Cumartesi Cumartesi
hiç maç çekecek halim yoktu
ama gitmemek olmazdı
basit bir futbol karşılaşmasının ötesinde
dostluk maçıydı.
İlki 1930 da oynanmış,
1955'teki karşılaşmadan sonra ise uzun bir ara verilmişti.
Karşıyaka Belediyesinin ev sahipliğinde
Karşıkaya Efsaneleri ile Midilli Adasından Pallesviakos takımları
tam 61 sene sonra birlikte sahaya çıktı…
Bana maçın detaylarını sormayın, anlamam
ama söylenene göre Karşıyaka'nın daha iyi oynamış olmasına rağmen
Pallesviakos pozisyonları değerlendirmiş,
ben demiyorum Yunanlılar öyle diyor,
ben onların yalancısıyım.
Bana göreyse Belediye Başkanımızın da sahaya çıktığı maçta
bizimkiler dostluk kazansın dediler…
Maç sonrası formalar havada uçuştu,
tam bir cümbüş havası.
Üstüne üstülük bir de Başkandan iki tepsi baklava gelmesin mi,
protokol mrotokol hak getire
istisnasız hepimiz baklava tepsilerinin başına üşüştük.
Maç sonrasındaki yemek ise tipik bir Türk Yunan yemeğiydi,
ortak ezgiler eşliğinde sahne hiç boş kalmadı.
Tüm etkinlik boyunca Yunanlı misafirler
'Sizi de bekliyoruz, en kısa zamanda Midilli'de buluşalım' dediler durdular…
Yunanlı ekip nereden öğrendiyse
APİKAM'ın 'Kent ve Ulaşım Sergisi'ni görmek istedi,
rica edildi Pazar günü sergi açıldı.
Yetkililerin dediğine göre İzmirlilerin sergiye ilgisi yoğunmuş
ama yine de söylemekte fayda var
Yunanlıların bile duyup da gezmek istediği sergiyi kaçırmayın derim,
gerçekten özel ve İzmir'imize yakışır bir sergi olmuş…
Bundan birkaç sene önce olsa
ben yine söylenir dururdum;
'Tamam bu dostluk girişimleri güzel de
artık somut bir şeyler görelim' diye
ama artık söylenmiyorum
söylenemiyorum
çünkü 'dostluktan' daha somut bir şey yokmuş
onu anladım…
Bizler 'dostluğu' o kadar doğal yaşamışız ki
ne kadar değerli olduğunu yeni anladık.
Kemeraltı eşrafından Yusef Hobe'nin
nam-ı diğer Basmacı Yusuf'un vefatından sonra yaşananlar
hepimizi incitti.
Dostluk bizim için bir yaşam biçimidir
o kadar iç içe yaşarız ki
dostluk sıradanlaşmıştır
belki de onun için ne kadar değerli olduğunun farkında değilizdir.
Bizim memlekette
yani İzmir'de bir cenaze olduğunda
hangi mabette olursa olsun
tüm inançlardan insanlar vardır.
Sadece o da değil
dualarımız bile ortaktır bizim.
Mesela annemi kaybettiğimiz zaman
bir arkadaşı başında sabaha kadar Kuran-ı Kerim okumuştu.
Cenazesi evden çıkarken ezan sesinin duyulması ise hepimizi ağlatmıştı,
defnedilirken de bizim dualarımıza ezan sesi karışmıştı.
Yaşadığı gibi uğurlanmıştı anacığım…
Ezan okunurken bacak bacak üstüne atılmayacağını,
camiye ve mevlitlere örtüsüz gidilmeyeceğini,
ramazanda içki içilmeyeceğini
ben annemden öğrenmiştim.
Boşuna değildi bu öğreti,
saygı görüyor saygı gösteriyorduk…
Bizim bayramlarımız da acılarımız da ortaktı.
Ne kadar güzel olduğunun farkında olmadığımız kültürümüzün bir parçasıydı.
Bir keresinde çok sevdiğim bir büyüğümün camideki 52 mevlidine gitmiştim,
yanımda oturan kadın mevlidin ne kadar süreceğini sormuştu.
'Bilmiyorum, ben Hristiyanım' dediğim de ise
'Ben de Musevi'yim' deyivermişti kadın.
O gün bugündür aramızda anekdot olmuştur;
'Bir Musevi ile bir Hristiyan ancak İzmir'de camide denk gelir' diye…
Basmacı Yusuf da bu kültürle büyümüş, yaşamış bir İzmirliydi.
Dostları da komşuları da
kim bilir kaç kere birlikte cenazelerde saf tuttukları,
beraber iftar yaptıkları dostlarını
camiden bir duyuruyla uğurlamakta mahsur görmemişlerdi.
Neyse ben yine hüzünlendim,
bizi anlamadıkları için hüzünlendim
ama bilsinler ki bizler nasıl yüzyıllar boyunca birlikte yaşadıksa
azalsak bile yine aynı şekilde yaşamaya devam edeceğiz.
Tam da bu aşamada naçizane bir sergi daha tavsiye edeceğim;
'Cuma, Cumartesi, Pazar'…
Farklı dinden ve mezhepten
5 fotoğraf sanatçısının gözünden
'ötekinin' anlatıldığı bir sergi.
Alberto Modiano,
Berge Arabian,
Emine Ülkerim,
Mıgırdiç Arzivyan ve
Niko Manginas'ın
inancı,
ötekini,
sevgi ve saygıyı,
anlayışı,
anlama ve anlatmayı
fotoğraflarla belgeledikleri bir sergi…
İzmir Rum Kültür ve Düşünce Derneğinin
SEV Vakfı ve İzmir Ticaret Odasının katkılarıyla getirdiği sergi
20 Nisan – 9 Mayıs tarihleri arasında
İzmir Ticaret Odası Galerisinde İzmirlileri bekleyecek.
Biz İzmirliler için sıradan, alışılmış bir konu olsa bile
sanatçıların derin anlatımları sergiyi oldukça özel kılıyor.