Belediye “silkelemek”ten iktidarın beklentisi

Önce birikmiş SGK borçlarının belediyelerden tahsili ile başlayan, “belediyeleri silkeleme” operasyonu, CHP’li ve DEM’li bazı belediye başkanlarını görevden alma ve gözaltına alma işlemleri ile devam ediyor. Yaygın kanaat o ki, bu devam edecek.

İktidar, belediyelerin büyük bölümünü elinde tutan muhalefet partilerinin “olası cumhurbaşkanlığı seçimlerinde” muhalefet adayının yıpratılmasını hedefliyor.

Hem büyük bölümü elinde olan büyükşehri ve diğer belediyeler aracılığıyla, seçmen desteğini artırma ihtimali olan ama hem de muhalif seçmeni bir aday etrafında toplama potansiyeli taşıyan muhalefeti geriletmek ve kendi içinde bölmek için ard arda toplum mühendisliği hamleleri geliyor.

Kent uzlaşısı sonucunda CHP ile DEM ittifakının kazandığı Esenyurt Belediye Başkanını, terör örgütü ile bağlantılı işler gerekçesiyle görevden almak, bu ittifakı zayıflatmaya yönelik bir hamleydi şüphesiz. Belediye yöneticilerinin ve personelinin büyük bölümünün etnik ve mezhepsel özelliklerinin de el altından servis edilmesi de aynı amaca yönelik bulunmaktadır.

Beşiktaş Belediyesi ise, CHP’nin hiçbir koşulda kaybedemeyeceği belediyelerden biriydi. Kent ittifakı değil, parti içi dengeler sonucunda başkan adayı ve meclis üyeleri belirlenmiş bir belediye. Beşiktaş Belediye Başkanı ve bazı bürokratların gözaltına alınma gerekçesi, yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma gerekçelerine dayanıyor.

Geçen yazımızda da hatırlattığımız gibi, yolsuzluk, adam kayırma ve ihaleye fesat karıştırma epeyce bir süredir bakanlıklarda olduğu gibi belediyelerde de adeta bir gelenek. Özal’lı ve Demirel’li yıllarda da böyleydi ama AKP döneminde giderek bu işler sıradanlaştı/kurumsallaştı.

Ama AKP’nin bu konudaki başarısı, hem seçmenine bunu kabul ettirmesi hem de diğer partilerin de bu yola başvurmasını kolaylaştırmak oldu. Ta ki, seçmen dengesi bozuluncaya ve ekonomik kriz dayanılmaz hale gelinceye kadar, adeta partiler arasında bu konuda bir uzlaşma vardı.

Herkes AKP iktidarının adam kayırma, yolsuzluk ve adrese teslim ihalelerini biliyordu. Ama seçmen bunları nasıl meşrulaştırıyordu ya da neden iktidardan uzaklaşmıyordu? “Çalıyor ama çalışıyorlar”, “Bal tutan parmağını yalar” anlayışı ve imar afları, iş bulma ve ihalelerde bizi de kollarlar düşüncesi hiç küçümsenmeyecek kadar yaygın bir özdeşlik gerekçesiydi.

Din, muhafazakârlık ve milliyetçilik ise işin sosuydu. Dikkat ederseniz “PKK’yı yok edeceğiz” diyen Erdoğan’ı da, Öcalan ile pazarlığın yolunu açan Erdoğan’ı da destekleyen kitle aynı.

Bir süredir Erdoğan ve AKP’nin yaşadığı destek sıkıntısı, şartların değişmesinden kaynaklanıyor. Daha önce iktidarın adam kayırma, yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma işlerini önemsemeyen seçmenin bir bölümü, dayanılmaz ekonomik şartlarla karşılaşınca, bu defa bunları önemser hale gelir.

Bugün yaşanan, tam da bu... Bu nedenle, Erdoğan ve ekibi, CHP’li belediyeler de kirli imajı çalışmasına karar vermiş bulunuyorlar. Yani sadece AKP’li bakanlıklar ve belediyeler değil, CHP’li belediyeler de çalıyor operasyonu bunlar. Bu kanaati yerleştirmek için muhtemelen arkası da gelecektir.

CHP merkez yönetimi ve yerel yönetimlerinin hatası, bu konularda yeterince şeffaf ve denetimli çalışmamalarıdır. Çünkü profesyonel siyaset uzunca bir süredir, bakanlıklar veya belediyeler üzerinden hazineyi yağmalamaktır. Şeffaflık ve denetim olmazsa, bu çark her partide döner.

Bu koşullar sonucunda CHP’lilerin savunması, “Onlar daha çok çalıyor, onlara savcılar soruşturma açmıyor!” şeklinde olamaz. Nasıl ki, AKP ve MHP’den devralınan belediyelerdeki borç batağını, savurganlığı ve adam kayırmacılığı bazı CHP’li belediye başkanları ifşa ettilerse, buna uygun davranmaları gerekir.

Daha önceki tecrübelerden de biliyoruz ki, AKP’ye göre, bu tür iddialar/ithamlar CHP’yi daha çok etkiler. İSKİ skandalını gerçekleştiren bürokrata SHP sahip çıkmadı ama yine de seçmenin soğumasını engelleyemedi. Unutmamalı.

Gerçi, bugünkü koşullarda Erdoğan ve AKP alerjisi, CHP’nin birçok belediye ve milletvekili kazandırmaya yeter. Ama önemli olan, ülkeyi bu ceberut yönetimden kurtarmaktır. Buna hazırlıklı olmak için, ne tek adam anlayışı bakımından ne de kamu kaynaklarının yağmalanması bakımından, onun taklitçisi olmak iyi bir yol değil.