Varoluş iyi ihtimalle tanrısaldır. Kötü ihtimal ise,varoluşun rastlantısallığıdır.
Birinci ihtimal gerçekse, mesele yok… Ama gerçeklik ikinci ihtimali işaret ediyorsa, insanlığın en büyük trajedisi işte tam orada başlıyor. Hiçlik.
Sonsuzluk ile sonluluk arasında oluşan gerilim alanında, varlık ve hiçlik hattında hayata iki ucundan asılan insanın yeryüzü serüveninde büyük trajedi, sonlu olanda sonsuzluğu kavramaçabasıyla ortaya çıkıyor. Ve sonu kıyamet de olsa bu beyhude çaba hiç bitmiyor.
Evet, hayata anlam yükleyen büyük gösterinin finali kıyamettir. İnsanlık bunu biliyor fakat yine de istiyor. Çünkü insan kusurlu ve yetersiz olmakla malul.
Tören, ritüel, görüntü ve gürültü eşliğinde zuhur eden adanmışlık, ilk günahtan arınmak için işlenen günahların seyir defteridir. İnsanın yeryüzü yaşamına tutunmak için inşa ettiği uygarlık ise, seyir defterinin tutulduğu gemidir. Ve gündelik hayatın yarattığı kültür, seyir defterinde anlatılanla mütecanistir.
Modern zamanlarda, tüketim kültürünün getirdikleri gündelik hayatı çekici kılmaya başlayınca, görüntü ve gürültünün tezahürü gösteri, her şey oldu.
Görüntü ve gürültü, gündelik hayatın tam olarak insan arzusunu tüketim toplumuna odakladığı koşullarda zuhur ediyor. Gösteri toplumunun inşası…
Gösteri toplumu, bütün değerlerin çürümeye terk edildiği hengâme… Öyleki insanın değeri tükettikleriyle müsemma. Tüketim toplumunun temeli…
Gündelik hayat, tüketim toplumunda süren büyük gösterinin işgalinde, insanıvasatlaştıran her türlü etkinliğin rutini…
Ve bir gösteri olarak gündelik hayat, hayatı anlamlandıran ihtiyaç ötesi tüketimin getirdikleriyle şekillendiği koşullarda, yoksunlukla malul.
Acı gerçek; gösteri kıvamında süren gündelik hayat, insanı değersizleştiriyor.