Bu film vizyona girecek: Alaçatı’’da çekirge istilası!

Çünkü’… bu yaz iyiden iyiye bizim 30 senelik ’“Alaçatı Köyü’”, olmuş sana 1 metrekaresinde boş yeri kalmamış, suni ’“Kazıkçatı Köyü’”!’¶

Ki ben, bu kış da dahil olmak üzere, ’“gelsin yahu İstanbullular, niye korkuyorsunuz böyle, biraz kalkınsın İzmir, gözü, gönlü, vizyonu açılsın’” diyenlerdendim.
Ah ben ne eşekmişim.
Ah ben hiç bilememişim.
Caaanım Alaçatı ’“Bodrum çarşısı oluyorum, yetişin’” diye bas bas bağırır dururmuş da ben duymazlıktan gelirmişim.
Meğer Bodrum’’daki ’“Çekirge İstilası’” filmi gösterimden kalkmış, ikinci bölümü burnumuzun dibinde yeniden başlamış.

Öncelikle, Gazeteci-yazar Gülengül Uslu’’nun da dediği gibi, köyün ortasındaki sazlık tarlanın, ismi bile olmayan, zevksiz tahta piknik masaları konmuş, birahaneden bozma, 1000 kişilik bir kafeteryaya dönüşmesine bakakaldım. Ki o korkunç yer; Alsancak’’taki Ding Dong ile İzmir’’e gerçek İtalyan Pizzasını, Çeşme’’ye de Kum Beach gibi dahi işi mekanı kazandıran Haldun ve Haluk kardeşler açmış. Yapmayın Allah aşkına! Ne size yakışmış, ne de Alaçatı’’ya.

Fiyatı ehven olan bir pansiyona ve müşterilerini kazıklamaktan çoook uzak olduklarını bildiğim bir ailenin canla başla işlettiği ara sokaktaki bir restorana düşüyor sonrasında yolum’…
Ne yazık, ikisinin de şikayeti aynı.

Birine Alaçatı Otelcileri Birliği baskı yapıyormuş, ’“bu fiyatlarla olmaz, oda fiyatını yükselt’” diye’…
Diğer ehven fiyatlı gurme restoranına da ’“masaya getirdiğin su ve ekmekten neden para almıyorsun, hesabın %5’’ini neden servis bedeli olarak faturaya neden eklemiyorsun’” diye etraftaki değer restoranlar sürekli tacizde bulunuyorlarmış!

El insaf!
Türkler kadar gözünü para bürümüş, yaşama bakışı tamamıyla ’“altın yumurtlayan tavuğu kes, sonra da ölüme terk et’” mantığına sahip başka bir ırk var mıdır bu dünyada?

Bir küçücük köyde hizmet veren her restoran mı birinci sınıf, 3 göz odalı her pansiyon mu sözüm ona ’“butik otel’” sınıfına girer?Bu kadar mı ucuzdur bu işler?
Allahın suyuna, ekmeği ne zamandan beri para ister duruma geldik biz?
İtalya’’nın Fransa’’nın güneyindeki o bozulmamış kasabalara bir gidin bakalım. Hem pansiyonu, hem restoranının, hem pahalısı hem ekonomiği var. Üstelik bir çoğunda restoranı bırakın, dondurmacı açabilmek için yüzlerce standarda uymanız gerekiyor.

Topyekün geçmişler olsun.

Bu çekirge sürüsü de çok değil 5 yıla kalmaz buralardan da sıkılıp kendine yeni eğleş bulur.
Biz de ’“köyümüze’” bıraktıkları ’“çöplüğü’” eşeler dururuz.