmıştır.
Cumhurbaşkanı Gül, 'Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'na Atatürk'e hakaret eden ve Atatürk'ü reddeden kişileri atamakla, yeminindeki 'Anayasa ve Atatürk İlke ve İnkılaplarına' bağlı kalma ilkesini zedelemiş olmuyor mu?
Anayasamızın 174. Maddesi İnkılap Kanunlarının korunması maddesidir. Bu maddeye göre Türkiye'de her türlü tarikat-Cemaat- tekke- zaviyeler yasaklanmıştır.
Cumhurbaşkanı Gül, 'Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'na Atatürk'e hakaret eden ve Atatürk'ü reddeden kişileri atamakla, yeminindeki 'Anayasa ve Atatürk İlke ve İnkılaplarına' bağlı kalma ilkesini zedelemiş olmuyor mu?
*Cumhurbaşkanı Gül; Laik Cumhuriyet İlkesine bağlı kalacağına da andiçmiştir.
Laik bir Cumhuriyette, cemaatin kadrolu elemanlarının, cemaatin gazetesinin ücretli elemanlarının 'Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'
Yönetim Kurulunda görevlendirilmesi, 'Laik Cumhuriyet' ilkesinin çiğnenmesi olmuyor mu?
Laik bir Cumhuriyette, cemaatin kadrolu elemanlarının, cemaatin gazetesinin ücretli elemanlarının 'Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'
Yönetim Kurulunda görevlendirilmesi, 'Laik Cumhuriyet' ilkesinin çiğnenmesi olmuyor mu?
*Cumhurbaşkanı Gül; Hukuk Devleti ilkesine bağlı kalacağına da andiçmiştir.
Türkiye'de bugün insanlar sadece düşüncelerinden dolayı tutuklanmakta ve yıllarca tutuklu olarak kalmaktadırlar. Cemaatçi Polisler insanlara dijital tuzaklar kurarak suçsuz yere özgürlüklerinin kısıtlanmasına sebep oluyorlar. Türkiye de basın özgürlüğü ayaklar altında. Kendisine bu soruları soranlara Cumhurbaşkanı Gül; 'Evet, doğrusu ben de çok üzülüyorum. Tutukluluk halinin cezaya dönüşmesi beni de çok üzüyor. Olmamalı' diyerek, baskı ve hukuk devleti ihlallerini doğruluyor. Yapılan haksızlıklara sadece üzülmekle yetinen Cumhurbaşkanı, 'Hukuk Devleti' ilkesini zedelemiş olmuyor mu?..
Türkiye'de bugün insanlar sadece düşüncelerinden dolayı tutuklanmakta ve yıllarca tutuklu olarak kalmaktadırlar. Cemaatçi Polisler insanlara dijital tuzaklar kurarak suçsuz yere özgürlüklerinin kısıtlanmasına sebep oluyorlar. Türkiye de basın özgürlüğü ayaklar altında. Kendisine bu soruları soranlara Cumhurbaşkanı Gül; 'Evet, doğrusu ben de çok üzülüyorum. Tutukluluk halinin cezaya dönüşmesi beni de çok üzüyor. Olmamalı' diyerek, baskı ve hukuk devleti ihlallerini doğruluyor. Yapılan haksızlıklara sadece üzülmekle yetinen Cumhurbaşkanı, 'Hukuk Devleti' ilkesini zedelemiş olmuyor mu?..
Türk Milleti elbette ki bunları hem beyninde hem de vicdanında değerlendirecektir.
Beni esas üzen konu, Başbakan Erdoğan'ın danışmanlığını yapan ve yazdığı kitapta, Erdoğan'ın zihin haritasını çıkardığını söyleyip, onu Musa Peygambere benzeten Akif Beki isimli kişinin, ulu önder Atatürk'ü, Kuzey Kore'nin diktatörü Kim Jong-il'e benzeten Radikal Gazetesindeki 'Komünist Kore'nin 10 Kasım'ı' başlıklı yazısıdır…
İnanıyorum ki, Türkiye'de yaşayan on milyonlarca insan 'Akif Beki' ismini ve Atatürk'e en ağır hakareti yapan bu yazıyı yayınlayan gazetenin Genel Yayın Yönetmenin asla unutmayacaktır…
Beni esas üzen konu, Başbakan Erdoğan'ın danışmanlığını yapan ve yazdığı kitapta, Erdoğan'ın zihin haritasını çıkardığını söyleyip, onu Musa Peygambere benzeten Akif Beki isimli kişinin, ulu önder Atatürk'ü, Kuzey Kore'nin diktatörü Kim Jong-il'e benzeten Radikal Gazetesindeki 'Komünist Kore'nin 10 Kasım'ı' başlıklı yazısıdır…
İnanıyorum ki, Türkiye'de yaşayan on milyonlarca insan 'Akif Beki' ismini ve Atatürk'e en ağır hakareti yapan bu yazıyı yayınlayan gazetenin Genel Yayın Yönetmenin asla unutmayacaktır…
Atatürk'e Türk Ordusuna hakaret eden ve sıkılmadan Katil Öcalan'ı Paşa mertebesine oturtan, Özer Çiller işbirlikçilerinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılan cemaat elemanlarının böyle bir göreve getirilmesinin ayıbı da Türkiye'nin birliği ve bütünlüğünden sorumlu, yazının başındaki andı içen Cumhurbaşkanı Gül'e yeter herhalde…
Bekri Mustafa adam yokluğunda İmam olmuş. Her kıldırdığı cenaze namazından sonra tabuta yaklaşıp bir şeyler fısıldıyormuş. Cemaatten biri sormuş; 'Hocam, tabuta eğilip ne söylüyorsun?'
Bekri Mustafa; 'Öte tarafa gittiğinde, dünyanın hali nicedir diye sorarlarsa, Bekri Mustafa İmam oldu de, onlar anlar' diyorum, demiş..
İlk Anıtkabir ziyaretimde; 'Ata'm senin kurduğun 'Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna' Mümtazer Türköne ve İskender Pala atandılar.
Atamayı da senin evinde oturan Cumhurbaşkanı Gül yaptı.
Sen Türkiye'nin halini anla artık' diyeceğim…
Bekri Mustafa; 'Öte tarafa gittiğinde, dünyanın hali nicedir diye sorarlarsa, Bekri Mustafa İmam oldu de, onlar anlar' diyorum, demiş..
İlk Anıtkabir ziyaretimde; 'Ata'm senin kurduğun 'Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna' Mümtazer Türköne ve İskender Pala atandılar.
Atamayı da senin evinde oturan Cumhurbaşkanı Gül yaptı.
Sen Türkiye'nin halini anla artık' diyeceğim…