Ben Bilmem BEYİN bilir

Müzik Önerisi : A Foggy Day – Ella Fitzgerald/Louis Armstrong

Sırları henüz çözülemeyen, yaklaşık 15-33 milyar nörondan müteşekkil olduğu tahmin edilen, duyma tatma görme denge koklama gibi duyulara hizmet eden, tüm vücudun merkezi kontrolünü elinde bulunduran, hormon denen kimyasalların işletiminden kas aktivitesinin sağlanmasına kadar her türlü işin patronu BEYİN.

Duyu organlarından gelen bilgiyi kendinde toplar ve bu bilgi doğrultusunda organizmanın yapacağı hareketi belirler.

Kendine ulaşan veriyi işler, çıkarımlar yapar. Bu işlenmiş veriyle biz insanların o andaki ihtiyaçlarına dair bilgiyi geçmiş anılarıyla birleştirir ve hareket örgüleri oluşturur. Öğrenme ve hafızanın patronudur.

Kalp atışı, solunum, sindirim gibi istemsiz hareketler biz farkına varmasak bile otonom sinir sistemi yoluyla beyin tarafından işletilir.

Bu yetkinliklere ilave zihinsel aktiviteler sorumlusudur kendisi. Düşünce, mantık, sorgulama gibi karmaşık zihinsel faaliyet işçisidir.

Topu topu 1,5 kilo ağırlığında 1200 cm3'lük hacim kaplayan bir tasarım harikası.

Bu tasarım harikası yaptığımız, düşündüğümüz, ya da hissettiklerimizin çok büyük bir kısmının bizden başka bir biz olduğunu öyle dehşet bir biçimde ortaya seriyor ki…

Görmek için bakmaktan daha ileriye gitmek gerekiyor buna beyin karar veriyor.

Kafanın içinde kimi zaman vicdanın kimi zaman çocukluğun kimi zaman şeytanın seslendirdiği o iç sesin senin zihnin- yani beynin.

Sonsuzluğu yutan bir organla başa çıkabilir misin? İçindeki sen gerçekten seni idare edenle aynı mı?

Sonsuzluğu yutmuş karanlığa gömülmüş bir organla mücadele edebilir misin? Karanlığın doğurduğu belirsizliklerin üstesinden gelme olasılığın var mı?

Beyin içinde kocaman çatışmaların olduğu soluksuz bir dünya.

Beyin içinde tüm tezatlıkları barındıran bir makine.

Ne düşündüğünü konuşmadan anlayabiliyor musun? Ya da kalemi eline aldığında düşüncelerinin hızına yetişebiliyor musun?

Her düşüncenin arkasında durabiliyor musun? Kimi zaman aklına gelenler seni utandırmıyor mu? Ya da yapabileceklerinin dehşeti karşısında kendinden ürkmüyor musun?

Seni ala koyan yine seni bu düşünceye sevk eden ile bir değil mi?

Bu dünyada yaşadığımız gerçeklik aslında beynimizin inşası değil midir? İnanmak istediklerimizle yaşamaya devam etmek beynimizin -bilincimizin- seçtiği bir yol mudur?

Beyin bize sunulan dünyanın gerçekliğini kabul etmeye hazır beklemiyor mu?

İnsan beyni genetik faktörlerin yanı sıra yetiştirilme tarzı, bulunduğu ortamlarla da evrim geçirebiliyor. Evrim iki yönlü olabilir ileri doğru bir gelişim veya başladığı noktadan bile daha geriye bir savruluş.

Yirmi birinci yüzyıla kadar evrildik, teknolojinin yaratıcıları olarak muhteşem hazlar, müthiş zirveler yaşadık.

Her yükselişin bir inişi var doğanın kanunu bu değil mi?

Beyin evrilmesi açısından bir duraklama dönemi yaşıyoruz gibi hissediyorum. Kimse kapsamlı düşünce yapısı ile hareket etmiyor, sorgulama yetisini kaybetmiş. Düşünce yapılarımız, mantığımız, dünya algımız aynı sindirim ve solunum sistemimizin bağlı olduğu otonom sinir sistemiyle uyumlu istemsiz bir şekilde çalışıyor gibi.

Başkası öyle dedi diye inanıyor, gözlerimizle gördüğümüzü kabul ediyor, kulaklarımızla duyduğumuzu doğruymuş gibi aktarıyoruz. Kendi bilincimiz, süzgecimiz yok. Bir makine gibiyiz önümüze serilen (sanal) gerçekliği olduğu gibi kabul ediyor ve hayat akışımızı koruyoruz. Bize dokunan olmadığı sürece iyiyiz, sükûnet içinde kabuldeyiz suyun yavaş yavaş ısındığının farkına varamayan kurbağalardanız.

Beyin sisi deniyor şimdilerde covid sonrası semptomlarından biri. Stres, kaygı bozukluğu, depresyon ve cinnete bir kardeş daha geldi. Günümüz rahatsızlığı olarak.

Beyin sisi insanların bilişsel işlevlerinin zorlanması anlamına geliyor. Sanki beyin yaşadıkları ile düşündükleri arasında bir bağ kuramıyor ve mental olarak bazı kayıplara uğruyor.

Daha çok unutuyor.

Uykusuzluk çekiyor.

Alıngan oluyor.

Sorumluluklarını unutuyor.

Dikkati dağılıyor.

Düşüncelerinde boğuluyor.

Fiziksel olarak güçsüzleşiyor.

Yalnız hissediyor.

Tepkilerinde aşırılaşıyor.

Sinirleniyor.

Ağlıyor.

Dövüyor.

Sövüyor.

Sisin içerisinde kendini kaybediyor. Kendi içindeki kendine giderek daha yabancı hale geliyor.

Sadece milletçe değil tüm Dünyada aynı gerileme. Beyin evriminin duraklama döneminde beyin sisi Covid'in bize hediyelerinden biri.

Kim bilir yeni Dünya düzeni belki de bu. Düşünmeyen sorgulamayan toplulukların idare ve sevki elbette çok daha kolay…

Beyin Sisi deyip geçmeyin.

Görmek bakmaktan fazlasını gerektirir.

Beynimiz karanlıktadır, ama zihnimiz ışığı kurgulayabilir.