Baykal’ı dinlerken

Deniz Baykal'ı, 'Tarafsız Bölge-Özel'de' günlük politikanın üzerine çıkmış, ülkesinin önündeki ciddi tehlikeler için siyasetçileri ve kamuoyunu 'uyarma' görevini yapan bir 'devlet adamı' görüntüsünde izledim.
Baykal, uyarılarını 4 konuda topladı;
1)Ulus Devlet yapımızı tamamlamalı ve korumalıyız.
2)Toplumda adalete olan güven sarsılmıştır. Yargı bağımsız değildir.
3)Tarihimizle yüzleşmeliyiz ama, tarihimizden kin-husumet- çıkarmamalıyız.
4)Dış Politikada bölgenin Jandarması olmamalıyız. Suriye, iç meselemiz değildir.
Baykal'ın tespitleri, Türkiye'nin temellerine dört adet tahrip kalıbı konduğunun ifadesidir. Bu tahrip kalıpları bilerek veya bilmeyerek hükümet tarafından konulmuştur.
Türkiye bu coğrafyada özgür ve bağımsız olarak yaşamak istiyorsa
'Ulus Devlet' yapısını korumalıdır. Ulus devletten verilecek en ufak bir taviz Cumhuriyetimizin ve bağımsızlığımızın sonu olacaktır.
Erdoğan'ın BOP Eşbaşkanlığı görevini sürdürmesi, Türkiye'nin ulus devlet yapısı için en büyük tehdittir.
Bir ülkenin zenginliği 'Adalet'idir. Adalet Bakanlığı bünyesinde yapılan kıyımlar, görevlerini yapmaya çalışan Hakim-Savcılara uygulanan görevden alma- itibarsızlaştırma çabaları, adalet dağıtımında yaşadığımız faklı uygulamalar, toplumda adalete olan güveni sarsmıştır.
Tarihimizle yüzleşmeliyiz, sorgulamalıyız. Fakat bunu tarihten ders almak, yapılan yanlışları tekrarlamamak için yapmalıyız.
Bunu, kulaktan dolma yalan yanlış bilgilerle değil, uzmanların yapacağı, belgelere ve doğru bilgilere dayalı kaynakları kullanarak yapmalıyız.
Tarihimizi çarpıtarak yargılamak ve geçmişten kin-husumet-düşmanlık çıkarmaya çalışmak, Türkiye'yi sevenlerin işi değildir.
Baykal'ın uyarıları; 'Türk Milleti tanımı-Laiklik-Kürt Sorunu-Etnik Mezhepçilik-Atatürkçülük-Oslo görüşmeleri' konularında farklı düşünen Kılıçdaroğlu tarafından çok iyi okunmalıdır.
Dış Politikada AKP Hükümetinin 'sıfır sorun' politikasında ısrar etmesi, bizi tüm komşularımızla kavgalı duruma getirdi. Suriye ile savaşacak haldeyiz!.. Böyle bir çılgınlık, önümüzdeki yıllarımızı etkiler ve ülkenin başını büyük derde sokar…
Bunun yanında; Bıçak sırtında giden ekonomimiz, işsizlik, emeklilerin, çalışanların, çiftçi ve köylülerimizin durumu!..
Önümüzdeki günlerde artacak terör saldırıları, PKK'nın elinden 250 gündür kurtarılamayan astsubayımız, askerlerimiz, polislerimiz…
Yolsuzluklar, eş-dost kayırmaları, sebepsiz zenginleşmeler ve paçalardan akan cehalet ve zevksizlik örnekleri.
Ne ararsanız var, derde devadan gayrı…
Türkiye'nin içinde bulunduğu bu sarmaldan mutlaka çıkması gerek.
Bu çıkışın tek yolu ise 'siyaset'tir. Mevcut muhalefet partilerinin, tek başlarına bu işi başarmaları mümkün görünmüyor. Yeni bir yapılanma gerek…
Bütün bunların üstüne, artık TBMM'de bile güç kullanmaktan çekinmeyen
AKP, eğitimde yapacaklarını gerçekleştirir ve uygularsa, 5 sene sonra zaten yapılacak bir şey kalmayacaktır. Hoşgeldiniz Türkiye İslam Cumhuriyetine !...
Merak ettiğim şudur;
Bu ülkenin; Cumhurbaşkanı-Başbakan-Bakan-Milletvekili- Bürokrat- Profesör- Hakim-Savcı-Doktor-Mühendis- Sanayici yaptığı aydın insanlar niçin konuşmazlar? Neden korkarlar?
Kendilerini düşünmüyorlar anladık, çocuklarını da mı düşünmüyorlar ?...
Not: Dört gazeteci tahliye oldu. Diğerleri niçin içerde, ne avukatları ne yakınları, ne de kendileri sebebini bilmiyorlar?
Fakat, TBMM Milli Eğitim Komisyonunda yapılan 'Eşkıyalık-Gasp' olayının yarattığı kamuoyu dikkatini dağıtmak içim mükemmel bir fırsat değil mi?
Çok çakal bunlar, çok…