Haber, sadece 'Ege'de Sonsöz'de çıktı…
'Koronalı Günler' yaşarken…
Ve dahi, özellikle…
Burnumuzu kapıdan çıkarmaya çekindiğimiz şu günlerde…
İzmirli sendikacı Ahmet Doğruyol, kesinleşmiş vakalar için…
Adı üstünde…
Urla'daki 'Karantina Adası'nı işaret etti…
Neden, o adayı işaret etti?
Geleceğiz oraya…
***
Aşağı yukarı 150-160 yıl önceydi…
Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti Payidaht'da bile…
Huzurlu günlerin mumla arandığı zamanlardı…
Salgın hastalıklar…
Osmanlı topraklarını, Batı'dan Doğu'ya kasıp kavuruyordu…
***
Son 400 yıl içinde…
Özellikle Osmanlı topraklarındaki büyük ticaret başkentleri…
İzmir, Selanik ve Halep…
Veba ve kolera salgınlarından vurgun yediler…
İnsanlar alışveriş yapmak zorundaydı ve…
Salgın hastalıklar bu nedenle hiç bitirmiyordu…
***
İzmir, dünyanın önemli limanlarından biriydi…
Büyük bir pazardı…
Salgın'ın, bu kente girmeden başı kopmalıydı…
1831'de büyük Kolera Salgını patladı…
Tahtta İkinci Mahmut vardı…
İstanbul'dan sonra…
Osmanlı'nın ikinci karantina merkezi…
1840'ta İzmir'de kuruldu…
Nerede?
Bugünkü Mithatpaşa Caddesi'nde…
O zamanki adı, Kallithea…
İzmir'e gelen gemiler Karantina sahilinde 40 gün bekletiliyor…
(Salgından ölen olursa, İzmir'e kimse giremiyor o gemiden…)
***
Ancak, salgınlar durmuyor…
Takvimler 1860'ı gösterirken Osmanlı tahtına Abdülaziz çıkıyor…
Genç ve yenilikçi bir padişah…
Banka kuruyor, ilk zırhlı savaş gemisini alıyor…
Galatasaray Lisesi'ni açıyor…
Sanayi Okulu'nu başlatıyor ama…
Ve, çok önemli bir şey daha yapıyor…
Urla'daki Karantina Adası'nda…
Fransızlar'ın desteği ile…
Denize bitişik devasa bir 'tahaffuzhane' inşa ettiriyor…
Kabaca, bugünkü adıyla…
Mikroplardan kurtaran sağlık tesisi…
O tarihte benzeri yok…
Dönemin en ileri teknolojisi kabul edilen…
'Etüv', yani buharlı sterilizasyon makineleri yerleştiriliyor…
Peki, bu tahaffuzhane nasıl çalışıyor?
Şöyle çalışıyor:
İzmir Limanı'na girecek tüm gemiler…
Önce birkaç mil açıkta bekletiliyor…
Ardından yolcu, mürettebat ve eşyalar…
Sandallarla tahaffuzhane'ye getiriliyor…
Yolcuların muayeneleri yapılıyor, hastalık şüphesi olanlar…
(Eeee, ne de olsa o zaman kit'ler filan icat edilmemiş…)
Hemen karantinaya alınıyor…
Eşyaları el değmeden raylı sistemle taşınıyor…
Buharlı makinelerde temizleniyor…
Diğerleri ise duşlarda yıkanıyor ve İzmir'e tertemiz giriyor…
Açıkta bekleyen gemilere de…
Kocaman tepsiler içinde kükürt yakılması suretiyle…
Dezenfektasyon uygulanıyor…
***
Yıllar su gibi akıp, giderken…
Salgın hastalıkların önemli kısmı risk olmaktan çıkınca…
Urla'daki Karantina İstasyonu da gözden düşmüş…
Son olarak…
1955'de Kore Savaşı'ndan dönen askerlere…
Karantina uygulaması için kullanılmış…
Tam 65 yıldır…
Zamana meydan okuyan görüntüsüyle…
Belki, 'hatırlanır' diye bekliyor…
***
İşte, şimdi dönüyoruz, başa…
Urla'daki 'tahaffuzhane'yi hatırlayan çıktı…
Demokratik Sağlık-Sen İzmir İl Başkanı Ahmet Doğruyol…
Osmanlı'dan itibaren bulaşıcı hastalıklarla mücadelede…
İzmir'deki ilk adres Karantina Adası'nın…
An itibarıyla…
Koronavirüs salgınında kullanılmasını tavsiye etti…
Sendikanın İzmir lideri Doğruyol'a göre…
Harabe halindeki eski 'Urla Kemik Hastanesi' ile komşu olan…
Sağlık Bakanlığı'na ait 60 yataklı misafirhane…
Olası bir 'karantina' kararı ile kullanılabilir…
Oysa, bize göre…
Bugün müze görünümündeki 'tahaffuzhane'…
Daha işlevsel…
Ve, 155 yıl önceki görevini yapmaya daha uygun…
Herşey düzelsin…
Sonra yine meraklısı için 'müze' olarak yaşamını sürdürür…
Ulaşımı kolay, üstelik kent ile iç içe değil…
Belki…
İzmir Sağlık Müdürlüğü, bu adres üstünde durabilir!
Nokta…
Sonsöz: 'Sağlık her şeyin başıdır… O varsa her şey olabilir, yoksa hiçbir şey olmaz… / Vehbi Koç / Sanayici ve işadamı – Koç Holding'in kurucusu…'