Artık adını koyalım.
Bu bir darbedir.
Paralel kelimesi bu yapı için hafif kalıyor.
Polis içinde yapılandıklarını biliyorduk.
Adliye içerisinde yapılandıklarını biliyorduk.
Bürokrasi içerisinde yapılandıklarını biliyorduk.
Ama açıkçası asker içerisinde darbeye kalkacak kadar yapılandıklarını bilmiyorduk.
Muhtemelen bu yapı lehine yazanlar çizenler sempati duyanlarda bilmiyorlardı.
Öğrendiler.
Öğrendik hep beraber.
Şimdi soru şu
FETÖ'cü kime denir?
Elbette darbeye kalkışanlar, karışanlar, bilerek ve isteyerek destekleyenler, yardım edenler, göz yumanlar, kısaca kasten ve ihmalen darbeye destek olanlar FETÖ'cüdür.
Peki ya aidiyet hissedenler, sempatizanlar, sırf inanç saiki ile yaptıklarını beğenenler. Ancak yapılan kalkışmayı doğru bulmayanlar, pişman olanlar, dürüstler, saflar, kandırılmışlar ve hatta ahmaklar.
Bunlar ne olacak?
Mesela bir dönem sadece Başbakanlar, bakanlar, vekiller sevdi diye sevenler var.
Dış ülkelerde okullarda istiklal marşını söyletiyor diye sempati duyanlar var.
Türkçe şarkılar türküler söyleyen Afrikalı, Avrupalı, Asyalı çocuklar nedeniyle sempati duyanlar var.
Sırf bu yönleri ile sempati duyan ama asla gizli ajandasına dahil olmamış insanlar ne olacak.
Ziyaretine giden politikacılar, gazeteciler var mesela.
Devletin meşruiyet sağlaması nedeniyle meşru olduğunu düşünerek tain, terfi, ihale peşinde koşan insanlar var mesela.
Bunlar ne olacak?
Şu anda kızgınlıkla hepsinin canı cehenneme demek işin en kolayı.
Zoru ise suçluyu suçsuzdan ayırmaktır.
Masumiyet karinesi hukukun, insan haklarının temel direğidir.
İleride üzüleceğimiz haksızlıklara sebebiyet vermemek için, gerçek suçluyla masumu ayırabilmek için bir sınır koymak lazım.
Bir miladı olmalı bunun.
15 Temmuz olabilir mesela. Ya da Varsa bir mahkeme kararı tarihi, Bakanlar Kurulunun veya Milli Güvenlik Kurulunun karar tarihi de olabilir.
Devletin kumpasa kumpas dediği tarih bile olabilir.
17/25 Aralık bile olabilir.
Ama bir miladı olmalı.
Yok olmaz deniyorsa, Pensilvanya çiftliğindeki ziyaretçi defteri tez elden elde edilmeli…
DARBEYİ ÖNLEYEN ATATÜRK'TÜR
Darbeden sonraki ilk yazım 'Ben yine Atatürk'e sığınıyorum'idi.
Elbette darbenin önlenmesi için olağanüstü başarı gösteren politikacıların, askerlerin, polislerin, tankın üzerine çıkan halkın hakkını teslim edeceğiz.
Ama aslında darbeyi önleyen saik Atatürkçülüktür.
Darbeyi önleyen güç, demokrasidir, laisizmdir, insan haklarıdır, çağdaş dünya görüşüdür.
İşte bunları toparladığınızda Atatürkçülük çıkıyor ortaya.
Ben yazdıktan sonra sevindirici şeyler oldu.
AKP Genel Merkezine büyük bir posteri asıldı Atatürk'ün.
Ahmet Hakan biat yazısı yazdı mesela.
Başka yazılarda çıktı beklenmeyen yazarlardan.
Ne bileyim işte umutlandım gelecekten.
Şımarıklık saymayın lütfen. Atatürk Sığınırım şiirini bir daha yayınlamak geldi içimden
ATATÜRKE SIĞINIRIM
Bir milleti görsem zorda
Atatürk'e sığınırım
Bir garibi görsem darda
Atatürk'e sığınırım
Bir gün korkarsam ölümden
Kaçmak istersem zulümden
Bir şey gelmezse elimden
Atatürk'e sığınırım
Kendini bilmeyen angut
Heykeline diyor ki put
Aydınlığım elimden tut
Atatürk'e sığınırım
Yaram acırsa derinden
Cehaletin kederinden
Palazlanmış şeyh şerrinden
Atatürk'e sığınırım
Kimler yapa kimler boza
Bitmez bu dert yaza yaza
Rastlar isem bir yobaza
Atatürk'e sığınırım
Sorarlar nedir bu ülkü
Bilmezler ki Atatürk'ü
O Evrende canlı Türkü
Atatürk'e sığınırım
Ülkemde kurulmuş baskı
İnsan olan olmaz askı
Başımızda zafer kaskı
Atatürk'e sığınırım
İnsanlar insana kuldu
Aldı kulu insan kıldı
Bunu yapan şey akıldı
Atatürk'e sığınırım
İnsanoğlu işit dedi
Kadın erkek eşit dedi
Her bireyi reşit dedi
Atatürk'e sığınırım
Atatürk özgür akıldır
Aklın yoksa ona saldır
Ne tabudur ne kutsaldır
Atatürk'e sığınırım