Dünya genelinde devam eden savaşlar, özellikle Türkiye'nin stratejik konumu açısından, ciddi riskler ve tehditler taşımaktadır. Türkiye, Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan kritik bir kara ve deniz yolu üzerinde yer alırken, çevresindeki çatışmaların etkileri ülkenin güvenliği, ekonomik durumu ve sosyal yapısı üzerinde doğrudan hissedilmektedir. Bu bağlamda, Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail-Gazze savaşı ve Orta Doğu’daki bölgesel çatışmalar, Türkiye’nin hem ulusal güvenliğini hem de küresel politikadaki konumunu şekillendiren önemli faktörlerdir. Bunlar arasında, ilk olarak Rusya-Ukrayna savaşına göz atacak olursak;
Rusya-Ukrayna Savaşı (2022–Devam Ediyor): 2022'nin şubat ayında başlayan bu savaş, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısıyla başladı. Şiddetli çatışmalar halen devam ediyor ve milyonlarca insan yerinden oldu. Savaş hem Ukrayna'da hem de Rusya'da büyük hasara yol açtı ve çevresel, ekonomik etkileri giderek artıyor.
Sebep Olan Faktörler:
Coğrafi ve Stratejik Etkiler: Rusya, Ukrayna'nın NATO'ya katılımını engellemeye çalıştı. Rusya'nın Ukrayna'yı bir "tampon bölge" olarak görmesi, NATO'nun doğuya doğru genişlemesine karşı duyduğu korku, bu savaşı tetikleyen başlıca unsurlardan biridir. Enerji Bağımlılığı: Ukrayna, Rusya'nın enerji politikalarının ve gaz ticaretinin kritik bir yolu üzerinde bulunuyor. Rusya, enerji kaynaklarını batıya yönlendirmekte ve enerji bağımlılığını stratejik bir silah olarak kullanmaktadır. Ukrayna'nın NATO'ya yaklaşması, Rusya için güvenlik tehdidi oluşturduğundan, bu da savaşın patlak vermesinde önemli bir faktördür. Gerilimler ve Ulusal Kimlik: Ukrayna'nın bağımsızlık mücadelesi ve Rusya ile olan tarihi bağları, etnik ve dilsel bölünmeler savaşın uzun süreli bir çıkmaz olmasına yol açmıştır.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması, doğrudan çevresel felakete yol açtı. Bu savaşın ekolojik etkileri, toprağın, suyun ve havanın kirlenmesiyle kendini gösteriyor: Savaş sırasında kullanılan fosforlu bombalar, zehirli kimyasalların toprağa ve su kaynaklarına sızmasına neden oldu. Bu, özellikle güneydoğu Ukrayna'da tarım arazilerinin zarar görmesine yol açtı. Tarım alanları, yıllarca verimli olamayacak şekilde tahrip oldu. Savaş nedeniyle doğal yaşam alanları da büyük zarar gördü. Çeşitli kuş türleri ve vahşi yaşam, çatışmalardan dolayı yok olma tehdidiyle karşı karşıya kaldı.
Donbas Bölgesi: Buradaki çatışmalar, özellikle ağır silahların kullanımından dolayı toprak erozyonuna ve su kirliliğine yol açmıştır. 2022'de yapılan tahminlere göre, yaklaşık 20,000 hektar orman tahrip olmuştur. Hazar Denizi ve Petrol Sızıntıları: Rusya'nın enerji altyapısına yapılan saldırılar ve petrol boru hatlarındaki patlamalar, yaklaşık 100,000 ton petrol sızıntısına neden olmuştur. Çernobil Bölgesi: Çernobil bölgesindeki savaş faaliyetleri, 1986'daki nükleer felaketin etkilerini artırmış ve radyasyon yayılımını tekrar gündeme getirmiştir.
Ukrayna’daki ekolojik etkiler, savaşın şiddetiyle daha belirgin hale gelmiştir. Donbas bölgesi ve Luhansk gibi çatışma alanlarında toprak kirlenmesi ve su kaynaklarının bozulması önemli sorunlar haline gelmiştir. Özellikle ağır bombardımanlar nedeniyle çevreye yayılan zehirli gazlar ve kimyasallar toprağı kirletmiştir. Ayrıca, Dinyeper Nehri gibi su kaynaklarında, kirletici maddeler nedeniyle ekosistem zarar görmüştür. Herson ve Mariupol gibi şehirlerde patlayan bomba ve mermiler de büyük çevresel tahribat yaratmıştır.
Ukrayna'dan yaklaşık 8 milyon kişi yurt dışında mülteci olarak yaşamaktadır (Birleşmiş Milletler, 2023). Bu, savaşın hemen ardından başlayan büyük göç dalgasını yansıtmaktadır. Mülteciler çoğunlukla Polonya, Almanya, Çek Cumhuriyeti ve diğer Avrupa ülkelerine yönelmiştir. Göçmenlerin, yerleştikleri ülkelerde eğitim, sağlık ve konaklama gibi temel ihtiyaçlar için büyük bir yük oluşturduğu belirtilmektedir. Savaşın ilk yılında, Ukrayna'da 50.000'den fazla sivil yaşamını yitirmiştir. Ukrayna'nın altyapısı büyük zarar görmüş, şehirler ve köyler harabe haline gelmiştir. Özellikle tarım ve sanayi alanlarında üretim ciddi şekilde azalmıştır. Ukrayna ekonomisi savaş nedeniyle %35 küçülmüştür. Dünya Bankası, savaşın Ukrayna'nın yıllık GSYİH'sinin %50'sini yok ettiğini belirtmiştir.
Rusya ekonomisi de ciddi şekilde daralmıştır. Batı yaptırımları, petrol ve gaz gelirlerinde düşüşe yol açmıştır. Ancak, Asya pazarlarına yönelme sayesinde Rusya'nın ekonomisi kısmi bir denge sağlamakta olsa da büyüme yavaşlamıştır. Batı'nın uyguladığı yaptırımlar, teknoloji ithalatı kısıtlamaları ve düşük enerji fiyatları, Rusya'nın gelecekteki askeri üretim kapasitesini de tehdit etmektedir. Rusya'nın Ukrayna'daki kayıpları, savaşın gidişatına bağlı olarak önemli boyutlara ulaşmıştır. 2023 sonları itibarıyla, yaklaşık 50,000 Rus askeri hayatını kaybetmiş, 200,000'den fazla kişi de yaralanmıştır. 2022'nin sonlarından itibaren, yaklaşık 370,000 ila 700,000 Rus vatandaşı, askeri zorunluluktan kaçmak için yurt dışına göç etmiştir. Ayrıca, savaşın ekonomik ve sosyal etkileri nedeniyle, bazı Ruslar ekonomik zorluklardan ve rejimden kaçmak için ülkeyi terk etmeye devam etmektedir. Bu, özellikle savaşın yoğunlaşmasıyla artan bir eğilimdir. Bu kayıplar, Rusya'nın demografik ve ordu yapısını ciddi şekilde etkilemektedir.
Gelelim Rusya Ukrayna arasındaki savaşın Türkiye’ye olan etkilerine ve ileride ülkemizi de bölgesel ve küresel bir savaşın içine çekme risklerine;
Ekonomik Etkiler: Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye ekonomisi üzerinde önemli baskılar oluşturmuştur. Özellikle enerji fiyatlarındaki artış, Türkiye’nin ithalat bağımlılığı nedeniyle ciddi ekonomik etkiler yaratmıştır. 2022'de Türkiye'nin doğal gaz ve petrol fiyatları %30 oranında artmış ve enerji maliyetleri rekor seviyelere ulaşmıştır. Türkiye'nin en büyük mısır ve buğday tedarikçileri arasında Rusya ve Ukrayna yer almaktadır. Özellikle Ukrayna, Türkiye'nin en büyük buğday tedarikçisidir. Ancak, savaş nedeniyle bu ülkelerdeki üretim kayıpları ve ulaşım zorlukları, Türkiye’nin bu ürünlerde ithalatını etkilemiştir. Tarım ürünleri tedarik zincirindeki aksaklıklar, gıda fiyatlarının yükselmesine yol açmış, 2023’te un fiyatları %25, mısır fiyatları ise %40 oranında artmıştır. İhracat açısından ise, Türk sanayi ve inşaat malzemeleri ihracatında, özellikle inşaat sektörü ve metal ürünlerinde yavaşlama gözlemlenmiştir. Türkiye, demir-çelik ve metal hammaddelerinin önemli bir kısmını Rusya'dan ithal etmektedir. Rusya, Türkiye'nin en büyük demir-çelik tedarikçilerinden biri olup, bu sektörün ana hammaddesi olan demir cevheri ve çeşitli metal ürünlerini sağlamaktadır. Ukrayna da bu alanda önemli bir tedarikçi olmakla birlikte, savaş nedeniyle Ukrayna'dan yapılan tedarik zinciri aksaklıkları ve üretim kayıpları, Türkiye'nin ithalatını zorlaştırmıştır. Bu durum, Türkiye'nin metal ürünleri maliyetlerini artırmış ve inşaat sektörünü olumsuz etkilemiştir.
Savaşın doğrudan Türkiye’deki ekosistemi etkilemesi, özellikle enerji ve ticaret yolları üzerinden olmuştur. Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasındaki ticaret yollarına olan bağımlılığı nedeniyle, deniz taşımacılığına yönelik ekolojik tehditlerle karşılaşmaktadır. Karadeniz üzerinden yapılan taşımacılık faaliyetleri, özellikle petrol ve gaz taşımacılığı sırasında sızıntılara ve kirliliğe neden olabilmektedir. 2022'de Karadeniz'de meydana gelen iki büyük petrol sızıntısı, ekosistem üzerinde ciddi tehditler oluşturmuştur.
Türkiye, savaşın başladığı günden itibaren Ukrayna'dan gelen mülteciler için bir geçiş noktası olmuştur. 2023 itibariyle Türkiye'ye gelen Ukraynalı mültecilerin sayısı 100,000’i aşmıştır. Türkiye, milyonlarca Suriyeli mülteciyi barındırmasının yanı sıra, Ukrayna'dan gelen ek mültecilerle bu yükü daha da artırmıştır. Bu durum, Türkiye’nin sosyal hizmet altyapısı üzerinde baskı yaratmakta ve toplumsal uyum sorunlarına yol açmaktadır.
Savaşın tırmanması durumunda, NATO üyesi olarak, Türkiye'nin nükleer bir savaşa maruz kalma riski artabilir. Türkiye'nin NATO üyeliği, onu potansiyel hedef haline getirebilir. Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye'yi yalnızca ekonomik ve ekolojik açıdan değil, aynı zamanda jeopolitik açıdan da etkilemiştir. Savaşın uzun vadede NATO ve Rusya arasındaki güç mücadelesini derinleştirmesi, Türkiye'yi çatışmalara dahil olma durumuyla baş başa bırakabilir. Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye'yi doğrudan etkileyerek zaten ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan büyük baskılar oluşturmuştu. Şimdi ise, son günlerde iyice artan nükleer tehdit ve savaşın bölgesel ya da küresel bir alana yayılması, hiç olmadığı kadar ihtimal dahilindedir. Bu durumda, Türkiye’nin pozisyonu, NATO üyeliği ve bölgesel güvenlik dinamiklerine bağlı olarak çok kritik bir hale gelebilir. Kısacası hem NATO bağlamındaki konumu hem de bölgesel dinamikler göz önüne alındığında, Türkiye her an patlayabilecek bölgesel/küresel bir savaştan, en fazla etkilenecek ülkelerden biri olacaktır. Dolayısıyla, her zamankinden çok daha fazla savaşa yakındır.