CHP’deki grizu

Belirli oranlardaki havanın (azot/oksijen/karbondioksit) metanla karışması sonucu ortaya çıkan patlamadır grizu.
Tıpkı soluduğumuz atmosferik hava gibi, metan da renksiz, kokusuzdur. Lakin, patlayıcı bir gazdır. Havaya göre daha hafif ve zehirli olmamasına karşın, maden havasında oksijen oranını % 12'nin altına düşürecek kadar yoğun ise boğucu özellik gösterir.
Metan (grizu) patlaması, maden havasında % 4 – 15 metan bulunduğu durumlarda gerçekleşebilir; en güçlü patlama da % 9,5 metan ihtivası ile meydana gelir. % 15'in üzerinde metan ihtiva eden ortamlar ise, yanıcı ve parlayıcı özellik taşır. Tutuşma sıcaklığı 650–750 0C olan metanın 1 kilogramının yanması neticesinde 13300 Kcal ısı açığa çıkar ki; bu oran 1 kg barutta 580 Kcal'dir.
Maden havasındaki kirleticilerin miktarı, madenin çeşidi, üretim metodu, havalandırma sistemi, mekanizasyon ve diğer birçok faktörle doğrudan ilgilidir maden ocaklarındaki grizu patlaması. Ortama yayılan parlayıcı ve patlayıcı gazları dışarı atmak veya drene etmek için gerekli tedbirler alınmazsa, çalışanların sağlığı ve güvenliği tehlikeye düşer.
İzmir'de bugün ortaya çıkan, işte budur.
CHP İzmir İl Başkanı Tacettin Bayır'ın dediği gibi, öyle 'aile içi tartışması' falan diye geçiştirilecek bir durum değil, tam anlamıyla bir grizu patlamasıdır.
Bugün bütün medyada yer bulan o görüntüler, İzmir'de atmosferik hava ile birikmiş metanın yoğunlaşıp belirli oranları bulduğunun resmidir.
*
Türkiye'deki yüksek tansiyonlu seçimin, İzmir'de tavan yapması,
AKP'nin inanılmaz bir seçim kampanyası yürütmesi; bu kampanyayı belediyeler, özellikle Büyükşehir belediyesi üzerinden, Aziz Kocaoğlu'nu hedef alarak götürmesi,
Tam seçim öncesi operasyonla kıskaca alınan Başkan Kocaoğlu'nun, bu zorlu süreçte en yakın çalışma arkadaşlarını yanında bulamadığı gibi, her hafta onları ziyaret için cezaevi cezaevi dolaşması,
Onların tüm sorumluluğunu üzerinde hissetmesi, cezaevlerindeki arkadaşlarının/personelinin maddi/manevi tüm ihtiyaçlarını tek başına üstlenmesi, sürece fevkalade duygusal bir şekilde, adeta koruyucu bir 'baba' hassasiyetiyle yaklaşması,
AKP'nin parasal ve kamusal medya dayanaklarıyla saat gibi işleyen kampanyasına karşılık, CHP'deki kaynak sıkıntısı, organizasyon bozuklukları nedeniyle gözle görünür dağınıklık ve AKP'nin 'yerel seçim' formatındaki kampanyaya karşı strateji geliştirilemeyip tersine o devasa bütçeli kampanyanın önemli ölçüde peşine takılınması,
Eski CHP'den yeni CHP'ye geçiş parti içinde henüz hazmedilemeden, eteklerdeki taşlar dökülmeden, birikmiş kırgınlıklar/kızgınlıklar/her türlü hesap/kitap taşıyan kadrolarla hazırlıksız seçime yürünmek zorunda kalınması, deyim yerindeyse seçim çalışmalarının iki cephede birden yapılması ve bunun sonucu iki cephede savaşmanın getirdiği güç/enerji kayıpları,
Parti içindeki hesapların hem 13 Haziran'a, hem de 2014'teki yerel seçimlere göre yapılması, belediye başkanlarının, yerel/genel parti yöneticilerinin sürekli mayınlı arazide dolaşması, herkesin sürekli arkasını kollamak zorunda kalması,
'İzmir'i kaybeden Türkiye'yi kaybeder' psikolojinin, iktidar partisinin kentte kopardığı gürültüyle son üç haftada adeta tavan yapması,
'Seçim İzmir'de kaybedilirse/CHP oyları düşerse/yerinde sayarsa, mağlubun Aziz Kocaoğlu olacağı'nın hemen her ortamda sessiz veya aleni şekilde dillendirilmesi,
Operasyonun şu veya bu şekilde, seçimden sonra devam edeceği, sıranın bazı ilçe belediye başkanlarına/siyasetçilere/bazı işadamlarına da geleceği söylentilerinin kulaktan kulağa yayılması…
Daha onlarca neden sayabilirim ama yeter.
Bu kadar birikme bile, grizu patlaması için yeterlidir sanırım.
Bugün izlediğimiz görüntü, tek kelime ile üzüntü vericidir, asap bozucudur.
Ne kadar empati yaparsak yapalım; bu görüntüler, 'olur böyle şeyler' denilebilecek, 'patlayan alt tarafı 'çanak-çömlek' diye geçiştirilebilecek görüntüler değildir.
Seçmene izah edilebilecek görüntüler hiç değildir…
*
Madenlerdeki kazalarda en fazla ölümün, metan (grizu) patlamaları nedeniyle yaşandığını biliyoruz. Ama CHP'de yaşanan bu grizunun etkilerini/sonuçlarını, bu olayın nerelere kadar uzanacağını, alt-üst olmuş taşların yerine nasıl yerleşeceğini henüz bilmiyoruz; bunu ancak 13 Haziran akşamı ve onu izleyen günlerde öğrenebileceğiz. Patlamanın altında yatan henüz dile getirilmemiş/duyulmamış başka detayları da elbet.
Uzatmıyorum.
Yazıyı tamamlarken, 'Keşke yaşanmasaydı/o sözleri hiç duymamış olsaydık' demekten başka bir sözcük de bulamıyorum.