Bugün Uluslararası Slow Food tarafından ila edilen ve yıllardır coşkuyla kutladığımız Terra Madre Day- Toprak Ana Günü…
Bu yüzyılın ortalarında dünya nüfusu 9 milyarı bulacak. O zamana kadar, bu talebi karşılamak için gıda üretiminin bugünkü seviyelere göre yüzde 70 artırılması gerekiyor.
Slow Food artık biliniyor ama bir kez daha yazalım: Yerel topluluklardan oluşan küresel bir ağ… Bu yılki Terra Madre'nin Kanada'nın Montreal Kentinde toplanan COP15 ile örtüşmesi de işin güzel bir yanı oldu. Geçen çarşamba gününden beri 195 ülkeden temsilciler, ekolojik yıkımı ve biyolojik çeşitlilik kaybını durdurmak için BM'nin biyolojik çeşitlilik zirvesi olan COP15 için Kanada'nın Montreal kentinde bir araya geldiler.
Umarız hükümetler, 2015 Paris Anlaşmasına benzer bir anlaşmaya vararak yeni hedefler üzerinde anlaşırlar. COP15 olarak da bilinen Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Taraflar Konferansı'nın 15. toplantısı, biyoçeşitlilik kaybını mevcut on yılın sonuna kadar durdurmak ve tersine çevirmek için küresel bir eylem planını güvence altına almak için on yılda bir görülen bir fırsattır.
Geçen de yazdığım gibi, 'COP15, doğal dünyayı ve bildiğimiz şekliyle varlığımızı korumak için muhtemelen son şansımız.'
Çünkü:
Her yıl insan tüketimi için üretilen gıdanın kabaca üçte biri -yaklaşık 1,3 milyar ton ve 1 trilyon ABD doları değerinde- israf ediliyor veya kayboluyor. Bu 3 milyar insanı beslemeye yeter. Yiyecek israfı, su kaynağımızın dörtte birini yenmemiş yiyecekler olarak boşa harcıyor. Bu, boşa harcanan 172 milyar ABD dolarına eşittir.
Çünkü tüketiciler tarafından çıkarılan yıllık kişi başına atık, Avrupalılar ve Kuzey Amerikalılar için yılda 95-115 kg arasındayken, güney ve güneydoğu Asya'da 6-11 kg'dır. Gıda kaybı bir ülke olsaydı, Çin ve ABD'nin ardından üçüncü en büyük sera gazı yayıcısı olurdu.
Besin grubuna göre kırıldığında, yıllık kayıp ve israf tahıllarda kabaca yüzde 30, kök bitkiler ile meyve ve sebzelerde yüzde 40-50, yağlı tohumlar ile et ve süt ürünlerinde yüzde 20 ve balıkta yüzde 35 civarındadır. Dünya çapında şu anda kaybolan veya israf edilen gıdanın yüzde 25'i kurtarılabilseydi dünya genelinde 870 milyon insanı beslemeye yeterdi. Gelişmekte olan ülkelerde kayıpların yüzde 40'ı hasat sonrası ve işleme aşamalarında meydana gelirken, gelişmiş ülkelerdeki kayıpların yüzde 40'tan fazlası perakende ve tüketici seviyesinde meydana gelmektedir. Görünüme çok fazla dayanan kalite standartları nedeniyle, ürünler bazen hasat edilmeden çürür. Avrupa'da yakalanan balıkların yüzde 40-60'ı, süpermarket kalite standartlarını karşılamadıkları için çöpe atılıyor.
Belki de Slow Food bu yılın temasını bu nedenlerle 'Yenilenme' olarak seçti.
Slow Food diğer kuruluşlardan farklı bir yol çizerken yöntemi de farklılaştırıyor: Gıda biyoçeşitliliğine yaklaşımımızı düşünün. Nesli tükenmekte olan gıdaları basitçe kataloglamak yeterli değildir. Biyoçeşitliliği yayar ve onu günlük yaşamlarının bir parçası olarak koruyanlara emanet ederiz. Yetiştiriyoruz, pazarlıyoruz ve yiyoruz. Bu nedenle, 'Kurtarmak için yiyin' diyoruz.
Kurulduğu ilk günden bu yana 'Lezzetli, sağlıklı ve kültürel olarak uygun gıdanın herkes için bir hak olduğunu savunan Slow Food hareketi insanların, kültürlerin, yerlerin, yiyeceklerin ve tatların çeşitliliğini ekosistemler için anahtar olarak kabul ediyor.
Slow Food bölgesinde biyoçeşitliliği koruyanlara ayrı bir saygı gösteriyor, destekliyor, teşvik ediyor. Agroekolojik teknikleri ve hayvan refahına saygı duyan sürdürülebilir çiftçilik uygulamalarını kullananların; okyanusların, nehirlerin ve göllerin kaynaklarını aşırı tüketmeden yönetenlerin; monokültürlerin ve yoğun tarımın yayılmasını ve gücün sadece birkaç elde toplanmasını durdurabilecek bir tarım modelini destekleyenlerin başımızın üzerinde yeri var.
10 Aralık Toprak Ana Günü kutlu olsun!