2011 yılıydı.
Türkiye’nin Suriye sınır kapısı sonuna kadar açılmış…
Akın akın insanlar geliyordu.
“Tanrı misafiri” dedik, bağrımıza bastık.
Her türlü sosyal yardımlarla besledik.
Ekmek elden, su gölden, misali…
Hiç çalışmadan, Türkiye Cumhuriyeti’nin sağladığı imkanlarla hayatını sürdüren o kadar çok Suriyeli vardı ki…
Onların bu rahat yaşamını duyan, arkasına bakmadan ülkemize koştu..
Çoğaldılar.
Pek çoğuna vatandaşlık verdik.
İş verdik, aş verdik.
Daha da ileri seviyeye geldiler, patron oldular.
***
Gazi Bulvarı’nda bulunan, bugün üzerinden tramvay hattının geçtiği…
Ve sonrasında Basmane’ye kadar uzanan ağaçlarla örtülü alanda gördüm İzmir’de ilk defa Suriyeli kafileleri…
Yürek dağlayıcı bir hayatları vardı.
İlk fırsatta bir tekneye kendilerini atıp Yunanistan’a, oradan da Avrupa’nın diğer ülkelerine gitmenin hayallerini kuruyorlardı.
Giden gitti, kalan sağlar bizden biri sayıldı.
***
Suriye’de iç savaş devam ederken, nargilesini tüttüren Suriyelileri gördüm.
Ne yalan söyleyeyim, kıskandım onların keyifli hallerine…
Ben ve benim gibi on binlerce insan, geçim derdine düşmüşken…
Aldığı üç kuruş parayla ay sonunu getirmek için ince eleyip sık dokurken…
Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği harçlıkla nargilesini içiyordu beyefendiler!
Kıskanmamak mümkün mü?
***
Sokaklar, ana arterler, hala Suriyeli dilencilerden geçilmiyor.
Allah biliyor ya, yardımsever bendenizin…
1 lirası nasip olmadı o dilencilere…
Dedim ya arkadaş, milyonlarca Türk evine ekmek götüremezken…
Suriyeli din kardeşlerimizin keyifli yaşamlarını kıskandığımı…
Galiba kıskançlığımdan, pintileştim Suriyeli dilencilere karşı…
***
Doktorun yazdığı reçetede bulunan ilaçları alıp eve giderken…
Eczacı arkadaşın “Beyefendi, 650 lira ödemeniz var” deyip beni kapıdan çevirirken…
Suriyeli din kardeşimizin bir kuruş dahi ödemeden tüm ilaçlarını alıp gitmesini de kıskandım.
Yalan yok, kıskandım arkadaş!
***
Gel zaman, git zaman, Suriyeli din kardeşlerimiz, devletimizin verdiği parayla geçinemez olmuş meğer!
Bizler gibi onlar da geçim derdine düşmeye başlamış olmalılar ki…
Ülkelerine gitmeye karar vermişler.
“Buralarda bu şartlarda yaşamak zor arkadaş!” deyip yola koyulmuşlar.
Yani İzmir’e veda etmeye başlamışlar, İzmirlilere “Allahaısmarladık, her şey için teşekürler” bile demeden!
Gazetemizin genç, başarılı muhabirlerinden Büşra Çetinkaya’nın haberinden öğrendim, bu zamansız vedayı…
Ekonomik kriz, onları da vurmuş.
***
Sadece İzmir’den 35 bin Suriyeli, ülkesine dönmüş son 2,5 yıl içerisinde.
Göç İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre İzmir’de 20 Mayıs 2022’de 149 bin 839 Suriyeli varmış.
Bu sayı, 2 Şubat 2023’tee 143 bin 957’ye düşmüş.
27 Mayıs 2023’te 140 bin 31; aynı yılın 27 Temmuz’unda 135 bin 702 olmuş.
31 Ekim 2024’te İzmir’de yaşayan Suriyeli sayısı 115 bin 477’ye gerilemiş.
***
Suriyeli mültecilerle ilgili olarak…
“Bir misafirlik 13 sene sürer mi arkadaş?” diyenler de var.
“Ne güzel alışmıştık birbirimize!” diyenler de…
Bu ülkenin gerçek sahibi bizler, yoksullukla boğuşurken yorulduk.
İsyan ettik, insanca yaşamak istiyoruz, dedik.
Ama yoksulluk yüzünden ülkemizi terk etmeyi aklımızın ucundan bile geçirmedik.
Yoksulluğun, bugünkü Türkiye’nin ekonomik şartlarında yaşamanın zorluğunda çıta yükseldikçe…
İnsanın tahammül gücü de azalıyor olmalı ki…
Suriyeliler bile ülkelerine gitmeye başlamış!
Çok sayıda siyasetçinin, siyasetle geri gönderemediği Suriyelileri…
Yoksulluk, geçim sıkıntısı göndermeyi başardı!
Demek ki yoksulluk, öyle kötü bir şey değilmiş.
Böyle bir faydası da varmış meğer!
***
Gidenlere güle güle diyelim.
Habersizce çekip gidenlerin, bir veda bile etmeden İzmir’i terk etmelerine kırıldığımızı belirtelim.
Başka da bir sitemim yoktur!