Hafta sonu gelmiş, havalar da hiç fena değil, biz İzmirliler’’e evde oturmak yakışır mı hiç?’¶
Şu an evinde pijamalarıyla yazımı okuyan okurlarıma sesleniyorum, hadi bakalım! Biraz nefes almanın zamanı geldi. Tamam, hafta içi çok yoğun geçti, iş güç, evde biraz dinlenmek istiyorsunuz ama bu şehir tüm ekonomik krizlere rağmen, kapanan tüm mekanlara, azalan gelirlere rağmen yaşıyor, yaşıyor!
***
Evet, şöyle bir güzel giyinin kuşanın, sarılın telefonlara, kimi özlediyseniz arayın, bir hal hatır sorun yahu! Hem bakın güzel şehrimizde öyle çok hafta sonu seçenekleri var ki, eminim birinden birini seçip gayet keyifli vakit geçirebilirsiniz’…
***
Öncelikle, ’‘-Ben çok yorulmayayım Deniz, şöyle sakin bir şeyler yapmak istiyorum bu hafta sonu’’ diyenlerdenseniz, buyurunuz sinemalara. Çocuklar kadar büyüklerin de keyifle izleyeceklerinden emin olduğum ’‘Alice Harikalar Diyarında’’ ve Zülfü Livaneli’’nin ’‘Veda’’ filmi bu haftanın öne çıkan filmleri. Sinemalar eskisine nazaran çok daha keyifli, salonlar geniş, koltuklar rahat, insanlarımızda da son yıllarda bir sinema görgüsü oluştu sanıyorum. Artık kimse çiğdem çıtlatarak yan koltuktakileri rahatsız etmiyor, telefonlar çok önceden kısılmış oluyor, filmin en heyecanlı yerinde çalmıyor, yüksek sesle birbirleriyle şakalaşan gençler, hatta sadece birlikte yalnız vakit geçirmek ve belki el ele tutuşmak için dahi okulu kırıp, üniformaları ile sinemanın en arka köşesine oturan gençler dahi gözden kayboldu.
***
Şimdi bana ’‘Annenin karnından sinema kültürü ile mi doğdun, eleştirme gençleri’’ diye içerleyebilirsiniz. İğneyi kendime batırınca benim de aklıma bir anım geliyor tabii ki. Lisede bir kaç arkadaş okulu kırıp hayatımızın ilk biralarını alarak öğlen seansına bir korku filmine gitmiştik. Mantomuzda sakladığımız biraları bir anda çıkarıp içince, önümüzde oturan anne kız yükse sesle, sözde bizi uyaracaklar ya, ’‘-Ne bu koku?’’ diye sormaya başladılar. Zaten seans arasında görevliden bir güzel zılgıtı yemiş, yarı çakır keyif, yarı saçma sapan bir korku filminin etkisi ile sinemadan çıkmıştık.
***
Gelelim ’‘Ben bu hafta bol bol eğlenmek istiyorum, sabahlar olmasın’’ diye düşünen okurlarıma’… Siz isteyin, sabahlar olmasın..
İçinizden şöyle küçük, keyifli ve oturaklı bir meyhanede güzel bir fasıl mı dinlemek geldi?O zaman doğru Bab-ı ali’’ye. 20 yıldır değişmeyen fasıl ekibi, pek de güzel okur Avni Anılları, Kürdili hicazkarları..
’‘Canlı müzik isterim’’ diyenler, doğru En Velo’’ya’…
Disko Müzikleri olsun diyenler, Alsancak Limanı’’nın karşısındaki ROX favori yerimdir. Oraya gidip de DJ Cemal ile coşmamak ne mümkündür?
***
’‘Arabaya atlayıp biraz şehir dışında çıkmak istiyorum’’ diyenler, bu sefer rotanızı Çeşme’’ye değil, Bodrum’’a çevirin. Akşama Marina Yatch Club’’da canlı müzik ve hemen sonrasında Küba’’da eğlencenin tadına varın’… Hayatımın son beş yılının 6 ayını Yalıkavak’’ta geçiren birisi olarak söyleyebilirim ki, Bodrum’’un tadı, özel günler dışında daha çok çıkıyor. Mesela 19 Mayıs’’ta gitmeyin Bodrum’’a, herkes orada, yukarıda bahsi geçen yerlerde sıkış tepiş bir şekilde kımıldayacak yer dahi yokken, her an yanınızdan geçen birisi dirseğini çarparak üzerinize içkinizi dökmenize sebep olurken çıkmaz Bodrum’’un tadı.. Gidecekseniz şimdi gidin’… Sait’’in yeri’’ne gidin. Krallar gibi ağırlanırsınız şimdi. Yalıkavak’’ta Çavuş’’un Yeri’’ne gidin, Gültekin’’e selamımı söyleyin. Yapmanız gereken Çeşmeye nazaran bir buçuk saat daha fazla direksiyon kıvırmak. İnanın değer, çünkü sonrasında çoook keyifli bir hafta sonu sizi bekliyor olacak’…
Beni soracak olursanız, bu hafta sonu Londra’’dan sevgili arkadaşım Sertaç geldi. Hepimiz onu çok özledik ve ona sürpriz bir gece hazırlığı içindeyiz.
Pazartesi görüşmek dileğiyle, iyi haftalar herkese!