Ayıptır söylemesi…
Yakın çevreme, 'Yav, Çorum hangi bölgenin kenti?' diye sorsam…
Acaba kaç tane 'Orta Karadeniz' cevabı alırım?
Şüpheliyim…
Ama…
'Çorum'un nesi meşhur?' desem…
Herkes 'Leblebi' diye parmak kaldırır…
İşte; o sessiz, sakın, ilgisiz ve dahi kendi halindeki…
Çorum…
Bugünlerde pek dillerde…
Hatta manşetlerde…
***
Tam bir ay oluyor…
26 Nisan gecesi…
Simsiyah giyinmiş, kapişonlu ve kırmızı ayakkabı giyen bir kız…
Sabaha karşı Ulu Mezarlık'ta…
Bir kabrin başında kendi kendine konuşup, ağlarken görüldü…
Korku filmlerindeki gibi…
40 yıllık mezar bekçileri bile yaklaşmaya cesaret edemedi…
Her kafadan bir ses çıktı…
Sonra Çorumlular en 'zararsız' yöntemi buldu…
Korka korka…
Kızın gittiği mezara bir not bıraktılar…
''Her gece oraya gelip neden ağlıyorsun, derdin ne? Yardımcı olalım, bize not bırak…'
Mesaj işe yaramadı…
Siyahlı kız her gece gelmeye başladı inadına…
Polis o kızı yakalamak için 'operasyon timi' kurdu…
Çorum Belediyesi de, 'Çorbada benim de tuzum bulunsun' diyerek…
Esrarengiz ziyaretçinin gittiği mezarın dibindeki ağaca…
Kamera yerleştirdi…
Ancak tüm çabalar sonuçsuz kaldı…
Siyahlı kız bir türlü yakalanamıyordu…
***
Medya olaya bayıldı…
Leblebisinden başka hiç bi'şeyi bilinmeyen Çorum…
Bir anda ziyaretçi akınına uğradı…
Karalar giymiş kızın gizemi…
Yurtiçi turizmi patlattı…
İnsanlar Çorum'a gitmek için karaborsa otobüs bileti alıyordu…
Akın akın gelen ziyaretçiler…
'Bu işte bi'hayır vardır' diyerek…
Kızın başında ağlayıp, kendi kendine konuştuğu…
Fatma Çiftçi'ye ait mezarın başında dua etmeye başladı…
Türbe sanıp, dilek kurdelası asmaya kalkanlara…
Zor engel oldular…
Mezarlığa bu kadar büyük akın olur da…
Esnaf hemen harekete geçmez mi?
Ne kadar simitçi, kahveci, gazozcu varsa…
Mezarlığın girişinde kamp kurdu…
Lahmacın, pide, ayran, pamuk helva arabalarını…
Belediye zor uzaklaştırdı…
Neredeyse kavga çıkıyordu…
Karalar giymiş gizemli kız, kalabalığı görünce ürktü…
Mezarlık ziyaretine ara verdi…
***
Gelişmelerden benim gibi müteşebbis biri daha etkilendi…
Çorum bu gizemli kızdan yararlanmalıydı…
Çorum'un Kültür ve Turizm Müdür Vekili Ömer Arslan…
Ortaya harika bir fikir attı:
'Bu tür efsanelerin, yaşandığı bölgede turizme büyük katkısı olur… Şehrimizin tanıtımı için efsane arıyorduk bir anda bu olay patladı… Sadece sosyal medyanın yazdığı hikayelerden efsane geliştireceğiz… Çalışmayı da onay için bakanlığa ileteceğiz…'
Diyorum ya…
Tam Aziz Nesin'lik olay…
Allah'tan 'Leblebi Başkenti'nin Belediye Başkanı Zeki Gül…
Araya girdi…
'Daha neler beyler…' deyip, Turizm Müdürünü durdurdu!
Sonunda kızı buldular…
Genç kızın ruhsal sorunları vardı…
Hastanede tedavi gördü, ailesine teslim edildi…
Tam, kabristan'daki korku filmi 'The End' diyecekken…
O kız yine mezarlığa geldi…
Bunu duyan seyyar esnaf yine harekete geçti…
Malum! Nerede hareket, orada bereket!
Millet yine el feneriyle 'Mezarlık Prensesi'ni aramaya başladı…
Gizemli kız, yine kaçmaya başladı…
Sıkı bir kovalamaca ve bir mezar taşının arkasında ferma oldu!
Kendi halinde, sakin, sessiz Çorum…
Yine hareketlendi…
Şimdi bu olay bence…
Masal olacak, Çorum'da kuşaktan kuşağa anlatılacak…
Belki de…
'Mezarlık Prensesi' ninni olacak, bebekler onun hikayesi ile uykuya dalacak…
***
Şakası bile ürpertici ama…
'Çorum'un Leblebisi'nden daha ünlü olan…
'Mezarlık Prensesi' olayı…
Aslında bize özel mesajlar veriyor…
Birincisi; biz nasıl böyle matrak bir olaydan sonra mezarlıklara koşan bir millet haline geldik?
İkincisi; ürkek bir yapımız vardır… Bırak gece akın etmeyi, gündüz bile mezarlığın yanından geçmeyiz; bu ne lahana turşusu?
Üçüncüsü; çok mu çok boş gezenin boş kalfası olduk? Yapacak daha önemli işimiz yok mu?
Dördüncüsü; beni kopardı… Bu Çorum haberinin altında bir yorum var… Okuyuculardan biri soruyor?
'Gerçekten ölülerin ruhları mezarlıkta dolaşıyor mudur? Bu konuda bilgisi olan var mı?'
Müsaade ederseniz ben cevap vereyim:
'Valla, bence Nihat Hatipoğlu Hocamız'a sormakta yarar var!'
Sonsöz: 'Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için dünyadakiler birbirini kırıp geçiriyor… / İmam Gazali…'