Hiç tanımadığınız, elini sıkmadığınız bir insan nasıl ustanız olur? Edebiyatın gücü işte burada… Geçen Salı akşamı Çağdaş Fransız edebiyatının yaşayan en büyük romancısı, usta deneme yazarı Michel Tournier, 91 yaşında yaşama veda etti. Ve biliyorum ki dünyanın birbirinden farklı coğrafyasındaki çok sayıda insan benimle aynı duygular içindeydi, 'ustasını yitirmiş' çırak duygusu bu. Hemen Fransız kanallarını açtım, TV8 yayımlayacak değildi ya bu haberi… Her kanalda, son yıllarında Paris yakınlarında bir köye taşınan ve münzevi yaşamında kimseye görünmeyen bu büyük ustayı anan programlar vardı…
Türkçe'ye çevrilmiş çok eseri vardı Tournier'nin… 'Veda Yemeği', 'Çalı Horozu' ve 'Gilles ile Jeanne' adlı kitaplarını bir solukta okumuştum. Tournier Fransa'nın en yaratıcı yazarlarından biri olarak tanınıyordu. Kolay değil Nobel'e de aday oldu ama edebiyat dünyasında Nobel kadar önemli Fransız Akademisi Roman Büyük Ödülü ve Goncourt Ödülü sahibiydi…
Benim Mitoloji konusunda ustam Şadan Gökovalı'dır. Başta Hesoidos olmak üzere mitoloji üzerine temel bilgileri Şadan Hocam'dan almışımdır. Ama mitolojinin ve ritüelin felsefesini öğrettiği için 'ustam' bellediğim insan Tournier'dir… Roman ve öykülerinin çoğunda mitlere ve onları günümüz toplumlarına uyarlamaya özel bir önem verirdi. İnsanların 'Masumiyeti' neden ve nasıl yitirdikleri en çok merak ettiği konuydu. Hayatı boyunca hep kaybedilen masumiyeti düşündü ve yazdı… Cinsellik de bir garipti roman ve denemelerinde… Mitolojinin etkisi ile tabii ki… Ya 'takıntılar'... Takıntılı insanları daha kolay anlamamı, dolayısı ile hayatı daha çekilir kılmıştı benim için…
'Veda Yemeği' müthişti… Hegel okuyan entelektüel bir kadınla balıklardan anlayan bir denizcinin aşkını anlatıyordu öykülerden birinde… Harikaydı, kahkahalarla okumuştum…
Medyada ne zaman hiç beklenmedik şekilde çok para kazandığı için, ya da 'instagram fenomeni', 'sosyal medya gurusu' gibi garip klişelerle kutsanan 'başarılı insan tipi' tanıtımına tanık olsam hep Tournier'in 'Ermişler Bayramı Mantarları' adlı öyküsü gelirdi aklıma… Ölüm haberini alınca buldum kitabı ve öyküyü, yeniden okudum… Modern toplumların 'başarılı insan tipi'ile dalga geçen bir hikaye… Parası, evleri, kendisi medyada sık görünen bir adamın sıradan bir köylünün huzurundan yoksunluğu… Şatafatın, gösteriş budalalığının karşısında 'yalınlık'… Eğer her şeye sahip olabilecek kadar parası olan adamla hiçbir şey yapmayan adamı bir öyküde yanyana getirirseniz ortaya neşeli bir hikaye çıkar… Tournier bu işi o kadar çok ve iyi yapmıştı ki…
'Evlilikler neden bitiyor?' sorusuna da en doğru karşılığı da ustamdan almıştım. 'Suskun Aşıklar' adlı öyküsünde evlilik çıkmazına da takmıştı… 'Evlilik, çiftlerin birbirine söyleyecek sözleri kalmadığı için bitiyor. Bakir bir kulak bulmak için eş değiştiriyorlar' diyordu. Hatta abartarak 'aileyi bir ölçüde mutsuzluk kaynağı' olarak görüyordu.
Yazdıklarını keyifle, beslenerek okuduğumuz kaç yazar var ki…
Edebi keyif almak ve bir şeyler öğrenmek… Bir ustamı daha kaybettim…