Bir yıl biterken…

Şunun şurasında dört gün kaldı.

Bir yıl daha bitiyor.

Şu biten yılda neleri konuştuk.

Denecek ki neleri konuşmadık ki...

Doğrudur.

Ancak...

En çok neleri konuştuk.

Asgari ücreti...

Emekliye ,memura verilecek maaşı...

Emeklilikte yaşa takılanları...

Ve birde az daha unutuyordum, Ekrem İmamoğlu'na verilen cezayı...

Ha birde unutuyordum,Millet İttifakının bir türlü belirlenemeyen CB adayını...

Bunları konuşunken,asgari ücret belli oldu.

Asgari ücretle birlikte +arkamızda ki küfe+de belli oldu.

Belli olmasına belli oldu ama...

Kimisi küfede 85 milyon var dedi ,kimisi beşli çete var dedi.

Neyin olduğunu aşağı yukarı beş ay sonra göreceğiz.

Şimdi...

Bu yazı yayınlandığında veya birkaç gün içinde maaşlarda belli olur.

Belli olanlar veya olacaklar insanlarımızı memnun etti mi?

Hayır.

Çünkü,devran ol devran..

Belli olan veya olacak olanla birlikte,pahalılık denen ahtapot dur durak bilmiyor..

Niçin?

Üretim yoksa...

Milli gelir artmıyorsa...

İhracatınız ithalatınızdan az ise...

Ödenilen faiz ile, Kesici'nin benzetmesi ile 666 tane Yavuz Sultan Selim köprüsü yapılabiliyorsa...

Ve bütün bunların düzeleceğine dair,ufukta bir ışık yoksa...

O zaman

Anadolu'daki deyimle +yan ağla dön ağla+….

Tablo karamsar oldu.

Ancak...

Ben çizmedim tabloyu.

Olanın deryada bir damlasını çizmeye çalıştım.

Pekiyi...

Mezarı kazıp baş ucunda mı bekleyelim?

Asla...

Demokrasilerde çare tükenmez diyordu merhum Demirel..

Elbette tükenmez...

Bunun için iki şartın yerine gelmesi gerek.

Birincisi demokrasilerde çare tükenmez..

Nerde...

Demokrasilerde...

Sonra...

Çare tükenmez...

Ancak...

Çare kendiliğinden gelir mi?

Elbette hayır...

Birinin veya birilerinin getirmesi gerekir..

Ne ile...

Sandıkla...

Kiminle...

Halkla…

Hepsi bu kadar…

Anlayana…