Büyüme/cari açık/işsizlik

BÜYÜME
Büyüme rakamları takip edilirken şu hususlara dikkat edilmelidir;
*Büyümenin yüksek görünmesinin nedeni bu rakamların içine gizlenmiş olan yabancıya ödenen yüksek faizin varlığıdır. Gelir artarken gelirin içindeki, yabancının gelirden aldığı pay büyümektedir. Türk insanının, vatandaşın, oy verenin geliri değil yabancının geliri artmaktadır. Büyümeden söz ederken Türk insanının sıkıntı yaşaması bundandır.
*Gerçek sahibi Türk Milleti olan ve yabancıya satılan şirketler, bankalar, araziler, kamu malları satışın yapıldığı yıl içinde ’“Gelir’” kaydedilmektedir. Ayrıca bir rezerv varlık hesabı yapılmamaktadır. Yani sermayeden yediğimiz halde, bu satışlar gelir olarak gösterilmektedir. Çünkü hasıla(gelir) hesap edilmektedir.
* Hesap edilen hasıladır. Hasıla ve kazanç aynı şey değildir. Yabancıya satılan malı veya senedi gelir, içeriye girmiş yabancının gelirini de, Türk vatandaşının geliri imiş gibi gösterilmektedir.
*Sabit fiyatlarla hesap edilen milli gelir teknoloji ve ürün gelişimine bakmaz. Sayısal olarak tüplü televizyon üretiminizi arttırabilirsiniz ama dünya LCD-Plazma teknolojisine geçmiştir. Siz dünya genelinde artan finansman imkanları ve dolaşan para miktarına bağlı olarak hala o malı yüksek fiyattan satabilirsiniz. Ama alınan mal, müşteri memnuniyeti yönünden ileri teknoloji ürünleri kadar tatmin edici olmaz. Çünkü diğer ülkelerde teknolojik katma değer konularak çok daha iyi ürünler üretilmektedir.
*Sizin ülkenizde ise kar marjı düşük olduğu için şirketler yeteri kadar para kazanamamakta,
araştırma-geliştirme çalışmalarına ve ileri teknoloji üretecek yatırımlara para bulamamaktadır. Dolayısıyla ar-ge ye para ayrılamadığı için bu konularda çalışmak için yetiştirilmiş değerli teknik elemanlarınız işsiz gezmektedir. Ülkemize en çok katma değeri sağlayacak bu insanların geliri yoktur dolayısıyla gelir artışı yoktur.
*Cari fiyatlarla büyüme hesap edilirken herhangi bir sebeple düşük çıkarılan enflasyon kısa dönemde büyümeyi yüksek gösterir. Hükümetin enflasyonu düşük çıkartmak için endekslere teknoloji ürünleri ekleme gayretleri olmuştur. Bu ürünleri biz mi yoksa yabancı mı üretmektedir?..
*Yabancının ürettiği ürünlerle enflasyon göstergesi düşürmek, buna göre düşük döviz kuru belirlemek bizim ürettiğimiz ürünlerin, yabancı rekabetine sokulmasına sebep olur. Bu, uzun dönemde gerçek büyümeyi de engeller.
*Türkiye, ağırlıklı olarak ileri teknoloji üretimi yapan değil, emtia ve emtiaya bağlı üretim yapan bir ülkedir. Dünya emtia fiyatlarındaki artış, sabit fiyatlarla miktarsal büyümeyi teşvik eder. Dünya emtia fiyatlarının artışından kaynaklanan bir büyüme olsa da bu, hükümetin başardığı bir iş değildir’…
*Türkiye’’deki üretim emtia ağırlıklı olduğu için, enflasyon endeksi içindeki teknolojik ürünler enflasyonu düşük çıkararak büyümeyi yüksek gösterir.
CARİ AÇIK
Geçmiş dönemlerde Türkiye’’de, enflasyon kadar döviz kuru arttırmak bile uzun vadede cari açığın büyümesini engelleyememiş, krizler ve ani devalüasyonlar oluşmuştur.
Aşırı değerlenen Türk lirası, artan faiz maliyetleri, yurt dışındaki fazla likiditenin hızlı giriş yapması, ihracatın ithalatı karşılayamamasına sebep olmaktadır. Güneydoğu Asya Ülkelerinin yüksek büyüme sağladıkları dönem örnek verilerek cari açık önemsiz gibi gösterilmek istense de, bu ülkeler %40 lara varan cari açık vermişlerdir.
Cari açığın kaynak girişi ile karşılandığı, bu yüzden sorun olmadığı fikri yanlıştır. Önce yabancı kaynak girer ve bunun fazlası cari açık oluşturur. Geçmiş bir yıllık döneme bakıp, cari açık var ama, fazlasıyla kaynak girişi de var demek yanlıştır.
Kaynak girişi durduğunda cari açık devam eder.
Sermaye iki unsurdan oluşur; 1) Bir kap 2) İçindeki Likidite
Kap, örneğin bir arsa ve fabrikadır. Likidite ise piyasadaki paradır.
Ekonomiye kazandırma, sermaye birikimi sağlama gibi iddialarla yapıldığı söylenen özelleştirmelerde ve satışlarda, sermaye kapları arttırılırken, likidite piyasadan çekilmektedir.
Oysa ülkenin ihtiyacı likiditedir. Bu, neticede stagflasyonist etki yaparak büyüme hızını ve bazal büyüme hızını düşürür. Bu yüzden 1999-2001 yılları arasındaki kayıp, her türlü palyatif tedbir ve yukarıda bahsedilen gösterge bozucu etkilere rağmen son beş yılda kapatılamamıştır.
Düşük kur, düşük likidite, düşük tasarruf ortamında fiyatlandırma asla gerçekçi olamaz ve bu fiyatlandırma olabileceğinden düşüktür.
Özelleştirme yönünde ileri sürülen bütün tezlerdeki getirinin toplamı, yaratacağı bahsedilen stagflasyonist etki ile oluşacak zararın yanında devede kulak kalır.
Hatta normal kur, optimum likidite ve makul tasarruf oranlarında satış bedelini bile karşılamaz.
AKP Hükümeti ancak dış piyasalarındaki fazla likiditenin satış fiyatlarını arttırmasından dolayı çok büyük bir iş yaptığını zannetmektedir.
İŞSİZLİK
Artan çalışabilir nüfusa rağmen istihdam artmamaktadır. Gönüllü işsizlik artmış gibi gösterilmektedir. Zaten çok yüksek olan işsizliğin artmadığı iddia edilmektedir. Eskiden kahvehanelerde insanların vakit geçirdiğinden şikayet edilirken, şimdi kafelerde aynı durum gözlenmektedir. Gönüllü işsizlikte iki sebep etkili olmaktadır.
1) Döviz baskısı ile güçlenen yabancı rekabetçinin fiyatları ve maliyet artışı arasında sıkışan ve azalan karlılık, şirketleri daha az insan çalıştırmaya itmektedir. Buna verimlilik dense de aslında şirketler kendilerini geliştirici ve risklere dayanıklı hale getiren personelden de tasarrufa gitmektedir. İşletmeler büyüyen, gelişen canlılar olmak yerine, aynı işi tekrar tekrar yapan makinelere dönüşmektedirler’…
2) Düşen kar marjı yüzünden azalan personelin artan iş yükü, buna mukabil azalan ücretler, çalışma motivasyonunu kırmakta, gönüllü işsizliği arttırmaktadır.
AKP İktidarı, gerek büyüme, gerek cari açık, gerekse de işsizlik konusunda Türk Milletine doğruları söylememektedir. Rakamlarla oynanmakta, iktidarın emrindeki basın tarafından rakamlar ve olaylar çarpıtılmaktadır..
Diğer yandan, Hükümet ve Belediyeler tarafından dar gelirli insanlarımıza kömür-yiyecek-giyecek yardımı yapılmakta, karşılığında da oylar devşirilmektedir. İnsanlar ’“sadaka kültürüne’” alıştırılmaktadırlar. AKP yöneticilerin şu gerçeği çok iyi anlamaları gereklidir;
Hiçbir iktidar sadaka dağıtarak sonsuza kadar yerinde kalamaz. Sovyet Rusya’’da komünizm zamanında, rejim insanlara bedava oturacak ev, bedava ısınma ve aydınlanma, bedava ulaşım veriyor, üstüne de maaş olarak aylık 50- 100 dolar karşılığı para veriyordu. Sonuç, o rejim yok oldu gitti.
Üretmek, Sanayiye destek vermek, insanlara çalışabilecekleri ve mutlu olabilecekleri iş sahaları açmak zorundayız. Fakat bunun için ülkeyi yönetenlerde, önce insan sevgisi, sonra Allah korkusu ve proje üretebilecek bir kafa yapısı ve uzmanlara dayanışma kültürü olmalıdır’…