Perşembe- Cuma-Cumartesi günleri Frankfurt’’ta idim. Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, DSP Genel Başkanı Masum Türker’’le ’“Anayasa Değişikliği ve Türkiye’’de Neler Oluyor?’” adlı bir panele konuşmacı olarak katıldık. ’¶
Yürekleri Türkiye sevdası ile dopdolu insanlarla tanıştım. Onların gösterdikleri ilgi ve sıcaklık her türlü takdirin üzerindedir. Bu güzel insanlarla tanışmamıza vesile olan TOPLUM Gazetesi Sahibi Sayın Mehmet Canbolat’’a teşekkürlerimi sunarım. Orada da bir kısım insanlar sözüm ona Kürtlerin haklarını savunuyoruz diye, avantadan, çalışmadan, haraçla yaşamaya çalışıyorlar. Bereket ki bu asalak tipler, Türkiye’’de olduğu gibi Almanya’’da da azınlıktalar. İnsanı sadece insan olduğu için sevmeyi başarmış, her türlü etnik takıntıyı aşmış, yabancı bir ülkede başarılı olmuş, ekonomik özgürlüğüne kavuşmuş, kendine olan özgüveni mükemmel olan, orada kendilerine yakın siyasi partilerde aktif görev alan ve yönetici seviyesine gelmiş çok sayıda bayan ve beyefendi gördüm. Alevi Kültür Merkezi’’nde 2 saat planlanan panel yaklaşık 4 saat sürdü.
Panelden edindiğim izlenimlerden, bazı konuları tekrar etmekte yarar olduğunu gördüm. Bunlardan en önemlisi ise benim ’“Bitmeyen Sömürü’” adını verdiğim Kürtçülük olayıdır.
Siz hiç PKK’’nın ve BDP’’nin, Güneydoğu’’da hala geçerli olan feodal düzenden, aşiret düzeninden, ağalık ve şeyhlikten şikayet ettiklerini duydunuz mu?Bu iki topluluktan, bölgede yaşayan insanlara hayatlarını zindan eden bu sömürü düzenini ortadan kaldıracak bir öneri, bir talep, bir yasa teklifi işittiniz mi?
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana her seçim döneminde oluşan TBMM’’nin en az üçte birini Kürt kökenli milletvekillerimiz oluşturmaktadır. Büyük çoğunluğu, çok zengin ağa, şeyh, aşiret reisi, onlarca yüzlerce köy sahibi Kürt kökenli Milletvekillerinden bu konularda bir beyanat, bir çalışma, bir öneri gördünüz mü?
Atatürk Cumhuriyeti’’ni ’“GERİCİ’” bulan Kürt Aydınları, toprak ağalarına, dinci şeyhlere-şıhlara neden övgüler düzerler, anlayanınız var mı?
Nevruz törenlerinde meydanlara toplanan vatandaşlarımızdan, sözle veya pankart olarak; ’“ağalık düzenine karşıyız’” , ’“toprak reformu isteriz’” diye herhangi bir ses duydunuz mu?
Bölgede en çok ezilen, sömürülen ’“KADINDIR’”. Kadın tam anlamıyla ’“KÖLE’” gibidir. İki görevi vardır. Doğurmak ve çalışmak. İnsan yerine bile konmazlar. Sizler hiç üniversite mezunu Kürt kökenli kadınlardan, kadın milletvekillerinden hemcinslerini kurtaracak bir proje, bir yasa teklifi, moda deyimle bir açılım hatırlıyor musunuz?
Bölgede kaçakçılık, özellikle gençleri zehirleyip öldüren uyuşturucu kaçakçılığı neden çok güçlüdür?Bu kaçakçılıkların önlenmesi için herhangi bir öneride bulunulduğunu biliyor musunuz?
Bölgede niçin akraba evlilikleri ve küçük yaşta evlilik çok yaygındır ve toprak ağaları, şeyhler, tarikat reisleri neden akraba evliliği yaparlar?Örnek mi?Mehdi Zana, 14 yaşında DAYISININ KIZI, Leyla Zana ile evlendi. Canip Yıldırım, DAYISININ KIZI Selma Hanımla evlendi. Mehmed Uzun, kendinden 20 yaş küçük olan AMCASININ KIZI Lozan Hanımla evlendi. Şivan Perver DAYISININ KIZI Gülistan Hanım’’la evlendi. Mustafa Remzi Bucak AMCASININ KIZI Zehra Hanım’’la evlendi. Ahmet Türk ölen AMCASININ EŞİ ile evlendi.
Acaba, hepsi çok zengin ve toprak ağası olan bu Kürtçüler, kendi mallarını korumak için mi akraba evliliği yapıyorlar ve toprak reformunu ağızlarına bile almıyorlar?
Türkiye’’nin sadece bu bölgesinde çocuklar neden devletin polisini, askerini taşlarlar? Bu çocuklar hangi aile ortamında yetişirler?Anne-babalar istemeseler, otoriter aile yapısında yetişen çocuklar devlet görevlilerine taş atabilirler mi?
Bu soruları ve bu sorulara verecekleri cevapları öncelikle, Kürt kökenli vatandaşlarımız çok iyi incelemeli ve eğer kaldıysa vicdanlarında esaslı bir şekilde değerlendirmelidirler.
Saltanatları devam etsin diye bu ağalar, şeyhler, toprak ağaları bilerek ve planlayarak insanımızı geri bıraktırdılar. Kendi sömürülerini gizlemek için, suçları TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN üstüne attılar, diğer taraftan aptal siyasetçileri ’“Biz Devletten Yanayız’” teranesiyle , hem devlet ihalelerini aldılar, bu ihaleleri tamamlamayarak hem devleti hem de milleti kazıkladılar, servetlerini katladılar.
Sıkıştıklarında Faşist Diktatör ve Türk Düşmanı BARZANİ alçağını alkışlattırdılar ve Türkiye’’ye gözdağı vermeye kalktılar. Bunlar, fikirle, tartışma ile çözemedikleri problemlerini silahla,kanla, uyuşturucu ile, can alarak,yakarak PKK denen Emperyalizmin tetikçisine çözdürürler. Beyni, uyuşturucudan pelte gibi olmuş önderleri de Marksist-Leninist Devrim yapacağım diye, dört duvar arasında dönüp durmaktadır.
Artık herkesin aklını başına alıp, hangi rejimde yaşamak istediğine karar vermesi ve ona göre davranması zamanı çoktan gelmiştir. Özellikle Güneydoğu Bölgemizde yaşayan Kürt kökenli Kadın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için karar zamanıdır. Ya Barzani yönetiminde olduğu gibi, Dinci, 4 kadınla evlenmenin Meclis tarafından yasal olarak kabul edildiği, kişi hak ve özgürlüklerinin aşiret reislerinin iki dudağı arasında ve insanların köle olduğu zalim bir düzende yaşamayı seçecekler, o yönde çalışacaklar, ya da Demokratik, Laik, kişi hak ve özgürlüklerine saygılı, herkesin kimliğini, kültürünü, inancını dilediği gibi yaşayabileceği, rekabet ortamına ve çağdaşlaşmaya açık bir hukuk devletinin onurlu vatandaşları olarak yaşamayı seçecekler ve bu seçimin gereğini yapacaklar. Tercih kişilerin kendinindir.
Kendi geleceğini başkalarına emanet eden kişiye, kimse yardım edemez’…