Bu gidiş, gidiş değil!

Türkiye şu an ’“Kaptansız Gemi’” gibi, kendi kendine gider durumda.
Türkiye yönetilmiyor.’¶
Her konuda olduğu gibi ’“Açılım’” konusunda da, ’“biz meseleyi ortaya atarız, ne olacağına o zaman bakarız’” diyen AKP mantığı bakın ülkeyi ne hale getirdi.
Bugün Tüm Türkiye’’de, terör örgütünün bayrağını taşımak, AKP Paşası Apo’’nun posterleri ile dolaşmak normal bir olay haline geldi.
İlk görevi Cumhuriyeti korumak olan, Devletin Savcıları, güvenlik görevlileri, polisleri film seyreder gibi seyrediyorlar.
Güneydoğu’’da Devletin memurları gece sokağa çıkamaz hale geldi. Evlerinde, duvarlara kum torbası yığarak oturabiliyorlar. Çoğu, eşlerini ve çocuklarını yanlarına getiremiyorlar. Bahsettiğim yer, Kuzey Irak, İran, Afganistan değil, bu vatanın, bizim vatanımızın aziz köşelerinden biri.
Maalesef durum böyle. İnanmayan, alsın eline şanlı Türk Bayrağımızı, Şemdinli’’de, Silopi’’de, Cizre’’de, Diyarbakır’’da ’“Ne Mutlu Türküm Diyene’” diye bağırarak dolaşsın. Eğer yanında Barzani’’nin manevi evladı Cengiz Candar veya Çetin Altan’’ın oğlanları yoksa oradan sağ çıkamaz.
Bu durumu başta Devlet görevlileri olmak üzere basın dahil herkes görür kimse ses etmez. Fakat örgüt militanı kıyafeti giydirilmiş çocuklara PKK bayrakları taşıtıldığında, İzmirliler tepki koyunca, ’“yapılmamalıydı, olmadı, faşistler’” türünden onlarca yazı. Taş atan bir bayanı da polis gözaltına aldı! Allahım aklımızı sen koru.
Türkiye’’de yaşadıklarımıza ve içinde bulunduğumuz duruma başka bir perspektiften bakalım;
Papa II. John Paul 24 Aralık 1999 tarihinde şu mesajı yayınladı;
’“Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda hedefimiz Asya’’yı Hıristiyanlaştırmak olacaktır’”
Asya’’yı Hıristiyan yapmak için önlerinde 3 engel vardı. Irak- İran ve Türkiye.
Irak ABD, İngiltere ve İsrail’’in operasyonu ile darmadağın edildi. Milyonlarca vatandaşı katledildi. Irak’’ta dünyanın gözü önünde binlerce yıllık tarih ve kültür yok edildi. Müzeler talan edildi. Kerkük’’te, Telafer’’de Türkmen kardeşlerimiz katledildi. Başta bizdeki dinci- tarikatçı takım olmak üzere kimsenin sesi çıkmadı. Irak’’ta var olduğu söylenen kitle imha silahlarının olmadığı da görüldü. Sonuçta Irak saf dışı edildi.
İran’’ın üzerindeki çalışmalar devam ediyor. Çok yakın zamanda İran ile ilgili gelişmeleri beraberce izleyeceğiz.
Türkiye’’yi rahatlıkla kontrol edebilmek için, ’“ILIMLI İSLÂM’” diye saçma bir ’“Model’” yarattılar. ABD, İngiltere ve İsrail ile AKP uyum içinde çalışmaya devam ediyorlar. Arada bir yapılan kayıkçı kavgaları kimseyi yanıltmasın. Başbakan Erdoğan’’ın Amerika ile ilişkileri konusunda şu örnek çok belirleyici olacaktır.
Iraklılar ve Tükmenler katledilip tecavüze uğrarken, Amerikalı askerler camileri bombalarken, Kuran-ı Kerimi nişangah haline getirip kurşun atarlarken Başbakan Erdoğan sessiz kalıyor ve aynı zamanlarda yaptığı Amerika seyahatinde şöyle sesleniyordu; ’“İsa Mesih Bush’’u korusun, Kahraman evlatlarınızın en az kayıpla vatanlarına dönmeleri için dua ediyorum’”!
Türkiye’’de bugün hem siyasi, hem sosyal, hem de etnik açıdan ciddi bir CEMAATLEŞME yaşanıyorsa bu, yapılan planların sonucudur. Üzülerek söylüyorum ki bu plan’’da aynen açılım planı gibi dıştan yapılan dayatmaların sonucudur. Bunun bir adım ötesi yavaş yavaş bir Ortadoğu ülkesi haline dönüşmemizdir. Eğer tedbir alınmazsa, toplumda bu kadar haksızlık, eşitsizlik, cemaatleşme, yoksulluk, hoşgörüsüzlük, yolsuzluk ve ihanet varsa ve kimse bunu umursamıyorsa bunun kaçınılmaz sonu bölünmedir. Tedbiri kim alacak?Bu karşı devrime nasıl ve hangi yöntemle engel olunacak?
Elbette tedbiri bizler yani Türk Milleti alacağız. Demokratik sistem içinde örgütleneceğiz, Anayasa Mahkemesi tarafından mahkûm edilen bu, Barzani, Talabani ve Kaddafi’’nin can dostlarını seçimle geldikleri yere göndereceğiz.
Artık herkesin gözünü açıp tehlikeyi görmesi ve tarafını belirlemesi şarttır. Siz görmezden geliyorsunuz diye tehlike üzerinize gelmekten vazgeçmeyecektir.
Hayat, çatlak bardaktaki su gibidir,
Sen içsen de biter, içmesen de,
Sen hayatı inançların doğrultusunda,
Yaşasan da bitecek, yaşamasan da.
Atatürk’’ün kurduğu Laik Türkiye Cumhuriyetinin karşısında bu gün, dış destekli, kendi medyasını oluşturmuş, çok zenginleşmiş, bir tarikatlar ve cemaatler birliği vardır. Bu yüzden tehlike büyüktür. Fakat tehlike ne kadar büyük olursa olsun, bizler çok daha güçlü ve inançlıyız.
Biz kim miyiz?
Biz Atatürk’’üz, biz Misak- ı Milliyiz, biz Laik Cumhuriyetiz, biz Aydınlıklarız, biz çağdaşlaşmadan yana olanlarız, biz bu cennet vatanda yaşayan herkesi bir arada tutmayı hedefleyen ve herkesi kucaklayanlarız. Biz tüm dünyaya karşı kurtuluş savaşını veren neslin çocuklarıyız.
Elbette bu sıkıntıların da üstesinden geliriz.
Çoğu gitti, azı kaldı.