Belediyelerin borç krizi siyasi krize dönüşüyor

Belediyelerin borç batağında olduğunu, parti değiştiren şehirlerdeki devir teslim törenlerinden sonra yapılan açıklamalardan görüyoruz. Özellikle son seçimlerde AKP ve MHP'den CHP'ye geçen belediyelerde, yeni belediye başkanları astronomik borç rakamlarını içeren listeleri Belediye binasına asmışlardı.

Gerçekten de hizmet ve yatırım ile açıklanması zor bir durum. Bir kısmını Pandemi dönemi gelir gider dengesinin bozulması ile açıklasak bile, belediyelerin içinde bulunduğu bu borç batağı, esas itibarıyla kötü yönetimlerden kaynaklanmaktadır.

Dikkat ederseniz görevi teslim alan bazı CHP'li belediye başkanları personel sayısının yanı sıra kiralanan lüks araçlar ve makam odaları görüntüleri paylaştılar. Bir de belediyede görevi olmayan bankamatik personel vs.

Mesele bunlarla da sınırlı değil, ihaleler ve belediye malları satışlarındaki çok şüpheli ilişkiler de önemli. Belediye başkanlarının kişisel harcamaları, seyahatleri, temsil giderleri ve reklam giderlerinden söz eden pek yok dikkat ederseniz.

Ancak bunlar madalyonun bir tarafı sadece. AKP ve MHP belediyeleri kötü yönetmiş demek doğru bir tespittir ama eksik bir açıklamadır. CHP'li belediyelerde durum nedir? Bu yeterince açıklanmadı mesela. CHP'li bir başkandan yine CHP'li bir başkana devredilen tablolar biraz yarım ağızla dile getirildi.

Bunun iki nedeni olabilir. Öne çıkan birinci neden, kol kırılır yen içinde kalır sığlığı. İkinci ve bana göre daha önemli gerekçe ise, aynı yöntemi sürdürme eğilimi. Böyle bir açıklama yapmak belli ölçüde kendini bağlamaktır çünkü.

İzmir Büyükşehir yeni Belediye Başkanı Cemil Tugay, gümbür gümbür değil ama sessizce bazı açıklamalar yaptı. Belediye şirketlerinin iflas aşamasında olduğunu ve müteahhit borçlarının ödenemediğini söyledi. Ayrıca seçimden bir ay önce, ihtiyaç olmadığı halde binlerce personel alımı yapıldığını da paylaştı.

Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuya yönelik olarak yeni bir siyasi mücadele alanı tarif etti. İstanbul'u alan Türkiye'yi alır diyen ve kendi kariyerini de böyle oluşturan Erdoğan, CHP ve İmamoğlu'nu zora sokmak için 'belediyeler borçlarını ödesin' dedi.

Burada amaç CHP'yi zora sokmak. Bu çok açık. Yirmi yıldır gündeme gelmeyen bir konu şimdi neden gündeme geldi? Yirmi yıldır AKP'li ve MHP'li belediyeler boğazına kadar borç yaparken neden bu akla gelmedi de şimdi hatırlandı?

Çok açık, CHP belediyeleri iyi yönetemiyor imajını oluşturmak. Belediyeler eş dost kollama yeri oldu mu? Evet oldu. Biz bunu söyleriz de, damadını Bakan yapan Erdoğan'ın söylemesi biraz tuhaf değil mi?

Üstelik üç ay önce devralınan belediyelerin borçlarını kim yapmış, bunu açıklamıyor. Yani 'Bu borçlarınızı ödeyin' dediği belediyelerin çoğunun borcu AKP'li ve MHP'li yönetimlerden miras kalmadı mı? Kurumda devamlılık vardır ama bunun siyasi vebali de olmalı.

Denizli, Manisa, Uşak, Balıkesir belediyelerinin borçları AKP ve MHP'nin kötü yönetiminin sonucu. Tabii İzmir ve bazı ilçe belediyelerindeki borçların da CHP'li kötü yöneticilere ait olduğu gerçeğini buna eklemek lazım.

Bundan 30-35 yıl önce sağ ve sol belediyecilik bu bakımdan da oldukça farklı idi. Sol ya da sosyal demokrat belediyecilik denince akla gelenler ile sağ belediyecilik için aynı değildi.

Şimdi neo liberal kent yönetim anlayışı, pek çok açıdan partiler arasındaki bu farkları silikleştirdi. 'Sosyal Belediyecilikten ganimet belediyeciliğine' gelecek yazımızın başlığı olsun.