Bize ne oldu?!

Eski Türkiye'de, eski dediysem siz de daha eskilere götürmeyin siyah – beyaz tek kanallı günlerde 'Ölürüm de ülkeme ihanet etmem!' veya 'Allah'tan başka kimseden korkmam!' ya da 'Hak yemektense açlıktan ölürüm daha iyi!'… diyen çok insan vardı.

Şimdilerde neredeler, kiminle birlikteler yoksa kendilerini ibadete verdiler de ondan mı görünmüyorlar?

Bilen, gören, selam alıp veren de mi yok?

Bu kadar insanı eksilten nasıl bir felaket yaşandı ey erenler?

Büyük çoğunluğu henüz hayattayken ihaneti de korkunun ne olduğunu da dul ve yetimin, yoksulun, üç beş kuruşa namusunu satanların… bu şeref ve haysiyeti kimden satın aldıklarını anlayabileceğim basitlikte anlatabilen kimse de mi kalmadı?

Değer verdiğim, onun da saygıda kusur etmediği eski bir dostuma rastladım. En az on yıldır görüşmediğim dostuma da bu soruları sordum. Ne dedi biliyor musunuz, 'Amca genç görünüyorsun ama yaşlı konuşuyorsun!'

Neden oldu, nasıl oldu, kim bu işe ön ayak oldu… rivayet muhtelif. Kimseyi suçlamaya gerek yok, kendi kendimize yaptığımız ise en doğrusu.

Kimi suçlayalım, kime dert yanalım! İyisi mi elimizle yaptığımızı bedenimizle ödeyelim ve tövbeye duralım.

***
Şimdilerde söz, hakikatin sahtekar oyuncularında. Geldiğimiz durum bu.

Hakikati anlatacak sözcülere ihtiyacımız var, hem de çok var. Lakin ağzından hesapsız ve ön yargısız söz çıkan yok.

Her konuşan millet adına konuşuyor. Milletin de fakiri, fukarası, zengini, yoksulu, kadını erkeği, Türkü Kürdü, ne bileyim medeni alem adına… konuşuyor da konuşuyor, söz arasına serpiştirilmiş 'gerçek olan şu ki…', 'gayet açık söylüyorum…' diyenlerden de derdimize şifa olacak bir söz çıkmıyor!

Sözler 85 milyon adına söyleniyor amma iki kişiye bile ulaşmıyor.

Ne zaman böyle olduk yoksa eskiden de mi böyleydik?

Bilen var mı, varsa yalansız konuşacak mı?

Millet olarak aramızda doğrucu kalmadı ise alemde de mi kalmadı?

Neden kimse konuşmuyor?

Felakete koşar adım giden insanlar olduk da kimsenin kimseye sözü mü kalmadı?

Yoksa söyleyecek doğrusu olmayanların son halini mi yaşıyoruz?

Kim söyleyecek zamanın neresinde olduğumuzu?